top of page

Kendin İçin Alma, Hakk İçin Ver

Güncelleme tarihi: 25 Haz

Abdulkadir Geylani Hazretleri
Abdulkadir Geylani Hazretleri

Gerçek merhamet, kendi acını bırakıp başkasının derdine ortak olabilmektir. Abdulkadir Geylani Hazretleri bu bölümde, mahzunlara yakın olmayı, yoksula kucak açmayı, Allah’ın kapısından bir şey gelmediğinde bile şikâyetsiz kalmayı öğretiyor. Zira kulluğun kıymeti, nimette değil; nimetin yokluğuna sabırda gizlidir.

Hazret bize der ki: Evinden çıktığında aslında içinden çıkarsın. Evinin kapısı hep açıksa, gönlün de daima dışarıya meyleder. Ama Allah’a yakın olanlar, evin içinden dahi uzaklara giden bir yolculuğu başlatabilir. Çünkü oruçla kendini, infakla nefsini, sabırla arzularını terbiye eden bir kul, zaten peygamberlerin mirasını taşır.

Bu metin, sadece aç kalmakla oruç tutmanın değil; gönlü tok tutmanın ne olduğunu hatırlatır. Ve der ki: "Yemediğiyle değil, vermeyi bildiğiyle doyanlar vardır."


Daima ferahları arayıp onlarla gitme. Mahzunları ara, onlarla ol. Gülenle gülme, fakat ağlayanla ağla. Yüce himmet sahipleri ile yola devam et. Kısmetlerinizi Hakk'ın kapısında yiyiniz. O'nun yakınlık eşiğinde kısmetinizi alınız.

Sana bir akıl gerek, ama sende yok. Ne kadar mümkün olursa, o kadar dünyadan kendini çek. Yavrularının geçim derdi sana kalırsa, onlar için dünyalık al, ver, yesinler, kendin için alma.

Peygamber (S.A.) efendimiz, verilen sadakaları alırdı. Ama onu yemez, fakirlere, mücahitlere, düşkünlere verirdi. Sonra hanımlarının dairesine gelir:

- «Bize bir şey geldi mi?» diye sorardı.

- Yok... denince şöyle derdi:

- «O hâlde oruç tutuyorum.»

Bununla nefsine hâkim olduğunu ve bu hâkimiyeti de oruçla anlatırdı. Allah'ın velî kulları da böyledir. Onlar bütün hâllerini işaretle anlatır. Bir veliyi uyku sıcaklığı basar, uyumak isterse, bunu çeşitli yollardan anlatmak isterdi. Basamağın sonundaki oda kapısı açıksa, bundan uyumak istediği anlaşılır. Evinin dış kapısı açıksa bundan da sahralara çıkmak istediği ve evden uzaklaşıp yabanlarda dolaşmayı arzuladığı anlaşılırdı.

Nübüvvet hâlinin bakiye izleri halk arasında vardır. Ama onun faydası ve öz mânası, evliya kullarının kalbine taksim olmuştur. Nübüvvet hâlinin bakiyesi, taam ve şarap olarak Allah yolcularına kaldı.


Ey haram ve faiz yiyenler, yanımdan çıkıp gidiniz! Ben, sizin hakkınızda hüküm verip ceza kesemem. Ben tevhid ve ihlâs için terbiye ederim.

Sizin çokluğunuzu neyleyim? Sizin hiçbir yarar haliniz yok. Yaptığınız işler hayır da olsa, şer de olsa, yüzünüzden bağırmakta... En iyisi ses çıkarmamak, belki bu sayede o sesler diner, belki de hayra çevrilir. Gizli hâllerin iyiye döner, yüzündeki karanlık kaybolur.

Bir adam, bu beldeden hacca gitti. Dönüşte bana uğradı. Ona tevbe etmesini söyledim.

- Hacdan döndüm; tevbeye ne lüzum var? Deyince şöyle imâ ettim:

-Anladım, lâkin... 

Sonra o zât zina etti. Fuhşa düştü. Bir sürü kötülükler etti. Gün geldi, o şahıs öldü. Namazını kıldırıyordum. Sanki tabuttan çıktı, eteğime yapıştı. Hâline acındırmak istedi...


