top of page

Kıyamet ve Dirilişin Gizemi

Güncelleme tarihi: 20 Haz

ree

Zamanın Sonsuzluğunda Sırlar: Kıyamet ve Dirilişin Gizemi

“Her şeyin bir sonu vardır.

Ama zamanın sonu,

her şeyin başlangıcıdır.”

İbn Arabi, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye

Bir gün gelecek.

Ve o gün…

gün olmayacak.

Güneş doğmayacak.

Zaman işleyecek bir saat bulamayacak.

Dakikalar anlamını yitirecek,

aylar bir anda silinecek.

Ve sanki âlem,

bir nefeste içine doğru çökecek.

İşte buna

kıyamet denir.

Ama kıyamet, sadece göğün yarılması,

dağların yürütülmesi,

denizlerin taşması değildir.

Kıyamet,

zamanın büküldüğü,

şahitliğin başladığı,

hakikatin çıplaklaştığı o sondur.

Ve her son,

bir başlangıcı çağırır.

Ey ruhunu sonsuzlukta arayan yolcu…

Bugün seninle birlikte,

zamanın uçurumuna doğru ineceğiz.

Dakikaların değil,

sonsuzluğun konuştuğu yere…

Kıyametin sadece dışsal bir felaket değil,

aynı zamanda içsel bir çözülüş,

ruhun bütün zaman perdesinden soyulup

ilahi huzura döndüğü

bir berzah-üstü hâl olduğunu göreceğiz.

Çünkü kıyamet,

herkese aynı anda olmaz.

Bazıları için o saat,

çoktan çalmıştır.

Ve diriliş…

Sadece mezardan kalkmak değildir.

Diriliş,

kendine uyanmaktır.

İbn Arabi der ki:

“Zaman kıyametle bitmez.

Zaman kıyametle hakikatine döner.”

Bu söz bize şunu fısıldar:

Zaman, kıyametle son bulmaz;

yönünü değiştirir.

Akış durmaz,

ama artık bir hedefe değil,

sonsuzluğun aynasına akar.

Ve biz,

zamanın bu dönüşümünde,

ya kendimize varırız…

ya da sonsuza dek

gecikmiş oluruz.

Bu yayında birlikte şunları soracağız:

– Zamanın sonsuzluğu ne demektir?

– Kıyamet ve diriliş, ruhun hangi sırrını açar?

– İbn Arabi’ye göre “kıyamet” kişisel bir farkındalık olabilir mi?

– Zaman biterse, mahşer nasıl kurulur?

– Sonsuzlukta bir an ne kadar sürer?

Bu sorularla,

zamanın sona erdiği değil,

yeniden başladığı o sırrî eşiğe birlikte varacağız.

Ve o eşiği geçmek için

bilgi yetmeyecek…

kalbin de uyanması gerekecek.

Hazırsan…

Başlayalım.

Zamanın sınırlarına değil…

sonsuzluğuna bakacağız.

Ve orada…

zamanın değil,

hakikatin sesi duyulacak

ree

Kıyametin İçsel Hakikati: Sarsılan Sadece Dağlar Değil

Kıyamet denince aklına ne gelir?

Sarsılan dağlar,

yarılan gökler,

dökülen yıldızlar mı?

Evet, bunlar da vardır…

Ama kıyametin asıl sarsıntısı,

dışarıda değil, içeridedir.

Çünkü gerçek kıyamet,

sadece evrenin değil…

senin varlığının çözülmesidir.

İbn Arabi der ki:

“Kıyamet, dışta bir tecellîdir;

ama asıl kıyamet,

nefsin varlığından soyulmasıdır.”

Yani kıyamet geldiğinde

sadece bir âlem yıkılmaz…

bir benlik dağılır.

O büyük sarsıntı,

dağların değil,

benliğin dağılmasıdır.

Kur’an’da geçen o meşhur ayet:

“İnsan o gün: ‘Bu ne biçim bir gün!’ der.” (Kıyâme, 75/10)

Çünkü insan,

kendini kaybetmiştir.

Zamanı da kaybetmiştir.

Ve zamanın kaybı,

kişiliğin de çözülüşüdür.

Çünkü sen sandığın şeyler,

zamanla inşa edilmiştir.

Adın…

Kimliğin…

Geçmişin…

Planların…

Hepsi zamanın gövdesine yaslanır.

