Zahidin Kalbi Dünya ile İmtihan Olmaz
- Abdulkadir Geylani

- 18 Haz
- 10 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Haz

Zühdü, yani dünyadan uzak durmayı sadece dış görünüşle süsleyenler bilmelidir ki, bu yalnızca kendilerini aldatmaktır. Zahidlik ne bir kıyafettir, ne de el etek çekmekten ibarettir. Kalpte başlayan, niyetle perçinlenen ve tüm davranışlara sirayet eden bir teslimiyettir o.
Dıştan zühd libası giymekle, kalpten dünya sevgisi sökülüp atılmaz. Kalpten çıkmayan dünya arzusu, ne kadar üstü örtülürse örtülsün, ilk fırsatta kendini açığa vurur.
İşte gerçek zahid, dünya önüne geldiğinde onu reddedebilen, kalbi dünya nimetlerine meyletmeyen kişidir. Bu hâl, kalbin Rabbine yönelmesinden ve dünyevî lezzetlerin geçiciliğini idrak etmesinden doğar. Çünkü dünya, ne kadar çekici görünürse görünsün, ona bağlanan kalp er ya da geç onun esiri olur. Gerçek zühd, dünya nimetlerini inkâr etmek değil; o nimetleri Rabbinden bilip, ona teslim olmaktır. Kalbine geldiğinde onu şükürle karşılamak; kalbine inmediğinde ise arayıp peşinden koşmamaktır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nuru olan namaz.” O zat ki, zahidlerin en önde gelenidir. Ve O (sav), sevdiği bu şeylerin kendisine bir imtihan değil, Rabbinden bir lütuf olduğunu bilerek sevmiştir. Bu, zahidliğin en yüksek mertebesidir: Kalbe gelen dünyevî lezzetleri tanımak, ama ona kul olmamak. Kişi, kendisine verilen bir nimeti kabul ettiğinde, eğer onu sahibinden biliyor ve ona şükrediyorsa, işte bu da zühdün en latif tecellilerindendir.
Ey zühdü yanlış anlayan kişi… Kalbinde dünya arzuları olduğu hâlde, zâhirde zühd iddiasında bulunma. Çünkü bu hâl seni sadece riyakârlığa götürür. Zahid, içiyle dışı bir olan insandır. Dışında ne varsa, kalbinde de onu taşır. Zühd; kişinin kendi hevâsını kırmasıdır. Nefsinin sesini değil, Hakk’ın emrini dinlemesidir. Dünya seni çektiğinde, kalbin “Hayır!” diyebiliyorsa, işte o zaman zühdün hakikati sende tecelli etmiş olur.
Unutma: Dünya ile imtihan olmayan kalp, zühdün eşiğine varamaz. Ama dünya içindeyken, onunla kirlenmeyen kalp… Asıl zahid odur. Ve asıl nimet, işte o kalpte saklıdır.
Rivayet olunduğuna göre; İsa (as) güzel bir koku duyduğunda burnunu kapatır ve: “Bu dünya kokusudur” dermiş.
Ey sözleri ve hareketleriyle zahitlik iddiasında bulunanlar! Bu sizlerin aleyhine bir delildir. Dışınıza zühd elbisesini giydiniz, oysa ki içiniz dünya sevgisi ve hasreti ile doludur. Sizler dışınızdaki bu elbiseyi çıkartıp içinizdeki arzuları ortaya serseniz; bu sizler için daha iyi olur. Böylece nifaktan uzaklaşıp, zahitliğinde sâdık olan kişilerden olursunuz. Bu hale gelen kişinin kısmeti ayağına gelir ve o da bunu alır.
O kişi görünüşte bu kısmeti alır, fakat onun kalbi bu ve bunun dışındaki şeylere karşı asla rağbet etmez. Bundan dolayı Rasûlullah (sav), gerek İsa (as), gerekse de diğer Peygamberlerin hepsinden daha zâhit idi. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve göz aydınlığım namaz”
Hz. Peygamber (sav) bu ve bunun dışındaki şeylere karşı zâhit olmasına rağmen bunları sevdi. Zira bunlar onun kısmetlerindendir. Bunun böyle olmasını Rabbi ezel ilminde belirlemişti ve onun bütün bu şeylere uyması Allah’ın emrine tutunmak maksadıyladır. Allah’ın emrine uymak da O’na itaat etmektir. Kim bu yolla kendisine ait olan kısmetini alırsa o kişi tamamen dünyalık bir şeyi elde etse bile Allah’a itaat içerisindedir.
