top of page

Ruh ve İlahi Bilgeliğin Zamanla Buluşması.

ree

Zaman, herkes için aynı hızda akar ama herkes için aynı şekilde işlemez. Kimi için zaman bir sabır sınavıdır, kimi için bir fark ediştir. Bazen çok şey yaşarsın ama hiçbir şey öğrenmezsin. Bazen bir tek an, seni yıllarca sürecek bir dönüşüme hazırlar. Çünkü zaman, sadece geçen bir ölçü değil; aynı zamanda içsel bir aynadır. O aynada ne kadar derine bakabilirsen, o kadar dönüşürsün. İbn Arabi’ye göre zaman, insanın ruhsal olgunlaşma sürecinin zeminidir. O zeminde ne kadar kök salarsan, o kadar yükselirsin. Ama bu yükseliş, dışarıdan değil içeriden olur. Zamanın seni eğip büktüğü yerler vardır. Seni geciktirdiği, susturduğu, yavaşlattığı yerler. İşte dönüşüm, tam da bu anlarda başlar. Çünkü ruh, en çok beklerken büyür. En çok acıyı hissederken fark eder.


Zamanla kavga eden kişi, kendini yorar. Ama zamanı fark eden kişi, kendi içinde bir ışık yakar. Bu ışık dışarıdan görünmez. Ama karanlığın ortasında içini aydınlatır. Ve o aydınlıkta ilk kez ne yaşadığını değil, neden yaşadığını görürsün. Her şey bir sebep taşır. Her anın içinde, sana özel bir ilahi mesaj gizlidir. Ama bu mesaj, sadece susan bir kalbe görünür. Koşan bir zihin, onu kaçırır. O yüzden zamanın dönüşüm anı, önce bir duruşla başlar. Hayatında ilk kez kendini durdurduğunda, iç sesin yükselmeye başlar. O ses sana ait değilmiş gibi gelir. Çünkü senin alışık olduğun ses, hep bir şey isteyen, hep bir yere yetişmek isteyen sestir. Ama bu yeni ses, sadece seni çağırır. İçine, derine, özüne...


İlahi bilgelik işte o çağrıyla buluşur. Zaman seni yeterince savurduğunda, artık tutunacak bir yer aramaya başlarsın. Bu tutunma ihtiyacı seni dışarı değil, içeri götürür. Ve içeride seni bekleyen şey, sadece cevaplar değil; bizzat sorunun kendisidir. “Ben kimim? Neden buradayım? Ne arıyorum?” Bu soruların cevabı kitaplarda yoktur. Ama zamanın kendisi, bu soruların her birini katman katman çözer. Bir gün sabahın erken saatinde gelen bir huzur, bir gün gecenin ortasında seni uyandıran bir düşünce, bir gün yürürken içine doğan bir sezgi... İşte bunlar dönüşümün işaretleridir.


İbn Arabi der ki, “Ruh, bilgiyi duyar. Kulakla değil, hâlle.” Bu yüzden bir kelime sana çok şey öğretebilirken, bir kitap sana hiçbir şey söylemeyebilir. Çünkü mesele, neyin söylendiği değil, hangi anda söylendiğidir. Zamanın dönüşüm anı budur: bilgi, senin içsel hazırlığınla buluştuğunda birden parlar. Ve o parıltı seni değiştirir. O anı yakalayan kişi, artık sadece yaşayan biri değildir. O kişi artık sezgileriyle yürüyen, içinden akan bilgeliği duyan biridir. O kişi artık zamanı taşımaz, zamanın içinde taşınır. Ve bu taşınış, seni kendi özüne götürür.


