top of page

Arzun Gecikiyorsa, İmtihan Başlamıştır.

Güncelleme tarihi: 24 Haz

Abdulkadir Geylani Hazretleri
Abdulkadir Geylani Hazretleri

Bazen arzular seni sıkıştırır, kalbin bir şey ister ama hayat vermez. İşte o anlarda sabredenin, susan ve bekleyenin adı yazılır göğe. Bu bölümde Abdulkadir Geylani Hazretleri, şehvetin baskısıyla, fakirlikle ve yalnızlıkla sınanan kulların nasıl Allah’a daha yakın hale geldiğini anlatıyor. Evlenmek gibi meşru bir arzu bile, zamanından önce istenirse imtihana döner. Ama sabredilirse mükâfata…

Hazret diyor ki: Eğer nasibin değilse, o arzu kalpten çekilir. Ve unutma, sabredenin mükafatı sadece bu dünyada değil, ebediyette de verilecektir. Yeter ki nimeti değil, nimeti vereni unutma.


Fakirlik halinde, geçim durumundan aciz kaldığın zamanda, nikah işiyle karşılaşırsan, bu halinde de sabreder beklersen; Hak taala, ya senin başından bu işi giderir, yahut sana bir kolaylık verir evlenirsin, yahut muhafazası altına alır geçimini kolaylaştırır. Böylece dünyada güçlük göstermeden, ahirette de sıkıntıya sokmadan istediğini sana verir ve sabrından dolayı sana: Sabırlı, haline şükreden ismini verir...

Eğer evlenmek senin nasibinde varsa, ister istemez olur; olunca yaptığın sabır şükre çevrilir... Allah’u Taala hazretleri ise şükredenlere bol ihsanlar vereceğini şöyle vaad etmiştir:

- “Eğer şükrederseniz nimetimi arttırırım, küfür yoluna saparsanız azabım şiddetlidir.”

Eğer evlenmek sana nasib değilse, o arzu kalbden çıkar gider. Nefis istese de istemese de bu yazılan olur.


Her halinde sabra devam et. Kötü arzularına muhalif ol. İlahi emirlere boyun eğ. Kazaya razı ol. Bu halinden dolayı da Allah’tan iyilik um. Çünkü, Allah’ı Taala şöyle buyurdu:

- “Sabredenlerin mükafatı bol verilecektir.” 

Allah-ü Taala sana mal verir; sen de Allah’ı unutur malla uğraşırsın, o malı sana kara bir perde yapar. Dünyayı , ahireti göremez olursun. Yalnız malı bilirsin. Çok kerre de malı alır, seni değiştirir. Fakir eder, zelil eder. Çünkü sen, asıl nimeti vereni unuttun, nimetle meşgul oldun...


Eğer, o mülk seni meşgul etmez de, ibadetinle de uğraşırsan, sana hediye olarak verilmiş olur, bir tanesi bile eksilmez. Mal sana hizmetçi olur. Sen de yaratana ibadet edersin. Böylece dünyada rahat, güzel geçinirsin. Ahirette ise sıddıklar, şehitler, salihlerle beraber olursun... 

İyiliğin gelmesini, kötülüğün gitmesini isteme...Eğer kısmetinde sana gelecek bir nimet varsa, istesen de gelir, istemesende.... Bela da aynı... Eğer sana gelecek bir bela varsa, kaçsan da gelir, dursan da... İstersen o belanın kalkması için duaya sarıl.. İstersen sabret. İstersen Allah için kendini bir yere attır; elbette gelecek olan gelir...


Sana lazım olan bunların hepsinde Hakka teslim olmaktır. Hepsini ona teslim et. Eğer nimet gelirse şükretmeğe başla!.. Bela da gelirse sabretmeğe çalış. Belayı hoş gör... Onu da bir nevi nimet bil. Gizlemeğe çalış! Gücün yettiği kadar gidermeğe gayret et. Hele onu her yerde anlatmaktan sakın. Allah’ın sana verdiği manevi halin kuvveti ile ve gittiğin yolun icabı olarak bunları yapmak mecburiyetindesin. Öyle bir yoldasın ki, Hak’ka taatla ve her şeyi hoş görmekle emrolunmuşsun. Ancak böyle refik-i Ala’ya çıkabilirsin. Bu hale gelince senden evvelkilerin yerine makamına varırsın. Senden evvel padişaha gidenleri ve yaklaşanları orada bulursun. Onun yanında her iyilik yolunu, rahatı, kerameti ve nimeti görürsün; kavuşursun.