Ey cehalet üzere zahitlik taslayanlar! Beni dinleyin, beni tasdik edin, beni yalanlamayın. Bunu iyi öğrenin de cehaletten dolayı kadere karşı gelmeyin. İlim sahibi olmayan kendi görüşünü beğenir. Kendi arzularını ve şeytanının söylediklerini kabul eder. O artık şeytanın kölesi olup, ona tabi olan ve onu kendisine şeyh edinen kişi konumuna gelmiştir.
Ey cahiller!
Ey münafıklar!
Kalpleriniz ne kadar da kararmış. Kokularınız ne kadar pis. Dilleriniz ne kadar da çok gevezelik yapıyor. İçinde bulunduğunuz bütün bu hallerden dolayı tevbe ediniz. Allah Teala’ya karşı kusurda bulunmayın. Allah Teala’yı seven ve Allah’ın da kendilerini sevdiği velîler hakkında dil uzatmaktan vazgeçin. Allah Teala’nın ezelde kendilerine takdir ettiği kısmetleri aldıkları için onlara taarruzda bulunmayın. Onlar bu kısmetleri kendi arzularıyla elde etmiyorlar. Onlar, Allah Teala’ya sevgi ve aşkla bağlıdırlar. O’nun dışındaki her şeyi terk etmişlerdir. Zâhir ve bâtınlarını her şeyden uzaklaştırmışlardır. Fakat Allah’ın ezeli ilminde onların taksimatları geçmiştir ve dünyada iken elbette onlar bu taksimatlarını alırlar. Onlar için en büyük bela dünyada kalmaları, burada uzun süre yaşamaları, ezelde kendilerine taksim edilen paylarını almaları ve Allah’ı ve kendilerini yalanlayan yalancıları görmeleridir.
Ey evladım!
Nefis ve arzularınla birlikte olduğun sürece, insanlarla konuşmaktan uzak dur. Ölü gibi sessiz ol. Allah (cc) senin bir iş yapmanı dilediği zaman seni bu işe hazırlar. O dilerse seni hayata döndürür, dilerse helak eder, dilerse de seni yerinde sabit kılar. Ortaya çıkaran sadece O’dur. Sen değil. Sen nefsini, sözlerini ve bütün ahvalini O’nun kaderine teslim et. O’na ibadetle meşgul ol. Sözsüz amelle, riyasız ihlasla, şirksiz tevhitle, zikirsiz suskunlukla, dolaş- maksızın halvetle, zâhirsiz bâtınla birlikte ol. Niyeti iptal ederek bâtınla meşgul ol. Zira sen bu hareketlerinle Hakkı muhatap alıyor, şu sözünle de ona işaret ediyorsun:
“Ancak sana ibadet edrr ve ancak senden yardım dileriz.”19
Bu benim ve senin yanındakine bir hitaptır. Ey beni bilen ve bana yakın olan! Ey beni görüp gözetleyen! Gerek namazlarınızda ve gerekse başka ibadetlerinizde bu niyet ve bu niteliklerle Allah’a hitap ediniz. Bu olay hakkında Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Allah’ı görüyormuşcasına ibadet et, sen O’nu görmesen de O, seni görüyor.”20
Tasavvuf Nedir Mutasavvıf Kimdir Ey evladım! Helal yiyerek gönlünü arındır. O takdirde
Rabbini tanırsın. Lokmanı, elbiseni ve kalbini temizle, işte o zaman tertemiz olursun.
‘Tasavvuf’ kelimesi, berrak, temiz, duru anlamına gelen ‘Safâ’ kelimesinden türetilmiştir.
Ey tasavvuf elbisesine bürünen kişi! Tasavvufunda sâdık olan kişi, kalbini Mevlâ’sının dışındaki şeylerden arındıran kişidir. Bu arındırma elbiseleri yamamakla, yüzleri sarartmakla, omuzları büzmekle, Salih zatların hikayelerini anlatmakla, tesbih çekerek parmakları aşındırmakla olmaz. Bunlar ancak gerçekten Hakkı isteyip, dünyaya rağbet etmemekle, halkı gönülden çıkarıp ve Mevlâ’nın dışındaki tüm şeylerden sıyrılmakla olur.