Şöyle dedim:

- İşte seni bu hâle düşmekten almak İstedim. Fakat anlamadın.

Yaptığınız iddialarda ne kadar yalan var ve yalan şahitliğe ne kadar heves ediyorsunuz.

Senin önünde bir büyüğün olmalı. Ona karşı bir manevî meyle sahip olmalısın. Varlığını ona teslim etmelisin. Böyle olursan o sana bir kitap verir. O sayede tâate karşı zayıf davranmazsın. Hayır işlerden geri durmazsın. Onun sana vereceği terbiyeyi her zaman yerine getirirsin. Ölüm anında ondan istimdat eder, verdiği dersi okursun.


Kur’ân okurken onun tarifi üzerine okur, faydalanırsın.

O gün, sizin için şefaat ricasında bulunacağım. Çünkü o gün gelecek ve herkes o günün hâlini paylaşacak.

Bu ne hâldir, küçüklükten beri tevhid hâlini geliştirmekteyim, ama şu görünen perişan hâlinizde onu yitirecek gibi oluyorum.


Sizden bana bir kapı açılsa, içinde bulunduğum hâl, örter. Sizi unuturum. Sizden ne sevgi ne de keramet beklerim. 

Bu arada cemaatten biri, «Allah» diye bağırdı. Geylânî Hazretleri ona şöyle buyurdu:

- Yakında bu hâlin sorulacak. Bu Allah deyişinin hesabını vereceksin. Bunu niçin dedin?.. Riya mı ettin, nifak mı yaptın? Bu sözünde ihlâs sahibi misin, yoksa şirk mi? Bugün büyük gücün harekete geçtiği gündür; isteyen otursun, istemeyen çıksın, gitsin...


Sonra Geylânî Hazretleri anîden bağırdı. Yüksek bir ses çıkardı. Halk bu sesi duydu. Her duyan ayağa kalktı. Kalkan kürsünün etrafını sardı. Kimi tevbe ediyor, kimi bağırıyor, kimi de ağlıyordu. Bu arada bir serçe kuşu uçarak geldi, hazretin başına kondu. Ve hafif sesle inlemeye başladı. Hazretin başında hayli durdu. Halk kürsü merdivenlerine çıkmıştı. O kuş yerinden tınmıyordu. Meclis halkından biri elini uzatınca uçtu.

Sonra Geylânî Hazretleri duâ etti. Halk onunla beraber ağladı. Hep birlikte duâ edildi, tevbe edildi. Daha sonra kürsüden indi. O hâlde Camii’r-ressâfe (Dicle kıyılarında bir mesire yeri olduğu tahmin ediliyor. Oradaki camiin Harunürreşid'in babası tarafından yaptırıldığı rivayetler arasındadır.) ye gittiler. Hayli halk katıldı. Çok ağlayan, bağıran, vecde gelip üstünü yırtan vardı.


Bir müddet sonra Hazret sakinleşti, vaazlarına devam etti:

- Bu zaman âhir zaman oldu. Allah’ım, onun şerrinden Sana sığınırız. Bir şeyler yazıyor, levha hâlinde karşıma çıkıyor. Kaçmak istiyorum, ama kaza ve kadere uymak zarureti hâsıl oluyor. 

Dikkatli ol, dünya dinini aparamasın. Yüzündeki haya suyunu sakla. Bütün gayretin bir yerde toplansın, o da Allah kapısı olsun. Hakk'ı bul, O’nun kapısına var ve halka istiğna duy. Sebep sebebi halk edene hitab eder. Zahir bâtınla konuşur.


Her şeyini Allah’ın kapısından al. O'ndan gelen en iyi ve en bol olan şeydir. Oradan alınan şeyde yorgunluk yoktur. Oradan alınan bir sebeptir. O sebep, alan şahsın elinden tutar ve der ki:

- Haydi biz Yaratan'a gidelim; yardımcımıza gidelim, aslımıza dönelim. Kaza ve kaderin yoluna girelim; o yoldan, Hakk’ın ilim kapısına varıp oturalım. Fazilet vadisinin başına çıkalım. Akıp giden nehri takip edelim; kaynağını bulalım.