Belayı bırak gelsin, seni ziyaret etsin... Yolunu aç. Kapama. Önünde durma. Sana gelmesinden ve seni yoklamasından korkma. Nasıl olsa, onun ateşi cehennemin ateşinden daha şiddetli değildir.


Yaratılmışın hayırlısı, yerin yüklendiği, semanın gölgelendirdiği, varlığın gözdesi Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) den şöyle bir Hadis,i şerif rivayet edilmiştir.

- “ Kıyamet günü cehennemin üzerinden geçildiği zaman, cehennem bağıracak, çabuk geç! Ey mümin nurun alevimi söndürdü.”


O cehennemin ateşini söndüren nur, ancak dünyada kazandığın ve beraber götürdüğün iman nurudur. O nur, hem isyan eden, hem de itaat edende vardır. Ama isyan eden ondan faydalanamaz...

İşte dünyadaki bela ateşini de söndüren bu nurdur. Sen de eğer sabreder Hak’ka uyarsan mükafatını görürsün. Belanın sana gelmesi seni heyecana düşürmesin. Yaklaşması seni çekindirmesin. Çünkü bela seni öldürmek için gelmez, seni tecrübe etmek için gelir, imanın sıhhatini ölçmek için gelir. Hak’ka olan bağlılığını kuvvetlendirmek ister. Senden memnun olur. Seni Hak’ka müjdeler... Allah-ü Taala buyurdu:


- “Biz sizi imtihan ederiz. Ta ki, içinizdeki mücahitleri anlayalım... Ve işlerinizden haberdar olalım. “


Hakka karşı imanın doğru olması ve O’nun işlerine boyun eğmek muvafakat göstermen yine O’nun sana bir lütfu ve merhametidir. Bunu böyle bil ve sonuna kadar sabra devam et. Hak’ka uyar bir müslüman ol. Artık bu halle bezendikten sonra, senden ve başkasından Allah’ın emirlerini yapmaktan başka bir şey bekleme. Ve yasaklarından kaçmaktan başka bir şey umma. 

Her hangi bir yerde dini emirlere dair bir şey olursa derhal ona koş. Onları doğru işitmeğe çalış. Yerine getirmeğe gayret et. Derhal harekete geç, miskin miskin oturma. Kadere teslim olup kalma... Zuhurata uyup durma. Allah’ın emirlerini yerine getirmek için bütün gücünü kuvvetini sarf et. Aciz kalırsan Allah’tan yardım iste. O’na tazarru et, yalvar. Acaba:

- “Niçin ibadetten geri kaldım? “

De ve sebebini araştır. Belki de buna sebep senin bazı lüzumsuz şeyler istemen olmuştur. Belki de bazı edebe uymayan haraketler yapmışsındır. İhtimal ki, ibadete gevşek davrandın, gücüne kuvvetine güvendin... Ve nihayet bilgine güvendin, nefsi ve halkı, Allah’a karşı ortak yaptın. Netice, bunların hepsi senin helakına sebep oldu. Mevla da sana bu yüzden rahmet kapılarını kapadı. Taatından azletti. Hizmetinden kovdu. Yardımını kesti. İyilik yüzünü senden çevirdi. Ve nihayet sana kızdı, darıldı. Dünyayı, nefsi, şahsi arzuları senin başına bela etti...


İyi bilmelisin ki, bu gibi adi işlerle uğraşmak, iyi meşguliyet değildir. Bunlarla uğraşmak seni yaratanın, besleyenin rahmetinden uzaklaştırır...

Sakın mevlaya ibadet etmekten, seni mevlanın gayri alıkoymasın. Allah’tan başka ne varsa hepsini gayri olarak bil. Ve bunları Hak’ka tercih etme... Çünkü seni onlar değil Allah yarattı. Sakın kötülükleri yaparak nefsine zulmetme. Eğer, yratanın emirlerini bırakıp, başkasıyla uğraşırsan seni ateşe atar. Öyle ateş ki; onu tutuşturan insanlar ve küfür taşıdır. Sonra pişman olursun fakat beyhude. Özür dilersin kabul olunmaz. İtap(*) olunmaya razı olursun fakat yine hiç. Tekrar iyilik yapmak için dünyaya dönmek istersin, kimse seni gönderemez.