Ama kıyamet geldiğinde

zaman dağılır.

Ve sen…

zamansız kalırsın.

İşte bu yüzden,

kıyamet sadece bir “zaman sonu” değildir.

Kıyamet,

bir benlik sonudur.

İbn Arabi’nin dilinde bu hâle

fenâ denir.

Kendinden geçmek.

Kendini bırakmak.

Zamanı, mekanı, kimliği

bir alevde eritmek…

Ve oradan

hakikatle yeniden doğmak.

Bir dağın yıkılmasını hayal et.

Ama o dağ

senin nefsin olsun.

Onca yıl inşa ettiğin

o “ben”…

bir anda sarsılsın.

“Benim” dediğin ne varsa,

kaybolsun.

İşte o an,

senin kıyametindir.

Ve bu kıyamet,

herkese özel yaşanır.

Kimi onu bir musibette yaşar…

Kimi bir rüyada…

Kimi bir kelimede,

bir ân’da…

Kimi secdede…

Kimi en güzel anında.

Çünkü kıyamet

bir günde olmaz.

Kıyamet,

bir idrak anında olur.

Tasavvufta buna

“küçük kıyamet” denir.

Hadîs-i Şerîf’te buyrulur:

“İnsan ölünce onun kıyameti kopmuştur.”

Yani kıyamet,

sana ne zaman dokunursa,

o senin için başlamıştır

Peki bu ne demek?

Bu şunu demek:

Sen şu anda yaşıyor olabilirsin.

Ama ruhun…

çoktan o büyük hesap gününe geçmiş olabilir.

Senin bedenin hâlâ uyanık,

ama benliğin çözülmüş olabilir.

Sen hâlâ saatle yaşıyor,

ama ruhun zaman dışına geçmiş olabilir.

Bu kıyamet

sessizdir.

Gizlidir.

Ama çok gerçektir.

İbn Arabi’ye göre

kıyametin hakikati,

senin içindeki sırların açılmasıdır.

“Kıyamet, âlemin sükûtu değil;

hakikatin konuşmaya başlamasıdır.”

Ve o konuşma,

kelimelerle değil…

hâllerle olur.

Sen bir şey duymazsın,

ama hissedersin.

Sen bir şey görmezsin,

ama çözülürsün.

Bu çözülme,

dağların parçalanmasından

daha büyüktür.

Çünkü o dağlar dışarıdadır.

Ama bu dağ…

senin içindedir.

Zaman kıyametle biter mi?

İbn Arabi’ye göre

hayır.

Çünkü kıyamet,

zamanı sona erdirmez.

Zamanın hakikatini açar.

O güne kadar

zamanı bir çizgi sanmıştık.

Dünü, bugünü, yarını olan…

Ama kıyamet gelir…

ve bize gösterir:

Zaman da bir yanılsamaydı.

Asıl olan,

zaman değilmiş.

Asıl olan,

Sen’in huzurunda oluş hâliymiş.

Ve işte o an

diriliş başlar.

Ama bu diriliş

toprağın çatlamasıyla değil,

kalbin açılmasıyla olur.

Sen kendini yeniden tanırsın.

Ama bu tanıma,

“ben kimim” sorusuyla değil…

“ben hiç kimseyim” diyebildiğinde başlar.

Çünkü kıyametin sırrı

“yok olmak” değil…

“O’nda kalmak”tır.

Ve O’nda kalanlar için

zaman sonsuzlaşır.

ree

Diriliş: Zamanın Ötesinden Gelen Çağrı

Bir ses düşün…

Ne kulakla işitilir,

ne dışarıdan gelir.

Ama o ses

bütün varlığını sarsar.

Unuttuğun her şeyi hatırlatır.

Ve sana

kim olduğunu sorar.

İşte bu ses,

dirilişin çağrısıdır.

Ve bu çağrı

ne zamana,

ne mekâna bağlıdır.

Bu çağrı,

hakikatin sesidir.

Kur’an, dirilişi şöyle anlatır:

“Sûra üflendiği zaman,

kabirlerinden kalkarlar,

‘Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?’ derler.

İşte bu, Rahmân’ın vaad ettiği gündür.” (Yasin 36/51-52)

Kabir…

sadece toprak değildir.

Kabir,

gafletin bedenidir.