Allah dostlarından biri rahmetullâhi aleyh şöyle dedi:
Bir gece Rabbime şöyle niyazda bulundum: “Allah’ım! Sana zararı olmayan, bana fayda veren şeylerden beni engelleme.” Bunu defalarca tekrar ettim sonra da uyudum. Rüyamda birinin bana şöyle dediğini gördüm: ‘Sen de sana faydalı olacak hiçbir amelden geri durma. Sana zararı dokunacak amellerden de kaçın.”
Peygamberinizle olan nesep bağınızı düzeltin. Her kim peygambere sağlamca tabi olursa o kişinin nesep bağı da sağlam olur. Sırf ; “ben onun ümmetindenim” sözün sana hiçbir fayda sağlamaz. Sözleriniz ve işlerinizde o peygambere tabi olursanız; yarın ahiret gününde de ona arkadaş olursunuz.
Siz Allah Teâlâ’nın şu sözlerini duymadınız mı?
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.
Allah Teala’nın emirlerine uyun, yasaklarından da kaçının. İşte o zaman dünyada gönüllerinizle, ahirette de nefislerinizle ve bedenlerinizle Rabbinize yakın olabilirsiniz.
Ey zahitler!
Zahitliğinizi güzel yapamıyorsunuz.
Zahitliğinizi nefislerinizle ve hevalarınızla yapıyor ve kendi görüşlerinizle yetiniyor, kendi görüşlerinize uyuyorsunuz. Sizler ilmiyle amel eden, halka nasihat eden, arzularından sıyrılmış ve kendileri halktan yüz çevirip Hakk’a yöneldiği gibi sizin kalplerinizi de halktan Hakk’a çeviren mârifetûllah ehli meşâyıhlara tâbi olun ve onların sohbetine devam edin.
Ey evladım!
Arkana kimse düşmeden önce kalbinle Rabbine dön. Sen Salih zatların hallerini anlatmakla ve kuruntularla yetindin. Bunlarla yetinen kimsenin durumu; su üzerinde elini yuman, açtığı zaman da elinde bir şey göremeyen kişinin durumuna benzer.
Yazıklar olsun sana! Temenniler, kuruntular ahmaklık vadisidir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Temennilerden (kuruntulardan) sakının, çünkü onlar ahmaklık vadisidir.”
Kötü kimselerin davranışlarını yapıyorsun, sonra da hayırlı kimselerin derecelerini umuyorsun. Ümidi korkusuna galebe çalan kimse zındıktır. Korkusu ümidine galebe çalan kimse de umutsuzdur. Kurtuluş ikisini dengelemektedir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Şayet müminin umudu ile korkusu tartılsa elbette ikisi de denk gelir.”
Allah dostlarından biri –rahmetullâhi aleyh- şöyle dedi: “Süfyan-ı Sevri hazretlerini vefat ettikten sonra rüyada gördüm ve ona şöyle dedim: ‘Rabbin sana nasıl muamele etti? O da:
-Bir ayağımı sırat köprüsüne, diğer ayağımı cennete koydum, diye cevap verdi.
Allah’ın selamı onun üzerine olsun, Süfyan-ı Sevri –rahmetullâhi aleyh- fakih, zahit, verâ sahibi bir zâttı. O ilmi öğrendi onunla amel etti, ilmin hakkını amel etmekle, amelin hakkını ihlasla, Allah’ın hakkını O’nun rızasını almak ve O’na yönelmekle, Peygamberin hakkını da gönülden ona uymakla vermiştir. Allah’ın selamı onun, tüm salih kulların ve bizlerin üzerine olsun.
Her kim ki peygamber (sav)’e tabi olmaz, bir eline onun şeriatını, diğer eline de ona indirilen kitabı almazsa, onun yolunda Hakka vâsıl olamaz. Hem kendisi helak olur,hem de başkalarını helak eder. Hem kendisi sapar hem de başkalarını saptırır. Kur’an ve sünnet Hakka götüren iki rehberdir. Kur’an seni Hakk Teala’ya götüren, sünnet ise Hz. Peygamber (sav)’e götüren iki kılavuzundur.
Allah’ım!
Bizlerle nefislerimizin arasını uzaklaştır. “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem ateşinden koru”
“Musibetleri gizlemek arş hazinelerindendir.