Özüne acı, acı... Ona merhamet et. Sana verilen duygularını iman yolunda, iyi işlerde, taat ve ibadet yolunda kullan. Bunlarla marifet kazan, ilim öğren. Bu ibadet ve marifet nuru ile karanlıkları aydınlatmağa çalış. Emri tut. Yasaklardan kaç. Hak yolda bu ikisi ile yürü. Seni, ilk önce topraktan insan yapan halikini inkara kalkışma!..

O’nun emrinden başka bir şey isteme. Ve O’nun kötülediği şeylerden başkasını kötü görme. Dünya ve ahiret için elindekiyle yetin. Dünya ve ahiret için kötülediğimiz şeyleri kötü olarak bil.

Her sevilen, istenen Allah için istenmeli. Ve her istenilmeyen yine, O’nun için istenmemeli.

Eğer sen, Allah’ın emrinde olursan, bütün canlılar da senin emrinde olur. Ve eğer Allah'ı’ yasak ettiği şeylerden kaçarsan bütün kötülükler de senden kaçar. Nerede bulunursan bulun daima iyilikle karşılaşırsın.


Allah-ü Taala hazretleri Peygamberlerine gönderdiği bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur:

- “Ey ademoğlu! Ben öyle Allah’ım ki benden başka ilah yoktur; bir şeye ol dersem,olur. Bana itaat edersen, seni de benim gibi yaparım. Her neye ol desen olur!..” Yine buyurmuş:

- “Ey dünya! Bana ibadet edene sen yardım et... Sana koşanı da yor!..

Allah’ın yasak ettiği bir şeyi yapmakla karşılaşırsan şöyle ol: Mafsalların birbirinden ayrılmış, duygun yok olmuş, kalbin kırılmış, cesedin ölü, ümitlerin kırılmış, adet ve resmiyeti unutmuşsun. Gözünde bütün sahra karanlık ve bulunduğun yeri yıkılıyormuş gibi gör. Bina eskimiş, tavan çökmek üzere. Böylece oturduğun yerde hissiz, duygusuz kal. Kulağın sağır olsun, sanki öyle yaratılmışsın bil. Dudakların oynamaz olsun, lisanında lallik olan gibi ol. Dişlerin bir güçlük karşısında kalmış, dökülüyormuş farzet. Kolları çolak gibi, bir şeyi tutamaz olsun. Ayakların çaprazlaşmış, bir yere gidemiyor, yürüyemiyor gibi gör. Kendini cinsi münasebetten aciz bil. Öyle, sanki, cinsi hiçbir şeyle meşgul olmamışsın...

Karnın hiçbir şey yiyemiyecek kadar dolu olsun. Yemeğe ihtiyaç duyma. Aklın bozulmuş olsun, kendini mecnuna benzet. Kabre doğru gidiyormuşsun gibi düşün...


Hülasa olarak şunları söylemek isterim ki: Allah’ın emirlerini derhal duymağa çalış ve koş!.. Yasaklarına karşı olduğun yerde kal, gitme!.. İlahi kader karşısında cansız ol, yokluğa gömül, fani ol... Bu şerbeti hoşlukla iç... Kendini bununla tedavi et. Bundan gıda al... Günahın verdiği manevi hastalıklardan bununla kurtulursun. Nefsin illetini ancak böyle temizleyebilirsin.


Bu işler, Allah’ın izni ve dilemesiyle olur... 

Sen nefsine, kötü arzularına taptıkça , velilerin derecesine çıkmayı isteme... Halbuki onlar yalnız Mevlaya kulluk ederler. Senin istediğin dünya, onlarınki ise ukba...

Sen yalnız bu dünyayı görürsün, onlar yerin, göğün sahibini görürler.

Sen halkla ünsiyet edersin, onlar daima Hak la olurlar...

Senin kalbin, yerdekilere bağlı; onların kalbleri arşa bağlıdır.


Sen gördüğünü tuzağa düşürmek istersin, onlara gelince, senin gördüklerine iltifat etmezler. Yalnız yaratanı görürler ve O’nun emirlerine uymağa bakarlar.