Zaman, seni bazen en olmayacak yerde durdurur. Tam her şey düzelecek sanırsın, dağılır. Tam sevinç yükselir, burukluk çöker. Bu karmaşanın içinde bir düzen vardır. Senin göremediğin ama ruhunun tanıdığı bir akış. Çünkü ruh, Yaradan’ın zamanla koyduğu sırra aşinadır. Ruh, zamanın içinden geçerken her anda bir anlam arar. Ve o anlamı bulduğu anda, susar. Çünkü anlam, konuşmaz. Anlam, hissedilir. Ve bu hissediş, seni dönüştürür. Artık bir daha eskisi gibi düşünemezsin. Aynı kalamazsın. Çünkü bir bilgiye dokunmuşsundur. İlahi olanın sana söylediği bir şeye kulak vermişsindir.


Bu farkındalık arttıkça, zamanla ilişkin de değişir. Eskiden seni korkutan şeyler, şimdi seni sakinleştirir. Eskiden kaçtığın sessizlik, şimdi seni tedavi eder. Çünkü ruhun zamanı, dışardaki takvimle değil, içindeki sükûnetle ölçülür. Ne kadar sükûnetin varsa, o kadar zamanla uyumdasındır. Ne kadar içini duyabiliyorsan, o kadar Yaradan’ın bilgeliğine açıksındır. Bu açıklık bir armağandır. Ve bu armağanı ancak içsel hazırlık taşıyanlar alabilir.


Zamanla uyumlanmak, aslında ilahi ritimle uyumlanmaktır. Her insanın ruhunda gizli bir melodi vardır. Bu melodi bazen hayatın gürültüsünde kaybolur. Ama zaman, o melodiyi yeniden duyurmak için çabalar. Seni bazen sessizliğe sürükler, bazen yavaşlığa. Çünkü asıl müzik, hızda değil duruşta duyulur. İçinde taşıdığın bilgelik, hiçbir zaman yok olmadı. Sadece sen onu duymayı unuttun. O yüzden zaman, seni hatırlatmak için vardır. Her yaşadığın şey, seni o içsel müziğe yeniden yaklaştırmak içindir.


Dönüşüm böyle başlar. Bir gün uyanırsın ve artık her şeyi aynı gözle göremezsin. İnsanlara başka türlü bakarsın. Acıyı başka türlü hissedersin. Ve en önemlisi, kendine karşı daha derin bir anlayış geliştirirsin. Çünkü artık biliyorsundur: zaman sana karşı değil, senin içindeki bilgeliği ortaya çıkarmak için çalışıyordur. Geçmişin yükleri seni ezmek için değil, seni daha çok derinleştirmek için verilmiştir. Gelecek ise korku değil, bir çağrıdır. O çağrı sana şunu söyler: “Hazırsan, artık yürüyebilirsin.”


İbn Arabi’nin öğretisinde zaman, yalnızca fiziksel bir akış değil, ruhsal bir eğitim alanıdır. Her ânın kendine has bir ilmi vardır. Her gün bir ders, her gece bir sır taşır. Ama bu sır, sadece ona açık olan kalplere görünür. Kapanmış bir kalp ne kadar bilgi duysa da anlamaz. Açık bir kalp ise suskunluktan bile bir bilgi alır. Çünkü ilahi bilgelik, her yerde ve her şeyde hazırdır. Yeter ki onu duyabilecek bir iç kulak olsun. O yüzden senin dönüşümün, bilgiyi toplamakla değil, içsel boşluğu fark etmekle başlar.


O boşluk, aslında Yaradan’ın içini doldurmak istediği yerdir.

Zaman, sana kayıplar getirmiş olabilir. Umutlarını kırmış olabilir. Ama her kırılan şeyin içinde bir sır gizlidir. Kırılmadan görülemeyen, anlatılamayan bir bilgi vardır. Ve o bilgi, seni kendi içine yönlendirir. Artık dışardaki gürültü seni etkilemez. İçindeki sükûnet daha baskın gelir. Çünkü ruhun zamanı, hep içeriden akar. Sen bu akışı hissettikçe, dış dünya yavaşlar. Kalabalıklar anlamını kaybeder. Hedefler yeniden şekillenir. Çünkü sen artık dışarıyı değil, içeriyi dinlemeye başlamışsındır. Ve içeride seni bekleyen şey, Yaradan’ın sana verdiği öz bilgidir. Bu bilgi kitaplarda yazmaz. Bu bilgi ancak seninle birlikte açılır. Sen dönüştükçe, o bilgi kendini sana açar.