Ey musibetlerini halka şikayette bulunan!
Halka şikayette bulunmanın sana ne faydası var? Bunun sana hiçbir faydası olmadığı gibi bilakis sana pek çok zararı vardır. Onlara güvenirsen, Hakkın kapısında şirke düşmüş olursun, onlar seni Hakktan uzaklaştırırlar, Hakkın gazabına düşürürler ve Hakka karşı da sana engel olurlar.
Ey cahil!
İlim ehli olduğun iddiasında bulunuyorsun, Allah Teala’yı değil de dünyayı istemen senin cahilliğinin en belirgin özelliklerindendir. Halka şikayette bulunarak kurtulmak istiyorsun.
Yazıklar olsun sana! Aç gözlü obur köpek, av için eğitildiğinde aç gözlülüğünü ve tabiatını terk ederek avını yemeden bekliyorsa, şu yırtıcı kuş da tabiatının aksine avladığı hayvanları yemiyorsa, seninde nefsini eğitmen ve bunları öğrenmen gerekir. Nefsine öğret ve anlat ki; dinini yemesin ve seni parçalamasın. Yanında ödünç bırakılan Hakk’ın emanetlerine de hainlik yapmasın.
Mümin kişiye göre din et ve kan gibidir. Nefsini eğitmeden önce onunla arkadaşlık yapma. Nefsin öğrenip, anlayıp huzura eriştiği zaman onunla arkadaşlık yap. İşte o zaman nefsin nereye giderse sen de bütün hallerde ayrılmadan onunla o tarafa yönel. Nefis huzura erdiğinde uysallaşır. Bilgi sahibi olur ve ezelde kendisine takdir edilen kısmete rıza gösterir. Buğday ile arpa ekmeği arasında fark görmez. Yememesi yemesinden daha evladır. İyilik yapma ve itaat konusunda, başkasını kendi nefsine tercih etmen de sana yardımcı olur. Tabiatı cömertliğe dönüşür ve dünyayı terk edip ahireti arzulamaya başlar. Daha sonra ahireti de terk edip Mevlâ’yı talep etmeye başlar. Mevlâ’yı seninle beraber arzu eder; senin gönlünle O’nun kapısına doğru yürür. İşte o zaman ezeldeki takdir ona gelir ve: “Ey yemeyen kişi ye! Ey içmeyen kişi iç!” der. Akıllı hasta ancak doktora olan saygısına ve ona olan edebine binaen ya bizzat onun elinden veya onun tavsiyeleri doğrultusunda yer. Doktorun yanında veya o yokken aç gözlülüğü ve oburluğu bırakır.
Ey aç gözlü obur!
Ey yemeğini acele isteyen!
Sana takdir edilen senin için yaratılmıştır. Onu başkası nasıl yiyebilir? Elbise, ev, binit ve eş senin için yaratılmışsa; bunları senden başka kim alabilir ve kim giyebilir? Bu ne cehalet! Ne kadar da sebatsızsın! Sen akılsız, inançsız ve Allah’ın sözünü tasdik etmeyen bir kişisin.
Ey kibirli kişi!
Değerli bir kişiyle birlikte çalıştığında edebini takın. Servet ve ücretini isteme. Sen istemeden ve edepsizlik yapmadan da o kişi senin ücretini verir. Eğer o kişi senin aç gözlülük yapmadığını, istemediğini ve edepsizlik yapmadığını görürse, seni birlikte çalıştığın diğer arkadaşlarından ayırır, seni rahatlatır ve diğer arkadaşlarının başına patron konumuna getirir. Hakka dostluk ona karşı çıkmakla, tartışmakla olmaz. Dostluk ancak güzel edeple, zâhir ve bâtının huzur bulmasıyla, kadere sürekli boyun eğmekle olur. Kadere uyum gösteren kişinin Hakk ile sohbeti devam eder. Arif kişi başkasıyla değil devamlı Hakk ile beraber olan, Hakk’a uyan ve Hakk ile yaşayan kişidir.
Ey evladım!