O, Allah dostları, bulacaklarını Hak’la buldular, ereceklerine erdiler. Sana gelince; zavallı bir halde, şehvetine uydun kaldın.. Yalnız dünyayı ve arzularını gördün. Halbuki onlar; halkı, arzularını, temennilerini bırakarak bu yola girdiler. Yüksek derecelere bu sayade erdiler. Onları bu makama, yaptıkları, ibadet, taat, sena götürdü. Bu da onlara Allah’ın ihsanıdır, ki istediğine verir.

Onlar; ibadete, taata; Allah’ın yardımı ve verdiği kolaylıkla, bıkmadan usanmadan koştular.

İbadet onlara ruh oldu... Manevi bir gıda oldu.


Onlar, bu hale devam ettiklerinde dünya başlarına bela oldu. Bir felaket halini aldı. Fakat onlar bunu duymadılar. Kendilerini cennet evinde gördüler. Onlar her şeyin evvelini aradılar, şimdiki haline aldanmadılar. Hak Taala onları evvelden niçin yarattı ve neyi anlattıysa onu öğrenmeğe çalıştılar.

Yer onların hürmetinde durur. Sema onların duası ile açılır. Ölüm, onların kararı ile olur. Bu salahiyeti onlara mevla vermiştir.

Padişah onları yerin düzeni için yaratmıştır, yer yüzünü onlarla bezetmiştir. Onlar hep birden dağlar gibidirler. Hak’ka giden yollar bunlar arasından açılmıştır.

Malı, mülkü gaye edinip, bunlardan kaçana merhamet yoktur.


Onlar, yeryüzündekilerin hayırlısıdır. Yer, gök baki kaldıkça onlara selam ve saygılar olsun... 

Rüyamda, mescide benzer bir yerde bulundum. Orada, her şeyden elini çekmiş insanlar vardı. Kendi kendime; bir zatı kastederek şöyle dedim:

- “Eğer o bunlar arasında olsaydı, bu hallerini islah ederdi…”

O cemaat etrafıma toplandı. Bana:

- “Niçin konuşmuyorsun?”

Diye sordu, ben de şöyle dedim:

- “Eğer konuşmaya razı ederseniz konuşurum.”

Sonra onlara şöyle bir konuşma yaptım:

- “Halkı bırakıp hak yolu tuttuğunuz zaman halktan dilinizle bir şey istemeyin.” Devam ettim:

- “Buna muvaffak olursanız, kalbinizle de bir şey istemeyin. Çünkü kalble istemek, dille istemek gibidir.”


Biliniz ki Allah-ü Teala (CC) her an bir iş yapar, bozar, yeniden yapar… Yükseltir, alçaltır…

Bir kısım velileri en yüksek dereceye çıkarır, diğer bir kısmı en aşağı tabakaya indirir.

Yüksektekilerin korkusu aşağıya düşmektir… İstedikleri de bulundukları halde kalmaktır.Aşağıdakilerin korkusu da, bulundukları halin devam etmesidir. İstedikleri ise daha yüksek makama çıkmaktır… Bunları söyledim sonra uyandım… 

 Seni Allah’ın (CC) fazlından ve her işe, O’nun (CC) nimetini görerek başlamaktan ne alıkoydu?.. Ancak seni bu hale koyan, Haliki (CC) bırakıp mahluka güvenmen olmuştur. Yaratanı (CC) unuttun; yaptığın kara güvendin, Mevla (CC) seni nimetlerini görmekten mahrum etti.


Halk seni, Peygamberin (SAV) çalıştığı gibi çalışıp helal yemekten alıkoyuyor. Sen bu halle kaldıkça, onlardan iyilik bekledikçe, kapılarına gidip ihsan ümit edip dilendikçe, müşrik sayılırsın. Allah-ü Teala (CC), seni bu halinden dolayı helal yemekten mahrum eder. Helal kazançtan, Hakk’a (CC) güvenerek çalışmaktan, seni geri koyar, azarlar.