Dönüşüm bazen bir gülümsemede başlar. Bazen bir vazgeçişte. Bazen sessizce akıp giden bir gözyaşında. Ruhun, zamanı aşan bu dönüşümle arınır. Çünkü zaman sadece yaşamakla değil, anlamakla işler. Anlamadan geçilen zaman, sadece yorgunluk üretir. Ama fark edilerek yaşanan zaman, bilgelik üretir. Ve bu bilgelik, seni daha sabırlı, daha huzurlu, daha derin biri yapar. Eskisi gibi kolay öfkelenmezsin. Eskisi gibi kıyas yapmazsın.


Çünkü artık herkesin zamanı kendine özel olduğunu anlarsın. Her canın ilahi bir takvimi olduğunu kabul edersin. Ve bu kabul, seni özgürleştirir. Artık yarışmazsın. Artık yetişmeye çalışmazsın. Artık sadece kendi adımlarının sesine kulak verirsin. Ve o ses, seni Yaradan’a taşır.

Yürüdüğün yol sessizleşir. Kalbin hafifler. Beklemek artık bir işkence değil, bir hazırlık olur. Zamanla birlikte çalıştığını hissettiğinde, artık korkular yerini güvene bırakır. İşte bu güven, dönüşümün en derin meyvesidir. Artık bildiklerinle değil, bildiklerini nasıl yaşadığınla değerlisin. Artık kelimelerin değil, varlığın konuşur. Çünkü zaman sana bir şekil değil, bir öz öğretmiştir. Ve sen o özü taşıdıkça, başka ruhlara da ışık olursun.

ree

Zamanla birlikte yürümek, sabırla büyüyen bir tohum gibi, fark ettirmeden değiştirir seni. Dışarıdan bakan biri seni aynı sanır. Oysa senin içinde yavaşça yükselen bir nehir vardır artık. Sessiz, derin, ama durdurulamaz bir nehir. Bu nehir bilgiyle değil, bilgelikle akar. Çünkü öğrendiğin şeyler artık birikim değil, dönüşüm haline gelmiştir. Ve her dönüşüm, bir bırakışla başlar. Geçmişi, korkuları, gereksiz olanı bırakmakla. Çünkü ruh, ancak hafiflediğinde yükselebildiğini bilir. İbn Arabi’nin sözleriyle, “Ruh ancak kendi özüne döndüğünde Rabbine yaklaşır.” Bu öz, dışarıdan edinilmez. Bu öz zaten içindedir. Ama zaman, o özü görünür kılar.


Bazen bir sessizlik seni bekler. Bazen bir yalnızlık. Ve bu yalnızlık, dışlanmışlık değil, içe doğmuşluktur. Herkes kalabalıkta ararken, sen kendi içine çekilirsin. Ve o çekilişte seni kimse anlamaz. Çünkü bu çağrı sadece sana yapılmıştır. Zaman seni çağırdığında, onunla yürümek için cesaret gerekir. Herkesin koştuğu yoldan çekilmek, başka bir yöne dönmek kolay değildir. Ama işte o yön, senin öz yönündür. Kendi zamanına döndüğün andır. Artık başkasının takvimine göre değil, kendi içsel takvimine göre yaşarsın. Her şeyin bir zamanı olduğunu derinlemesine fark edersin. Ve bu farkındalık, seni sabırlı kılar.


