top of page

Sırlara Açılan Kapı

ree

Degâh Bahçesi – Kalbin Gülüyle Yürüyenler İçin

Her dergâh, yola çıkanın gönlünde açılan ilk kapıdır.

Her bahçe, vuslata varan yolda bir sır gibi susar.

Ve bazı sırlar vardır ki, sadece susarak anlatılır.

Bir derviş, gülün karşısında eğildiğinde, yalnızca bir çiçeğe değil, varlığın özüne secde eder.

Çünkü hakikat, çoğu zaman en latif kokuda ve en sade renkte saklıdır.

Dışta bakınca renktir, içte sezince Rahmân’dır.

Degâh Bahçesi, işte bu sırra adanmış bir mekândır.

Sadece taş duvarlar, yalnızca kırmızı güller değil; orada akan zaman bile dua gibi yavaştır.

Oraya giren derviş, ayakkabısını değil, nefsini çıkarır.

Adım atmaz; içe çekilir.

Söz söylemez; çünkü orada konuşmak, susmakla başlar.


Abdülkâdir Geylânî Hazretleri ne güzel buyurur:

“Gönül, Allah’a giden bir yolsa; sevgi, o yolun ışığıdır.

O’na giden her adım, bir aşk ile atılmalıdır.”

Ve aşk…

Ne sözle başlar, ne izahla biter.

Aşk, kalbin kendi kendine yanmasıdır.

Seni dışarıdan çağırmaz; içeriden alır.

Bir gün bir bakarsın: Elindeki tespih sessizleşmiş, ama kalbin saymaya başlamıştır.

Çünkü sevgiyle yürüyen, ayaklarının değil, gönlünün attığı adımları sayar.

Bahçede yürüyen bir derviş, güllerin üzerinden esen rüzgârla kıbleye döner.

Secdesini toprağa değil, toprağın sırrına eder.

Orada her taş, her çiçek, her kuş ötüşü bir remzdir.

Ve derviş, bunların arasında yürürken sessizce "Sen" der.

Ne dünyaya ait arzuları vardır, ne kendini beğenmişliği…

Yalnızca içindeki “O”na doğru bir çağrılış.


İmâm Suyûtî Hazretleri şöyle der:

“Zikirle meşgul olanın kalbi, cennetin bahçelerine döner.

Kalbi zikirsiz olan ise, dikenli çöl gibi kurur.”

Ne güzel sözdür bu!

Zikir, yalnızca dilde değil, bakışta da olmalı.

Bir gülü gördüğünde, onun üzerinden Allah’ın Rahmân ismini hatırlıyorsan; bir kuşun kanadında el-Cemîl’i,bir taşın sabrında el-Halîm’i okuyorsan…

İşte o vakit kalbin yeşeriyor demektir.

İşte o zaman bahçe sensin…

Sen ki Allah’ın isimlerinin yeryüzündeki yankısısın.


Ama zikir yoksa,gönül kurur.

Gül bahçesi yerini, dikenli çöllere bırakır.

Sözler kırılır, bakışlar donar.

Ve insan, içten içe susar ama bu suskunluk sükûn değil; uzaklıktır.

Oysa gönül, Allah’a doğru akan bir nehir olmalı.

Bazen çağlayarak, bazen usul usul…

Ama hep O’na…

Kimi zaman gözyaşıyla, kimi zaman bir "amin" ile…

Ama hep yönü O’na.

Bahçede yürürken, bir derviş güle elini uzatmaz.

Sadece bakar.

Çünkü bilir ki, dokunmak değil; hissetmek esastır.

Ve bazı güzellikler, uzaktan daha yakındır.

Bazı kokular, hiç tene değmeden ruhu sarar.

Fahruddin er-Râzî Hazretleri şöyle der:

“Her varlık bir işarettir.

Aklın nuru, kalbin safiyetiyle birleşirse, eşyanın ardındaki mânâ görünür.”


Ne çok bakıyoruz ama ne az görüyoruz...

Çünkü akıl tek başına yetmez; kalbin safiyetiyle birleşmezse,varlığın ardındaki sır gizli kalır.

Zikir olmadan göz, yalnızca şekil görür.

Ama zikirle yıkanmış bir kalp, eşyanın kalbine nüfuz eder.


Ey dost…

Bir taşın sessizliği sana ne söyler?

Bir gülün rengi seni nereye götürür?

Bir kuşun sabah öttüğü vakit, içinden ne geçer?

İşte bütün bu anlar, işarettir.

Ve işaretler, yol göstermez sadece; yolu da, yürüyeni de anlamlı kılar.

Degâh Bahçesi, bir mekân değil; bir hâl…

Bir coğrafya değil; bir mertebe…

Oraya giren, dünyadan değil; kendinden çıkar.

Nefsiyle değil, niyazıyla yürür.

Kibirle değil, huşûyla eğilir.

Ve bazen eğilmek, yükselmenin ilk basamağıdır.

O bahçede konuşmak gerekmez.

Dervişler bakışır, susar, ama kalpleri konuşur.

Bir gülün açışına şahit olmak, bir sohbetin en güzel cümlesidir.

Çünkü bazı cümleler söylenmez; yaşanır.


Orada bir gül açarsa, bil ki bir gönül dua etmiştir.

Bir kuş konarsa, bil ki bir zikir duyulmuştur.

Bir rüzgâr eserse, bil ki bir niyaz yükselmiştir.

Ve bazen, o bahçeye bir garip gelir.

İçinde ne dize var, ne dua…

Ama susar.

Ve sükûtu öyle derindir ki, güller bile eğilir önünde.

Çünkü Hak, kimi zaman en sessiz geleni duyar.

Çünkü bazen, en içten dua; dudaktan değil, susan bir kalpten yükselir.


Ey okuyan, belki sen de bir gün o bahçeye çıkarsın.

Ama unutma:

Bu bahçe, dışta değil.

Senin içinde…

Ve o bahçeye girmenin tek şartı: Benliğini kapının dışında bırakmaktır.

Zira bu kapıdan geçen herkes, bir şey kaybetmiş gibi görünür.

Ama aslında bulur.

Kendini değil belki, ama kendini aşan bir huzuru…

Ve en sonunda şunu bil: Orada her gül bir esmânın tecellisidir.

El-Vedûd’un şefkatiyle açar,el-Latîf’in inceliğiyle kokar,el-Cemîl’in güzelliğiyle parlar.

Sen güle baktığında sadece bir çiçek görme.

Onda, seni sana göndereni gör.

Çünkü bazen bir gül,seni secdeye çağırır.

Degâh Bahçesi – Susanların dili, bakanların secdesi, ve yürüyenlerin ardında bıraktığı gül kokulu bir yol...

Sırlara Açılan Kapı

@sesliterapi

Sesli Terapi


$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page