Konuştuğun zaman da sustuğun zaman da niyet taşı. Niyetsiz yapılan amelin hiçbir değeri yoktur. Eğer niyetini düzeltmezsen; konuştuğunda da sustuğunda da günah içerisinde olursun. Susman da konuşman da sünnet dışıdır. Konumunuz değiştiğinde, rızkınız daraldığında bir lokma için hemen değişiyorsunuz. Elinizdeki nimet kesildiğinde bütün nimetlere karşı nankörlük yapıyorsunuz. Bir nimeti kaybettiğinizde sanki Hakk’a karşı birer zorba ve tahakküme yeltenen birer zalim oluyorsunuz. Kendinize: “Şunu yap, şunu yapma, bunu niçin yaptın, şöyle olması gerekirdi.” der gibisiniz. Bu tavırlar sizi Hakk’tan uzaklaştırır, Hakk’ın öfkesini çeker ve Hakk’ın sizi kovmasına vesile olur.
Ey insanoğlu!
Sen kimsin! Sen bayağı sudan yaratılan kişi değil misin? Rabbine karşı alçak gönüllü ol, onun huzurunda zelil ol. Eğer takvâ sahibi değilsen ne Allah (cc) katında, ne de onun salih kullarının yanında bir değerin vardır. Dünya bir hikmet, ahiret ise tamamen kudretin tecelli ettiği yerdir
Ey cemaat!
Üzerinizde sizi gözetleyen melekler var. Sizler Allah Teâlâ’nın görevlendirdiği meleklerin denetimindesiniz. Oysaki sizin bundan hiç haberiniz yok. Akıllı olunuz, kalp gözlerinizi açınız! Sizlerden birinin evine sohbet için bir topluluk geldiğinde; evin sahibi söze başlamasın, tam aksine sorulan sorulara cevap versin, kendisini ilgilendirmeyen konularda da soru sormasın. Tevhid farzdır. Helali istemek farzdır. Helal ve haramı öğrenmek farzdır. Amellerde ihlaslı olmak farzdır. Ameller karşılığında bir şey almamak farzdır.
Fâsık ve münafık kişilerden uzaklaş, salih ve sıddık kişilerle beraber ol. Kimin salih kimin fâsık olduğunu bilmek sana müşkül gelir de ayırt edemezsen, gece kalk ve iki rekat namaz kıl, sonra Allah Teala’ya şöyle dua et:
“Allah’ım! Kullarının arasından bana salih kullarını, beni sana getirecek kılavuzlarını bana göster. Beni senin rızkından yedirecek, senin içeceğinden içirecek, sana yakınlık nuru ile beni sürmeleyecek, taklit yolu ile değil de bizzat görerek, haber verecek kılavuza beni ilet.”
Allah dostları, Allah Teala’nın fazilet yiyeceğinden yiyip, ünsiyet şarabından içmişlerdir. Hakk’ın yakınlık kapısını müşahede etmişlerdir. Onlar duydukları haberlerle yetinmemişler, aksine cihad ederek, sabır göstermişler, haberi getirenleri de, halkı da geçerek bizzat haberin kaynağına ulaşmışlardır. Onlar Hakk’a vâsıl olunca, Hakk (cc) onları eğiterek, terbiye etmiş, onlara hikmeti ve ilimleri öğreterek onları kendi mülküne muttalî kılmıştır. Onlara; göklerde ve yerde kendinden başka ilah olmadığını, O’ndan başka veren, engel olan, hareket ettiren ve durduran, takdir eden ve hüküm veren, aziz eden ve zelil eden, belalar indiren, her şeyleri emre amâde kılan ve kahreden olmadığını bildirdi.
Onlar Hakk’ın yanında olan şeyleri müşahede edince; dünya ve dünyanın saltanatının onların yanında zerre miktarı bir değeri kalmaz. Allah’ım! Onlara gösterdiğin şeyleri af ve afiyet içerisinde bize de göster.
“Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem ateşinden koru”26
Ey cemaat!
Takvayı terk ettiğiniz için Allah Teala’ya tevbe ediniz. Takva ilaçtır. Takvayı terk etmek ise hastalıktır. Tevbe ediniz, zira tevbe ilaçtır, günah ise derttir. Hz. Peygamber (sav) bir gün ashabına şöyle dedi:
“Sizlere hastalıklarınızı ve dermanlarınız haber vereyim mi? Sahabeler:
- Evet ya Resûlallah! deyince.
Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
-Hastalıklarınız günahlar, çareleriniz ise tevbe etmektir”
Tevbe imanın eşidir. Zikir sohbetlerine devam etmek ve Hakk’a itaat etmek kişiye şifadır. İman diliyle tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. Tevhid ve ihlas diliyle konuşunuz ki; kurtuluşa eresiniz. Rabbinizden gelen afetlere karşı imanınızı silah yapınız.