Nehrin akıntısını izleyip gittiler, asıl kaynağını buldular, O suyu, tam fazilet denizinden akar buldular. Orada oturdular. Bir de kulübe yaptılar. Orada bir yeterlik duygusu ve inayet eli onlara uzandı. Hidayet geldi. Marifet geldi, ilimler geldi.

Bizim için çeşitli kapılar var. İstediğimiz kapıdan gireriz. Bize karışmak istersen edepli olmaya bak.


İbrahim Havas Hazretleri, başından geçen bir vak'ayı şöyle anlattı:

- «Bir çölde birkaç gün kaldım. Orada kimseyi görmedim. Biraz yürümek istedim, bir yere vardım, beni bir korku tuttu. Oracıkta aniden bir genç adam gördüm. Ayakta duruyordu. Hayret ettim... Sonra aramızda şu konuşma geçti:

- Nerelisin?

-O.

- Nereye gidiyorsun?

-O.

Bunun üzerine ona şöyle dedim:

- Eğer söylediğin gerçekse varlığını O’na feda et...

Bu sözüm üzerine bir bağırış bağırdı; sonra düştü. Yanına vardığımda ölmüştü. Ondan ayrıldım. Biraz taş vs. bulup dönecek, onu gömecektim. Geldim, yerinde bulamadım. O anda gizli bir nida işittim:

- İbrahim, senin aradığın o zâtı ölüm meleği de aradı, bulamadı. Cennet de ona tâlib oldu, bulamadı. Ateş de istedi, bulamadı.


O sese gönlümü verdim:

- Nerede? Diye sordum; şu nidayı duydum:

- Güçlü padişahın otağında; ırmaklar akan cennetlerde.»

Ey heves düşkünü, gafleti bırak!..

Evlere kapılarından giriniz. Maddî varlıklarını tâat ve ibâdete harcayıp Hakk'ın varlığında yok olan zâtların kapısından giriniz.


Onlar Hakk'a varan yolcuların durak yeridir. Onlar yakınlık evinde otururlar ve şahın misafiri olurlar. Onlara, tabak tabak gıda verir, sonra bir başka âleme geçirir, rahata erdirir. 

Onlara çeşitli libaslar giydirir. Ülkelerini gezdirir ve seyrettirir. Yerlerini, semâlarını temaşa ettirir. Sırlarını ve marifet hâllerinden hâsıl olan kazançlarını gösterir.

Sen bir duvar arkasındasın ki, o duvarın eni bir fersah... Elinde yalnız bir iğne var. Onu delmek senin için nasıl mümkün olur?..

Fakat Allah yolcuları senin gibi değil. Onlar o duvara yakın olunca, önlerinde en az bin parça kapı açılır. İstedikleri yerden girerler.


Nimeti al, fakat verene kaç. O nimet seni bağlamasın. O'na gidince nimeti neylersin? Zaten nimetin ve nimete bağlanmanın orada lâfı olmaz. Nimeti eline aldığın zaman bak, o nedir? Nimet mi, yoksa felâket mi? Yoksa bir rahmet mi?.. Onun dışında aldanma. Onu görüp vereni unutma. Sağa sola bakıp durma. Gözlerini nimet sahibinden ayırma. Dünya eli ile geleni hemen yeme, zehirli olabilir.

Sana dünyadan bir taam gelse, senin için iki vezir olan kitap ve sünnete danış. Hâlini onlara arz et. Onların fikrini al. Onlar iyiliğine fetva verirse hemen sarılma. Yine bekle. Hırsa kapılıp senin olmasını hemen arzu etme. Özüne sor. Müftüler fetva verse dahi, iç âlemine danışmadan bir iş yapma...


Nefsinle cihad eder, onun kötü arzularına baş kaldırırsan kalple beraber iyiliğine yönelir. İkisi tek şey olur. O zaman sana:

- «Ey mutmainne nefis!» hitabı gelir. O mutmainne nefis, haberini kalpten alır. Kalp sırra bağlanır, o da Hakk'a... Aralarında daimî bir haberleşme olur.