Sonra… Hele bir zaman halkı bırak. Yaptığın büyük günahtan dön. Helal kazan, helal ye. Yaptığın işlere güvenme, Allah’ın (CC) fazlını gör. Allah’ın (CC) sana verdiği ihsanı unutma. O’nun (CC) ihsanını unutursan yine şirk yolunu tutmuş olursun. İlki kadar büyük olmaz, ama yine de şirktir. Bir gün büyür. Hafi iken, açık ve büyük şirk olur.


Bu haline de tevbe et, şirkin bu derecesini de kaldır. Kârına, kesbine güven, ama asıl kuvvet vereni gör. Bu işleri sana kolaylıkla yaptırana ve sebepleri yaratana bağlan, seni her hayra muvaffak eder. Çünkü her hayra O (CC) götürür, rızık O’nun (CC) elindedir.

Sen devam et, yani O’na (CC) güven, rızkını O’ndan (CC) bil; nasibini çeşitli yollardan sana gönderir. Bazen seni halka gönderir istetir ama bu senin için bir iptila, yada riyazet nevinden bir şey olur. Bu halde çok dikkatli olmak lazım gelir. Bazen de rızkını, sana bir mükafat olarak, vasıtaları göstermeden, onları hakiki sebep göstermeden gönderir. Sen de rahatça O’na (CC) dönersin. O’nun (CC) kudreti önünde ta’zimle eğilirsin. Bu kere perde kalkar O’nun (CC) fazlını görürsün. Mevla (CC) sana bir doktordan daha çok, mizacına uyanı fazlı ve ihsanı icabı verir. Bunları yapmakla seni kötü huylardan muhafaza eder. Başkasına meyil etmekten esirger. Nihayet sana verdiği güzel, büyük nimetlerle gönlünü alır.


Kalbinden cümle kötü istek, şehvet, matlup, mahbup… her ne varsa çıktığı zaman ve sende, O’nun (CC) arzusundan başka bir şey kalmadığı vakit, vereceği nimeti çok rahat verir.

Senin için gönderdiği bir rızkı, mutlaka sen alacaksın, başkası el süremez… Çünkü rızkın, senden başkasına nasip değildir. Şehvetini teskin için sana bir ihsan yapar, ihtiyacını onunla giderirsin. Ve sen bunları sana göndereni bilir, anlarsın. Bunları sana nasip edenin Hakk (CC) olduğunu anlar, şükür yolunu tutarsın… Dolayısıyla irfanın artar, ilmin çoğalır. Allah (CC) seni halkın külfetinden uzaklaştırır. Ruhunu masivadan temiz tutmaya seni muvaffak eder.

Sonra kalbin nurlanır, hakiki ilimleri anlamaya kabiliyetin artar. Gönül gözün açılır, kalbin nurlanır. Hakk’a (CC) yakınlığın ilerler, tam o alemin malı olursun 

O manevi, büyük ilmin sırlarını muhafaza edebilecek hale gelirsen, sana rızık ne zaman ve ne vakit gelecekse bilirsin. Bu hal sana Allah’ın (CC) fazlı, keremi olarak verilir. Şanını ta’zim etmek için bu hale getirilirsin. Netice olarak, bunların hepsi sana Allah’ın (CC) bir ihsanıdır. Allah-ü Teala (CC) bak bu manada neler buyuruyor:


- “Biz onların içinden işlerimizin hakikatına eren imamlar yaptık, sabrettikleri

takdirde buna ererler. Onlar bizim ayetlerimize inanırlar.”

- “Yolumuzda gerçekten çalışanlara yollarımızı açarız.”

- “Allah’a (CC) karşı ittika[5] sahibi olunuz ki size öğrete.”

Bu hallere erdikten sonra tekvin sıfatı tecellisi gelir. Açık bir emirle o işi yapmaya başlarsın. Bu emirde hiçbir şüphe yoktur. Güneş gibi açık meydandadır. Bu emir sana verilir ki; her tatlıdan daha hoş ve her güzelden daha tatlı… Bu vazifeyi yapmak için, sana gelen ilhamda karşılık bulunmaz. Bu ilham nefsin kirlerini eritir. Allah-ü Teala (CC), Peygamberlerine (AS) gönderdiği bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur:

- “Ey Ademoğlu, ben öyle bir Allah’ım ki (CC), benden başka ilah yoktur; ancak ben varım. Ben her neye ‘ol’ desem, olur. Bana itaat et ki, seni de benim gibi kılayım; bir iş için ‘ol’, diyesin ola…”


Bu haller hayret edilecek haller değildir. Bunu Peygamberler (AS) çok yapmıştır. Velilerin de (RA) bir kısmında bunlara benzeyen haller zuhura gelmiştir. Bazan havas tabakasına da bu vergi, 

Her şey Allah’a (CC) kavuşmakla son bulur. Sen de Hakk’a (CC) vasıl olduğun zaman manen ve maddeten tekamülünü tamama erdirmiş sayılırsın.