Artık beklemeyi öğrenmişsindir. Ama bu bekleyiş, boş bir oyalanma değil, anlamlı bir hazırlıktır. İçini dolduran bir sessizlik vardır. Bu sessizlik, gürültüden saklandığın bir yer değil, Yaradan’a en yakın durduğun andır. Çünkü ilahi bilgelik, en çok sessizlikte yankılanır. Orada ne kelime vardır, ne düşünce. Sadece kalbin titreşimi vardır. Ve bu titreşim, zamanın en saf ifadesidir. Sen artık o titreşimle yaşamaya başladığında, zaman seninle konuşur. Her şey bir mesaj taşır. Bir yaprak düşerken, bir rüzgar eserken, bir bakış çarptığında sana... hepsi zamanın lisanıdır.


Bu dili anlamak için içini açmak gerekir. Bilgiyi aramayı bırakmak, bilgiyle yaşamaya başlamak gerekir. Çünkü ilahi olan, kendini dışarda değil, içeride gösterir. Ve o gösteriş, sessiz bir bildirim gibidir. Hiçbir görkem taşımadan, tüm evreni içerecek kadar büyüktür. Bu büyüklük seni korkutmaz. Aksine seni kapsar. Artık zaman korkulacak bir şey olmaktan çıkar. Zaman sana zarar veren değil, seni dönüştüren bir öğretmen olur. Onun her gecikmesi, seni içsel bir olgunluğa taşır. Her kırılış, seni özüne biraz daha yaklaştırır. Ve her unutuluş, seni aslında hatırlamaya götürür.


İbn Arabi’nin öğretilerinde zaman, sadece fiziksel değil, ruhsal bir alemdir. Bu alemde ne kadar uyanıksan, o kadar bilgiyle temas halindesindir. O yüzden uyanıklık burada geceyi bölmek, gözü açık tutmak değil, kalbi açık tutmaktır. Açık bir kalp, zamanı okur. Kalbi kapalı olan, hep dışarıdan gelecek bir işaret bekler. Oysa zamanın bilgeliği zaten içindedir. Ve sen her an onunla temas edebilirsin. Sadece durman, dinlemen ve kabul etmen yeter.


Kabul, dönüşümün kapısıdır. Zamanın sana sunduğu her şeyi kabul ettiğinde, artık geçmiş seni tutamaz. Gelecek seni korkutamaz. Çünkü sen o anın tam ortasındasındır. Ve işte o an, zamanla değil, ilahiyle buluştuğun andır. Bu buluşma bir ses getirmez, bir ışık göstermez. Ama seni tamamen değiştirir. Artık bildiklerin değil, hissettiklerin seni yönlendirir. Artık zihin değil, kalp konuşur. Ve kalp, zamanı kelimelerle değil, sezgilerle anlar.


İşte bu yüzden, zamanla dans etmeyi öğren. Her dönüş seni içindeki öz bilgiye biraz daha yaklaştıracaktır. Yaradan seni zamanla şekillendirdiği gibi, zamanla da tamamlayacaktır. Sen sadece açık ol. Ve unutma: Zaman senin düşmanın değil. Zaman, senin içindeki sonsuzluğun aynasıdır.


Ruh, zamanla birlikte olgunlaşır. Ama bu olgunluk dıştan gelen bir şey değildir. Ne yaşla ne başarıyla ölçülür. Asıl olgunluk, yaşadıklarını fark etmekle başlar. Fark ettikçe çözülürsün. Çözüldükçe yumuşarsın. Yumuşadıkça derinleşirsin. Ve bu derinlik seni daha sessiz, daha az konuşan ama daha çok anlayan biri yapar. Artık her şeyin neden olduğunu değil, neye hizmet ettiğini sorarsın. Çünkü biliyorsundur: Zaman, seni bir yere götürmek için var.


Bu yer dışarıda değil, içeride bir yer. Sessiz, sade, ama çok güçlü bir yer. İşte o yerde, artık geçmişin yükü kalmaz. Geleceğin korkusu da kalmaz. Sadece o ânın içinde olmak kalır. Ve o ânın içinde olmak, Yaradan’la aynı ritimde atmaktır.