(Abdulkadir Geylânî –rahmetullahi aleyh – her sohbetin başında şöyle derdi: “el-Hamdü lillâhi Rabbil’-alemîn/Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.” Bunu üç defa tekrar eder ve her tekrar edişinden sonra bir miktar duraklar ve şu duayı ilave ederdi)
“Allah’a mahlûkatın sayısınca, arşının ağırlığınca, nefsinin hoşnutluğunca, kelimelerinin mürekkeplerince, ilminin sonsuzluğunca, dilediklerinin ve yarattıklarının, iyileştirdiklerinin sayısınca hamd olsun. O Allah (cc) görülen ve görülmeyen her şeyi bilen, dünyada iman eden etmeyen herkese rahmet edip esirgeyen, sevdiğini, sevmediğini, dostunu, düşmanını ayırt etmeyerek bütün mahlûkatını nimetlere mazhar kılan, çok çok merhamet edici ve hükümran olan, her türlü noksanlıklardan uzak, güçlü ve yenilmesi mümkün olmayan galip, hüküm ve hikmet sahibi, her işi yerli yerinde ve eksiksiz olandır.
Şehadet ederim ki; Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’nadır. O, diriltir ve öldürür. O, ölmez diridir. Bütün iyilikler O’nun elindedir. O, her şeye gücü yetendir. Bütün canlıların nihâi dönüşü O’nadır. Şehadet ederim ki Hz. Muhammed (sav) O’nun
kulu ve Resulüdür. Allah (cc) onu hidayetle ve hak din ile gönderdi. Allah (cc) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidayet ve hak Din ile gönderendir.”
Allah’ım!
Hz. Muhammed (sav)’ e ve onun ehli beytine selam olsun. İmam ile ümmeti, çoban ile güttüklerini koru. Kalplerini hayırlara ülfet ettir Onların birbirlerine olan şerlerini de defet. Allah’ım! Sen sırlarımızı bilensin; onları ıslah et. Sen ihtiyaçlarımızı bilensin; onları yerine getir. Sen günahlarımızı bilensin; onları bağışla. Sen kusurlarımızı bilensin; onları bağışla. Bizleri yasakladığın şeyleri yapmaktan koru. Emrettiklerini yapmaktan bizleri uzaklaştırma. Bize seni anmayı unutturma. Bizi mekrinden emin kılma. Bizi senden başkasına muhtaç kılma. Bizi gâfillerden kılma.
Allah’ım!
Bize doğruluğu ilham et. Nefislerimizin şerrinden bizleri muhafaza et. Bizi senin dışındakilerle değil seninle meşgul olanlardan eyle. Bizi senden alıkoyan her şeyle ilgimizi kes. Sana şükretmeyi, seni zikretmeyi ve sana güzel ibadet edebilmeyi bize ilham et.
(Daha sonra Abdulkadir Geylâni –rahmetullahi aleyh- sağ tarfına döner ve şöyle dua ederdi:)
“Lâ ilâhe illallah mâ şaallah, lâ havle velâ kuvvete lenâ illa billahi’l-aliyy’i-lazîm/Allah’tan başka ilah yoktur, Allah’ın dediği olur, O’ndan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur. O, yücelik ve azamet sahibidir.”
(Aynı şeyleri karşısındakilere dönerek söylerdi. Daha sonra da sol tarafına dönerek aynı duayı tekrar ederdi. Bundan sonra da şu duayı yapardı:)
‘Haberlerimizi yayma, sırlarımızı açığa çıkarma, bizleri kötü amellerimiz sebebiyle cezalandırma. Bizi gaflet içerisinde yaşatma. Bizleri gafletimiz sebebiyle cezalandırma.
Rabbimiz!
Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme.
Ey Rabbimiz!
Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!
Sonra hazırlıksız ve yazmaksızın, Allah Teala’nın gayb hazinelerinden diline ilham ettiği şeylerle söze başlardı. Sohbet meclislerinin pek azında, Resûlullah (sav)’ ın sözlerinden ezberlediği veya hikmet erbabının sözlerinden duyduğu hikmetli bir söz ile konuşmasına başlar ve sözlerini ve konuşmasını bu söze bina ederdi.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.