Mevlaya (CC) vasıl olmanın manası: Halkı kalben bırakmış olmandır. Heva ve hevesin kötü yolunu terk etmendir. İrade ve şahsi arzularını bırakmış olmandır; irade ile gitmek, bu yolda iyi sayılmaz. Bu iyi olmayan ahvali bırakıp Allah’ın (CC) emirlerine bağlandığın gün, manevi yollar artık sana açılmış demektir. Bu hale erdikten sonra iyi olmayan eski huylara doğru hiçbir kıpırdanma olmamalı. Başkası da seni alakadar etmemeli… Hakk’ın (CC) emri ve O’nun (CC) hikmetli işlerini görmelisin. Bu zikrettiğimiz hal fena halidir. Hakk’ın (CC) hikmetlerinde kendini kaybetmek makamıdır. Bu makama: Vuslat, tabirini kullanırlar.

Hakk’a (CC) kavuşmak, vasıl olmak; bilinen belli başlı halkın birbirine kavuşmasına benzemez. Hakk’ı (CC) bu gibi şeylerden tenzih etmek lazımdır. O’na (CC) hiçbir şey benzemez. O (CC) hakikaten gören ve işitendir. Ama bizim gibi değil. O (CC) yücedir, mahlukatın hiç biri ile kıyas olunamaz. Bu alemi, ona kavuşan ehl-i vuslat bilir. Hakk’a (CC) kavuşmanın ne demek olduğunu Allah (CC) onlara bildirmiş ve göstermiştir…


Bu ehl-i vuslattan her birinin ayrı makamı vardır. Biri, diğerinin yerine geçemez. Aynı zamanda Allah-ü Teala (CC) her veli ve Peygambere (AS) değişik yönlerden tecelli eder. Hiçbir Peygamber (AS) diğerinin; hiçbir veli diğer velinin sırrına eremez, vakıf olamaz… Ve yine bu misalden olarak bir mürid şeyhinin haline akıl erdiremez. Aynı zamanda müridin de şeyhden ayrı çeşitli halleri vardır. Bunu da şeyh bilemez. Müridin yolu bazen şeyhin sırrına yaklaşır, yine de anlayamaz. İşte burada şeyhinden ayrılır. O müridi bundan sonra Mevla (CC) idare eder…

Artı o mürid Hakk’a (CC) teslim olmuştur. Hakk (CC) onu halktan keser. Önce şeyh onun için bir mürebbi vazifesi görüyordu, o da mahluk olduğuna göre mürid ondan kesilir. İki yılı geçtikten sonra çocuğa süt verilmez. Bu da bir bakıma onun gibidir. Nefis ezildikten sonra halka ihtiyaç kalmaz. İstek gittikten sonra kimseden bir şey beklenilmez.


Şimdi o mürid yükselmiştir. Şayet şeyh, heva ve nefisle kaldıysa müride muhtaç olur…

Sonra nefis ve iradeye gelince: Bunları Mevla (CC) yola getirir, yok olmak olmaz. Çünkü yok olmak bir nevi noksan sayılır. Bu yolda ise noksanlık yoktur. Nefis ölmez, ıslah olur.

Böylece Hakk’ a (CC) vasıl olduktan sonra, kendini masivadan emin gör, huzur içinde bil. Hak ve hakikatten başka bir şey görme, ondan başkasına bir varlık tanıma… Bu yolun icabı elbette bunu gerektirir.


Bulunduğun makamda iyilik, kötülük, vermek, almak, korku, ümit, hiç birinde Hakk’tan (CC) başkasının tesiri olmaz. Çünkü kendinden korkanlara yine kendisi sahip olur. Hataları örtecek yine O’dur (CC).