Şüpheli işlere yakın olma. Bu hâlin hakkını öde, sonra al, ye. Takvayı ve onunla hakikatini bul, sonra ye, iç, aldırma...


Allah'ım, biz Zâtını arzulayan hacılarız. Senin gönüllü yolcuların, arayanların ve sevenleriniz. Sana karşı irfan tahsil eden talebeleriz. Bizden ehlimizi, evlâdımızı ve mülkümüzü al, ama mânamızı alıp rezil etme. 

Allah'ın Zâtından gayri şeylerle iştigal, oyuncaktır. Nefse uymak isyan, halkla düşüp kalkmak ise Hakk'ın kapısından ırak olmaktır.

Öyle velî kullar vardır ki, melekler onlara secde eder. Ve o melekler ellerini o evliya zümresinin sırtına kor, kuvvet verirler.

Evliya zümresinin hepsi melekleri göremez. Onların içinden ancak birkaçı görebilir.


Şam'da zâtın biri mescitte oturuyordu. Karnı açtı... Kalbinden:

- N'olurdu, İsm-i Âzam duasını bilseydim? dedi.

O anda iki şahıs göründü. Yanına gelip oturdular. Biri diğerine sordu:

- İsm-i Â’zamı bilmek ister misin?

- İsterim.

- O hâlde «Allah» de.

- Ben bunu içimden her zaman söylerim... 

- Hayır, öyle değil. O’nu söylemek istediğin zaman kalbinde O'ndan başkası olmayacak...

Bundan sonra yanından ayrıldılar ve semâya doğru yükseldiler.

Zahirini halka ver. Kalbini âhirete daldır. İç âlemini dünyadan âhiretten geçir. Hak'la kıl. Bunu yapmaya kadir olursan ne âlâ; aksi hâlde selâmeti bulman kabil değil.

Issız yerlere ve sahralara kaç. Halktan saklı yerlere git ve oralarda iman kazanmaya çalış. Onu kazan, sonra halka karış.


Büyük zâtlar kendilerinin gayrı için aldıklarını alırlar. Alırlar, halka taksim ederler. Onlar, manen daima ayakta durur, halkın hizmetini görürler. Senden alır, yine sana sadaka verirler.

Gerçek olan bir mürid, her ihtiyacını bizzat İlâhî kudretten alır. Arif ise, halktan alır. Çünkü o şahın tahsildarıdır. Halktan bir şey almak ona bir eksiklik vermez. O, Hakk'ın vekilidir. O aldığını kendisi için almaz. Başkası için alır. O halktan alır, yine onlara verir. Kendi sofrası şahın katındadır. O kapıların ve perdelerin ötesinde alacağını alır. Şehvet arzuları ayakları altındadır. Halka ayağını, basar, yücelere çıkar.


Onların şeklini hiçbir şey değiştirmez. Tıpkı Musa peygamberin asası gibidir. Her şeyi yer yutar, şeklinde bir değişiklik olmaz.

Elimde felaha ermedikten sonra felah bulamazsın. Öğrettiklerimi, senin bugün içinde bulunduğun makam için öğretmem. Maddî saltanatından ve gücünden çekinip sopamı üstünden çekmem.

Hangi iş seni benden alıyorsa, o sana şomluk (uğursuzluk) getirir. Bu şomluğun yakında aile efradını da saracak. Dolayısiyle senin yüzünden sıkıntıya düşecekler. Salih kul, ehlini, iyalini Allah'a ısmarlar. Münafık ve fâcir kişi ise, parasına ve puluna ısmarlar. İyalini, malını, mülkünü ölümünde bırakır. Dolayısiyle bu hâlde bırakılan kimselerin sonu fakirlik olur.


Sen cahilsin. Hak Teâlâ seni dergâhından tart etmiş. Kalbine, Beni İsrail gibi dünya danası sevgisini yerleştirdi.

