top of page


Fatiha Suresi
Fâtiha Suresi, Kur’an-ı Kerim’in ilk suresidir ve tüm surelerin özeti hükmündedir. Yedi ayetten oluşan bu sûre, Allah’a hamd ile başlar, O’nun Rahman ve Rahîm sıfatlarını bildirir, kulluğu ve yalnız O’ndan yardım dilemeyi öğütler. İnsan için doğru yolu bulma duasını içerir. Hem zahirî hem de batınî anlamlarıyla kulun ruhsal yolculuğunu özetler. Fâtiha, her namazda tekrar edilerek kalbi ilahî huzura taşır. Yalnızca bir giriş değil, tüm Kur’an’a açılan kapıdır.


Kalbinin Sustuğu Yerde Dua Başlar
Bazen insan kelimeleri bulamaz, ama kalbiyle konuşur. Dua, sadece ağızdan çıkan söz değil; içten gelen bir yöneliştir. Yorgunluk, çaresizlik ve sessizlik bile birer duadır aslında. Allah, kalpten geçenleri en iyi bilendir.
Makale boyunca samimi dualara yer verilir:
“Allah’ım, beni senden başkasına muhtaç etme.”
“Geceye sığdırdığım hüznü, sabaha hayra döndür.”
Okuyucuyu teselli eden ve içsel bir huzura davet eden bu yazı, dua etmenin şekilden çok yönle ilgili olduğunu hatırl


Alak Suresi Tefsiri
Alak Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 96. suresidir ve ilk beş ayeti, vahyin Hz. Muhammed’e (s.a.v.) inen ilk kelimeleridir. Bu surede Allah, insanlığa ilk çağrısını yapar: “İkra!” yani “Oku!” Bu emir, sadece bilgi edinmeyi değil; insanın kendini, Rabbini ve yaratılış sırrını anlamasını emreder.
Alak Suresi'nin ilk ayetleri şu mesajları verir:
İlk emir “Oku”dur, ama bu okuma yalnızca gözle değil; kalple, bilinçle ve tevazu ile yapılmalıdır.
Allah, insanı “alak”tan yani asılı duran b


Korkunun Yönü Kalbin Aynasıdır
Bu yazı, Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin kalp korkusu ve teslimiyet üzerine tasavvufi öğretilerini anlatmaktadır.


Zahidin Kalbi Dünya ile İmtihan Olmaz
Zühdü, yani dünyadan uzak durmayı sadece dış görünüşle süsleyenler bilmelidir ki, bu yalnızca kendilerini aldatmaktır. Zahidlik ne bir kıyafettir, ne de el etek çekmekten ibarettir. Kalpte başlayan, niyetle perçinlenen ve tüm davranışlara sirayet eden bir teslimiyettir o.


Kalbin Pasını Silecek Hakikat Cilası
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: “Kalpler paslanır. Onun cilası ise Kur’ân okumak, ölümü çokça anmak ve zikre devam etmektir.” Bu söz, yalnızca bir öğüt değil; ruhun derinliklerinden gelen bir uyarıdır. Çünkü insanın kalbi zamanla kararır, bulanır ve hakikati göremez hâle gelir. Bu kararma, çoğu zaman dünya sevgisinden, mal hırsından, makam arzusundan ya da dünyevî heveslerden doğar. Kalp bunlara meylettikçe nurdan uzaklaşır, Rabbini gözetmeyi unutur.


Dünyanın Aldatmacasına Karşı Kalbini Nasıl Temizlersin?
Bir gönül sorusu her çağda yankılanır: “Dünya sevgisini kalbimden nasıl çıkarabilirim?” Cevap, sadece sözle değil, hayatın içinden bir ibretle verilir. Abdulkadir Geylânî Hazretleri bu soruya verdiği cevapta dünya denilen şeyin insanı nasıl aldattığını anlatır: Dünya, insanları önce yüceltir, sonra da ayağının altından çekiverir. O yükselttiği insanı, kendi elleriyle bir put haline getirir. Bir kimse imkân bulunca sevince kapılır, kendini güçlü hisseder. Oysa bu sevinçli hal,


Güç Sende Değil, O’ndan Gelen Lütufta Saklıdır
İnsan, kendi yaptığına aldanmaya meyillidir. Ameline bakar, ibadetine güvenir, zorlu bir mücadelede galip gelince kendi kuvvetine pay...


Velâyetin İlk Safhası: Nefsânî Hayattan Hakikate Uyanış
Hayatın rastgele gibi görünen ilk adımlarının aslında ilahi bir planın ilk işaretleri olduğunu zamanla anlar insan. Bidayet dediğimiz o karışık, hesapsız, niyetsiz zamanlar... sanki nefsin dilediği gibi aktığı bir çağlayandır. Ama bu dönem bir son değildir; bilakis daha derin bir hayatın eşiğidir. Çünkü Geylânî Hazretleri’nin de işaret ettiği gibi, her insanın kalbinde varoluşun ilk sesi gizlidir: emre yönelme çağrısı.