Kendini bu mertebeye getirdikten sonra, Mevla’nın (CC) hikmetli işlerini görmeğe çalış… Çok hikmet taşıyan emirlerini yapmaya gayret et. Takib edeceğin yol bu olmalı. O’nun (CC) taatıyla meşgul ol. İster dünyaya, isterse ahirete ait olsun; bütün mahluk şeylerden elini çek. Hepsinden kalben ayrıl.

Bütün mahlukatı topla. Aşağıda hikayesi anlatılacak adam gibi zavallı ve çaresiz olduklarını tahayyül et.


Şanı, şöhreti her tarafa korkunç bir şekilde yayılmış, emirleri kesin, saltanatı tam bir padişah… Bir adamı yakalatıyor, ayaklarına ve boynuna zincir vurduruyor. Sonra dalgası dehşetli, derinliğine derin, akıntısı şiddetli bir nehir üzerindeki ağaca astırıyor.

Sonra; çok kıymetli, yüce ve maddi değer biçilmesi imkansız olan tahtına oturuyor. Yanına da bir çok oklar, silahlar, mızraklar ve daha nice elemeli, paralayıcı ve öldürücü aletler alıyor…

Şimdi, padişah, o asılmış adama, rastgele okları, kurşunları yağdırmağa başlamıştır.


Hal böyle olunca… O korkunç manzarayı temaşa eden biri için o padişahtan korkmadan, merhamet nazarına sığınmamak ve korkmamak, o saltanatı görmeden geçip, asılmış adama bakmak ve ondan korkmamak doğru olur mu? Sonra böyle şeyi, akıl mantık nasıl doğru bulur? Hayır, hiçbir zaman doğru bulmaz ve seyircinin haline şu hükmü verir:

- “Aklı gitmiş, hissiyatı bozulmuş ve neticede bir hayvandır, ki; insana benzemez.”

Her şeyin hakikatına erdikten sonra, basiretsiz, görmez olmaktan Allah’a (CC)

sığınırız. Hakk’a (CC) vardıktan sonra ayrılmaktan, Hakk’a (CC) yaklaştıktan sonra

tekrar maneviyatın kapanmasından, imandan sonra küfre, hidayetten delalete

düşmekten yine O’na (CC) sığınırız…


Dünya, anlattığımız o büyük ırmaktır. O her gün taşmakta olan su ise, insanoğlunun şehveti ve lezzetidir. İnsanlara çarpan, kötü mahluklar da dalgalardır. Kader-i İlahinin cereyan eden bela ve mihnetleri ise, o oklar ve silahlardır.

Evet, insan oğlunun başına bu dünyada en çok gelen şey, bela ve mihnettir. İyilik ara sıra gelir, fakat zahmetler, incitici şeyler o ara sıra gelen iyiliği unutturur. Ara sıra gelen hoşluklar olsa bile, yine onda çeşitli felaketler gizlidir. Eğer insan, ibret nazarı ile bakacak olsa, hayatı ve iyi geçimin yalnız öbür aleme mahsus olduğunu anlayacaktır. İyi inanmış olan bunu böyle bilir. Çünkü bu hali bilip anlamak, içinde yaşatmak ehli imana mahsustur.


Peygamber (SAV) Efendimiz buyuruyor:

- “ Hayat ancak ahiret hayatıdır.” 

Yine buyuruyor:

- “Mümin Allah’ına (CC) kavuşmadıkça rahata eremez.”

Bu sözler imanlı hakkındadır. Yine buyuruyor:

- “Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir. “

Yine buyuruyor:

- “Allah (CC) korkusu ile dolan kalb, Hakk’a (CC) bağlıdır.”


Bu ayan beyan haberlerle birlikte, bu dünyada nasıl rahatlık iddia edilir? Şu muhakkak ki; bütün rahatlık Allah’a (CC) bağlanmakta, O’nun (CC) emirlerini yerine getirmektedir. Her halde O’na (CC) uymaktır. O’nun (CC) yolunda boynu eğik olmaktadır.

Kul, ancak anlattığımız şekilde dünya belasından kurtulabilir. Kurtulunca da gönlü merhametle dolar, kendisine lutuflar, ihsanlar olur. Her işi ve her yaptığı doğru olur. Bu da Allah (CC) tarafından ona bir iyilik olarak verilir. 




$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page