Allah'ım, dünyayı din için isteyene ver, din yolunda kullansın. Zâtın için âhireti isteyene ver. Riyakâr olarak âhireti isteyene verme. Dünyayı dünya için isteyene verme. Zâtın için olmayınca hem dünya hem de âhiret Sana perdedir.

Ah içinizden biri ıslâh olsaydı, yarın onun eteğine yapışırdık.


Bana bir salih kişi gelse ona şöyle derdim:

- Öbür âlem için iyi bir şeyin varsa, bizimle arkadaş ol. Gittiğin yola bizi davet et. Şayet bizim iyiliğimiz olursa sen de ona nail olursun.

Sözümden yersiz mâna çıkarmaya bakmayın. Onu hâlis olarak alın ve kabul edin. Felah bulursunuz. Sözüm gerçeğe uyarsa, ben de kurtulurum, siz de... Aksi hâlde siz kurtulursunuz, ben de kaybederim.

Halk esas olarak üçe ayrılır: Melek, şeytan ve insan...


Melek tamamen hayırdır, onda şer yoktur.

Şeytan da tam aksi; hep şerle doludur. İnsana gelince ikisinin katışmasıdır. Yaratılışında hem şerre hem de hayra meyli vardır. Hangi tarafı ağır basarsa o tarafa yönelir. 

İnsanın hayrı çoğalırsa meleklere karışır; şerri çoğalırsa şeytana karışır.

Ey cemaat! İslâm dini, elini başına koymuş, şu fakir ve fâsık kişilerin elinden sızlanıyor, ağlıyor. Şu bid'at ve dalâlet ehlinden Allah diyor. Zâlimlerin elinden, yalancılık libasını giyenlerden, kendilerinde olmayan şeylerin iddiasını yapanlardan feryad edip ağlıyor.


Kalbin ne kadar kara?.. Düşün bir kere... Bir köpek, sahibine avda, tarlada, sürü gütme işinde nasıl çalışır, yardım eder, yürürken arkadaşı olur. Uyurken bekçisi olur. Buna karşılık ona verilen şey bir lokmacıktır. Sen her gün Rabbinin nimetini bol bol yersin. Doyarsın, ama O’nun sevdiği yola gitmezsin. O’nun hakkını ödemezsin. Emrini reddedersin, haddini aşarsın.

Ey evlâd! Fakra, sabra ve bu hâllerde bulunan selâmete yetişen yoktur. Fakirlik hâlinde Allah'la zengin ol. Şu gördüğün azdı. Rabbini unuttu. Nefsine ve boş arzularına taptı. Tabiî istekleri peşine koştu; Allah'ın emrini bir yana attı.


O zengin oruç yemeyi, tutmaya tercih etti. Haramı aldı, helâli bıraktı. İsyan etti, tevbe aklına gelmedi. Yazık sana, bu hâlinde bütün edeb yerlerin açık. Ey zengin, onları kapa.

Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyuruyor;

- «Hakkında kelâm edilen şahsı dinlemen, onun yanına gitmekten daha hayırlıdır. Onun yanına gitmek ise, hakkında çeşitli haberler vermekten daha iyidir. Ondan vereceğin haber, onu ve işini yanlış anlatmana sebep olur.»


Bu zaman tercih zamanı oldu. Halkın çoğu abes işlerle ülfet etmektedir. Sana, zahiri yırtıp iç âleme geçmek gerek.

Bir viran eve asılan kilit neye yarar? Kuru odun yalnız ocak tutuşturmaya hastır.

İman sahibi dünyada bir melektir, öbür âlemde de öyle... Hakk'a tâat eder, O’na karşı masiyeti bırakır. Aşikâr ve gizli hâlinde Hakk’ı tevhid eder. O dünyaya dargındır; onu boşamıştır. Dünya onun arkasında kalır ve sızlanmaya başlar.


Yavrucuğum, taamını ve şarabını al. Ama bâzı zâtlar, âhiret kapısını görmeden yiyip içmezler, zehirli olması ihtimalini sezerler.