Razı Olmadan Hak’ka Varılmaz
Allah’tan razı olmayı isteyin. Yoklukta, darlıkta, sevilmediğinizde ya da terk edildiğinizde… Razı olamadığınız her hal, sizi Allah’a değil; kendi nefsinize götürür. Oysa bütün olanlara boyun eğip bir yana durmak, teslimiyettir. Ve teslimiyet, en büyük rahatlıktır. İlahi emirler içinde işlerin yoluna girmesini beklemek, en güzel tevekküldür. Dünyanın cennetini isteyen gönül rahatlığı ister; bu yüzden razı olamayan, kalbine huzur indiremez.
Olanlara razı olmak; başınıza gelen


Ümit ve Korku Arasında: Kalbin İki Kanadı
İnsan, içindeki iki kanatla yol alır: korku ve ümit. Arif olan bilir ki, bu iki hal bir kuşun uçması gibidir; biri eksik kalırsa uçuş yarım, yolculuk eksik olur. Kalbinde yalnızca korku taşıyan kişi Rabbine sevgiyle yaklaşamaz. Sadece ümit besleyen de gaflete düşer. Bu yüzden hakikat yolunda yürüyen her kul, hem Allah’ın azametinden korkmalı, hem de rahmetine ümit bağlamalıdır. Ve asıl terbiye buradan başlar.


Nefsinle Değil, Ahiretinle Hesap Tut
Hayatının yönünü belirleyen her sabah bir imtihandır. Sabah erken kalkamıyorsan, belki sadece rızkı değil, rahmeti de kaçırıyorsundur. Her gecikme, kalbinde bir ağırlık bırakır. Uyandığında ilk bakışın saate değil de Hakk’a olmalı. Çünkü vaktin sahibi sensin sanırsan, hem dünyayı hem ahireti kaybedersin.
Bu nasihat, sana ahiret pazarında iflas etmeden önce uyarı gönderiyor. Dünyevî hesapların arasında kaybolmuşsan, gece geç yatıp sabah namazını kazaya bırakıyorsan, şunu bilm


Buğz Ettiğin Kişi, Belki de Seni Sınayan Melekti
Nefret ettiklerin üzerinden kendini sınadın mı hiç?
Ya da birini sevmemenin seni Allah’ın emirlerine aykırı düşürdüğünü düşündün mü?
Bu metinde Geylânî Hazretleri, bir kişiye beslenen buğzun nefsanî ölçülerle değil, Kitap ve Sünnet terazisiyle değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Birini sevmek ya da sevmemek, basit bir tercih değil; ahlâkî ve imani bir sınavdır.
Çünkü nefse muhalefet etmeden Allah’a yaklaşılmaz.


Allah Aldıysa, Belki de Yükünü Hafifletti
Sana göre terk edilmişlik olan şey, belki de Allah’ın özel korumasıdır. Dünyada hiçbir şeyin yolunda gitmediğini düşündüğün o anda, Rabb’in seni daha fazla dünya yüküyle boğmamak için korumaya almış olabilir. Geylani Hazretleri bu bölümde, dünyalıkla bezenmemiş bir hayatın şikâyetle değil, teslimiyetle anlam kazandığını anlatıyor. Herkes bolluğun Allah’ın lütfu olduğunu söyler; oysa bazen yokluk, asıl lütuftur. Çünkü yokluk, seni Hak’ka daha çok yaklaştırır.


Dertlerini Allah’tan Başkasına Anlatma
Derdin varsa anlatma, hele ki O’na değil… Çünkü dert, bazen sadece sabretmek içindir, anlatılmak değil. Bu bölümde, Geylani Hazretleri, yaşadığımız zorlukların ardındaki hikmeti görmeyi, nimeti yok sanıp şikayet etmenin aslında O’na karşı bir nankörlük olduğunu hatırlatıyor.


Arzun Gecikiyorsa, İmtihan Başlamıştır.
Bazen arzular seni sıkıştırır, kalbin bir şey ister ama hayat vermez. İşte o anlarda sabredenin, susan ve bekleyenin adı yazılır göğe. Bu bölümde Abdulkadir Geylani Hazretleri, şehvetin baskısıyla, fakirlikle ve yalnızlıkla sınanan kulların nasıl Allah’a daha yakın hale geldiğini anlatıyor. Evlenmek gibi meşru bir arzu bile, zamanından önce istenirse imtihana döner. Ama sabredilirse mükâfata…


Rabbine Giden Yol, Kalbini Temizlemekle Başlar
Bazı istekler vardır ki, insan onları içinden kovmadıkça Allah’a yaklaşamaz. Çünkü kalp, ya O’nun evidir ya da arzuların oyuncak kutusu. Bu bölümde Abdulkadir Geylani Hazretleri, bize arzu ve şehvetin nasıl şirk kapısını aralayabileceğini anlatıyor.


Üç Vazife: Emir, Ruh ve Kalp
İnsanın dışını düzeltmesi, içini ihmal ettiği sürece eksik kalır. Bu bölümde Abdulkadir Geylani Hazretleri, sadece dış emir ve yasaklara değil; aynı zamanda iç âlemde başlayan üç temel göreve işaret ediyor. Kalp, sadece bir organ değil; hakikatin yazıldığı levhadır.


Kendin İçin Alma, Hakk İçin Ver
Abdulkadir Geylani Hazretleri


Yorulma, Senin Olan Zaten Gelir. / Abdulkadir Geylani Hz.
Bazı insanlar hep dışarıda bir şeyler arar; nasibi oradadır zanneder. Oysa hakikat, içine dönmeyeni asla bulmaz. Abdulkadir Geylani Hazretleri bu bölümde, iç âleme yönelmeden ilim, ibadet ve ihlâsın kemale ermeyeceğini anlatır. Zira dışarıdaki çabanın bereketi, içerideki niyete bağlıdır.
bottom of page