İbn Arabi’nin işaret ettiği bu ritim, ruhun ilahiyle uyumudur. Her şeyin bir ritmi, bir titreşimi vardır. Zaman da bir titreşimdir. Ruh, bu titreşimle rezonansa girdiğinde, artık kendini akışa bırakır. Artık kontrol etmek istemez, sadece eşlik eder. Çünkü anlar ki, en büyük bilgelik kontrol değil, teslimiyettir. Teslimiyet ise susarak olur. Sessiz kalarak, dinleyerek, bekleyerek.


Bu bekleyiş içinde hiçbir şey yapmıyor gibi görünürsün ama aslında ruhunla çok şey yapıyorsundur. İçindeki derinlik açılır. Duyamadığın sesleri duymaya başlarsın. Gözle görülmeyeni sezersin. Ve zamanın içinde değil, zamanla birlikte yaşarsın.


Zamanın seni geçip gitmesine izin vermezsin artık. Onu fark edersin. Onunla konuşursun. Onunla yürürsün. Ve bu yürüyüş, seni kimsenin anlamadığı ama Yaradan’ın bildiği bir noktaya getirir. Burası yalnızlık gibi gelir bazen. Ama bu yalnızlık, aslında bir birleşmedir. Kendinle, ruhunla, Yaradan’la birleşme anıdır. Bu an dışarıdan sıradan görünür ama içinde bir sonsuzluk taşır. Ve sen bu sonsuzlukla temas ettiğinde, artık kelimeler yetmez. Sadece hissedersin.


Bu hissediş, seni dönüştürür. Yeni biri olursun. Aynı bedende, farklı bir ruh haliyle.

Artık geçmişi aynı şekilde hatırlamazsın. Çünkü o anılar seni tutan zincirler olmaktan çıkar. Hepsi seni bugünkü haline getiren basamaklar olur. Her gözyaşı bir öğretmene dönüşür. Her kayıp, bir içsel kazanca dönüşür. Çünkü zaman, seni eksiltmek için değil, olgunlaştırmak için vardır. Ve sen bunu anladığında, acılara bile şükranla bakarsın. Çünkü o acılar seni sen yapmıştır. Seni eğmiş, bükmüş, ama sonunda özüyle buluşturmuştur. İşte bu, zamanla dönüşmektir. Zamanı sadece yaşamak değil, onunla dönüşmeyi öğrenmektir.

ree

Ve bu dönüşüm hiç bitmez. Her yeni gün, yeni bir katmanı açar içinde. Her sabah seni yeniden çağırır. “Daha derine gel” der. “Daha çok dinle” der. Çünkü zamanın bilgeliği katman katmandır. Sen açıldıkça o da açılır. Ruhun genişledikçe, zamanın taşıdığı anlamlar da çoğalır. Artık her şeye aynı gözle bakamazsın. Herkesi aynı yerde bırakamazsın. Çünkü senin zamanın değişmiştir. Senin ruhsal saatinin ritmi artık farklı atmaktadır. Ve bu ritim, seni sana daha yakın kılar.


Yolun neresinde olursan ol, zamanın dönüşüm anı seni bulur. Ne kadar geç olduğunu düşünsen de, o an tam zamanında gelir. Çünkü ilahi olan ne erken gelir ne geç. Tam senin hazır olduğun anda dokunur kalbine. Ve bu dokunuş, bütün hayatını değiştirebilir. Bir kelimeyle, bir bakışla, bir yalnız geceyle... Hiç beklemediğin bir anda sana açılır. Ve sen artık eskisi gibi bakamazsın dünyaya. Zamanı aynı şekilde taşıyamazsın. Çünkü artık zamanın yükü değil, onunla birlikte akan bir nehir olmuşsundur. Bu akışta korku yoktur. Endişe yoktur. Sadece huzur ve güven vardır.