Anacığım, yanında bulunan cümle eşyayı bırak. Hattâ yemeyi, içmeyi de... Bekle, öbür âlemden bir kahraman gelsin. Yiyip içeceğini teftiş etsin. O zaman ben de yer, içerim. Sen de onun yediğinden yer, içtiğinden de içersin. Âhiret âlemi ile aranıza gerilen dünyadır.

Mâna’ yollarını açmaya gayret et. Sen onu yapmaya çabalarken, İlâhî gayret eli seni tutar, izzet eli seni alır.


Beni bırakıp başkası ile sükûn hâline geçmenin âlemi ne? İsterse o almak istediğin bir mahlûk, isterse bir yapmacık şey olsun.

Eve tâlib olmadan önce bize gelseydin olmaz mıydı? Hak Teâlâ sana orada ilim ihsan eder, kisveler giydirir, şarta ülfet ve dünya zehirlerine karşı tiryak verir, başarı zırhını giydirirdi. Sen de bu hâlinle şüpheli işleri bırakır, dinî hududu muhafaza ederdin. Bu hâlle dünyayı terk edersen sana bir safa yapar. Oradan bütün dünya ve âhiret ehline hitap ederdin.


Neyin var? Elindeki maddî şeyle ne yaparsın? O, sana ne gibi fayda sağlar. Bir anlık ateş sonunda ölüm her şeyini alıp gider. Çok ihtimalle bir an sonra bu hâl başına gelebilir. 

Hak erlerine yapış. Onların yanında birçok mecnunlar var. Denizinde boğulanlar var. Hastalar var, onların hepsi tedavi edilmekte. Onlar boğulanları kurtarır. Azap çekenlere onlar acır.

Hakk'a arif olunca O’nun ol. O’na karşı irfanın yoksa niçin özüne ağlamazsın?


Hakk'ın hükmüne razı olan kimselerin yüzüne kader güler. Ve ellerinden tutup şaha götürür. Cümle kapalı kapıları açar, şaha yaklaştırır. Ona yaklaşanlar, Hakk’a erenler zümresinden olur.

Bu anlatılan bir heves değildir. Bunun aslı olgunluktur.

Kadere uyunuz. Hakk'a hasım olmayınız. Hakk'a galip olmak aklınıza gelmesin. Uyarlık... Uyarlık...


Yahya b. Maaz, şöyle der:

- Peygamberlere bedel olan ve onların makamında oturan doğru zâtların kelâmı, İlâhî ilhamdır. Onların her sözü Allah'tan, O'nunla ve orada...

Kabristana otur. Oradan ölülere hitap et. Anne ile orada karşılaşman kabil değildir. Hani ev halkın?... Nerede çocuklar?... Nerede evler, nerede mallar?.. Hani o gençler?.. Nerede kaldı, o kuvvet gösterileri?.. Hani yasaklar ve emirler?.. Hani almalar ve vermeler?.. Verilen emre icabet olunmadı. Şimdi o hâl hani?.. Nerede bıraktınız, o geçici lezzetleri?..


Onların dediklerini içten duyarsın, derler ki:

- Biz geride bıraktığımıza pişman olduk, fakat bugün elimizde mevcut bulunan şeyler bizi şâd etti.

Kabirleri ziyaret etmek istediğin zaman böyle ol. Oranın kadından ve erkekten hâlî olduğu zamanı kolla. O zaman git, hem onlara hitap et; hem de onlardan dinle. Oraya giderken arkadaşın da olmasın.

Akıllı olunuz. Yakında hepiniz ölüler olacaksınız.


Bir gün Geylânî Hazretlerinin vaazı esnasında cenaze geldi. Ona baktı ve şöyle buyurdu:

- Şunu görmüyor musunuz?.. Ona ölüm gelince ne hâle düştü. Onu dehşet sardı. Anlayışı kayboldu. Akrabalarından, bir ferdi dahi tanımaz oldu. Bundan ibret alınız.

Marifet hâli öyledir. Bir kimseyi marifet hâli sardı mı, o bir heybete dalar, kendisini kaybeder ve Rabbinden başkasını tanımaz. Tek şey tanır ve bilir: ALLAH. 


$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page