Şimdi gözlerini kapat ve içinden geçen her şeyi bir süreliğine serbest bırak. Bugüne kadar taşıdığın tüm yükleri, zihninde dönüp duran tüm soruları, ne olacağını bilmeden yaşadığın endişeleri... Hepsini bir kenara bırak. Çünkü bu an, senin kendi ruhuna dönme anın. Bu an, zamanın seni beklediği, seni içine çağırdığı eşsiz bir duraktır. Herkesin zamanı olur ama herkes zamanını yakalayamaz. Sen şu an kendi zamanını yakaladın. İçindeki sese kulak verdin. Sessizliğin konuşmasına izin verdin. İşte bu yüzden artık sen sadece yaşayan biri değilsin. Fark eden, sezgileriyle yürüyen, kalbiyle duyan birisin.


Hayat sana ne gösterirse göstersin, zaman senin düşmanın değil. Hiçbir gecikme seni geciktirmedi aslında. Her durak, seni yeniden hazırlamak içindi. Her kayboluş, daha sağlam bir buluşma içindi. Her geç kalan cevap, aslında seni daha derin bir soruya hazırlamak içindi. Şimdi sen bunları anlıyorsun. Artık zamanla kavga etmiyorsun. Artık onunla dans ediyorsun. Kimi zaman yavaş, kimi zaman hızlı... Ama hep ahenk içinde. Çünkü sen artık zamanı dışarıdan izlemiyorsun. Onunla bir bütün oldun. Onunla bir akışa girdin. Ve bu akışta, Yaradan’ın bilgeliği var.


İbn Arabi der ki, "Zaman, ruhun nefsini terbiye etmesi için tanınmış bir fırsattır." Sen bu fırsatı fark ettin. Ve artık hiçbir şey aynı olmayacak. Artık beklemek senin için boşa geçen zaman değil, içsel büyümenin bir ifadesi. Artık yalnızlık, bir eksiklik değil, Yaradan’a yaklaşmak için sunulmuş bir köprü. Artık her gün, yeni bir sırrın perdesini aralayabilir. Sen yeter ki uyanık kal. Sen yeter ki içindeki ışığı duy, duyduğunu unutma.


Dünya sana her zaman net bir yol göstermeyecek. Herkes seni anlamayacak. Kimi zaman yalnız yürüyeceksin, kimi zaman içinde bile belirsizlik olacak. Ama kalbinin içinde hep bir şey fısıldayacak sana: “Yol burası. Adım at.” O sesi bastırma. O sese güven. Çünkü o ses, senin ilahi zamanla kurduğun bağın yankısı. Sen o yankıyı duydukça, artık gecikme diye bir şey kalmaz. Çünkü bilirsin: her şey tam vaktinde gelir. Ve her şeyin ardında, senin olgunlaşmanı isteyen bir irade vardır. O irade seni asla terk etmez. O, zamanla konuşur. Sen de artık onu duyuyorsun.


Kendine inan. Sessizliğine inan. O derin sezgiye, bazen içini yakan ama aslında seni büyüten duygularına inan. Çünkü sen artık sadece zamanı yaşayan biri değil, onunla birlikte anlayan birisin. Senin zamanın geldi. Ruhun dans ediyor. Ve bu dans, seni Yaradan’a götüren en güzel yol.


Bu podcasti dinleyen her ruha sesleniyorum: Ne yaşıyorsan, bil ki zaman seni bir yere hazırlıyor. Hiçbir şey sebepsiz değil. Ve hiçbir şey kaybolmuş değil. Her şey, tam olması gerektiği gibi. Şimdi o bilgiyi kabul et. Ve kendine şunu hatırlat: Ben bu zamanı yaşayarak değil, fark ederek geçeceğim. Ve fark ettikçe, yüklerim değil, ışığım artacak.


İşte şimdi hazırsın. Artık yürümeye değil, dönüşmeye... Artık beklemeye değil, olmaya... Artık zamanı kovalamaya değil, onunla birlikte yaşamaya hazırsın.


Zamanın Dönüşüm Anı sona erdi ama senin içindeki dönüşüm şimdi başlıyor. Dinlediğin için değil, hissettiğin için teşekkür ederim.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page