Ve diriliş,

o gafletten uyanmaktır.

Karanlık bir kalpten

ışıklı bir şehadete geçmektir.

Sûr ise

herkesin içinde bir gün çalınacak

gaybî bir sestir.

İbn Arabi’ye göre diriliş (ba‘s),

sadece bedenin mezardan kalkması değildir.

Asıl diriliş,

ruhun Allah’a yeniden yönelmesidir.

“Diriliş, O’na yönelmedir.

Her uyanış bir diriliştir.

Her idrak bir mahşerdir.”

Yani sen

şimdi bir hakikati fark ettiğinde…

bir kelimeye ağladığında…

bir secdede yok olduğunda…

Sen o an

diriliyorsun.

Ve o diriliş

bir defaya mahsus değildir.

Her farkındalık

bir yeni doğuştur.

Dirilişin zamanı yoktur.

Çünkü diriliş,

zamanın dışından gelir.

O yüzden

bazı insanlar

bir saniyelik bir dokunuşla

hayatlarının en büyük uyanışını yaşarlar.

Bir kelime…

bir koku…

bir bakış…

Ve o an

artık aynı kişi değilsindir.

Çünkü ruhun

zamanı yırtmış,

sonsuzluktan bir çağrı almıştır.

İbn Arabi der ki:

“Dirilişin vakti yoktur.

Diriliş, hazır olmaya bağlıdır.”

Yani mesele

ne zaman geleceği değil,

senin ne zaman hazır olduğundur.

Bazen ölümle,

bazen aşkla,

bazen yalnızlıkla,

bazen secdeyle

hazır hâle gelirsin.

Ve o hâl

seni sonsuzluktan gelen o sese açar.

Sen o sesi duyarsın.

Ama duymakla kalmazsın…

kalkarsın.

Kalkış, sadece bedenin değil…

iradenin, ruhun, niyetin

ayağa kalkmasıdır

Dirilişin gizemi şuradadır:

Toprağın altından değil…

içinin derinliklerinden çağrılırsın.

Ve o çağrı

“Kimdin?” değil…

“Şimdi kimsin?” sorusudur.

Çünkü hakikat

geçmişe değil…

şimdiye hitap eder.

Dirilen

geçmişini değil…

gerçeğini bulandır.

Tasavvufta buna

“ba‘s-u ba’de’l-mevt” denir:

Ölümden sonra diriliş.

Ama bu ölüm

bazen ruhsal bir kırılmadır.

Yıllarca sürmüş gafletin ardından

gelen bir ışık…

Kalbini yıkan bir farkındalık…

İşte bu,

senin için diriliştir.

Ve bu diriliş

mahşerde değil,

şimdi olabilir.

Çünkü Allah’ın sesi

zamanla sınırlı değildir.

O

“ol” der…

ve sen

var olursun

Şimdi dur ve sor kendine:

Ben yaşıyor muyum?

Yoksa henüz dirilmedim mi?

Belki bedenin uyanık…

ama ruhun hâlâ kabirdedir.

Belki düşünüyorsun…

ama hâlâ hissetmiyorsun.

Belki konuşuyorsun…

ama hâlâ duymuyorsun.

İşte bu yüzden

diriliş bir eylem değil,

bir hâldir.

Sen olduğun anda

dirilirsin.

Diriliş,

sadece ahiret değil…

her ânın kapısında bekleyen

bir çağrıdır.

Ve o çağrıya cevap verdiğinde,

zaman artık

önemsizleşir.

Çünkü dirilen kişi için

tek vakit

Allah’ın huzurunda olma vaktidir.

Ve o vakit

ne gündür

ne gecedir…

O vakit

sonsuzluktur.

ree

Ebediyetin Kalbinde: Zaman Sonsuzsa Hesap Nasıl Kurulur?

Zaman biterse…

nasıl hesap kurulur?

Zaman yoksa…

mahşer nasıl işler?

Dakikalar silinirse…

hangi vakitte dirilir insan?

İşte bu sorular,

zamanla sınırlı aklı sarsar.

Ama hakikate susayan kalp için,

bu sorular

kapılar aralar.

Çünkü kıyamet ve diriliş

birer olay değil…

birer hâldir.

Ve o hâl

zamanın ötesinde yaşanır.

İbn Arabi der ki:

“Ahiret zamanı

ölçüyle değil,

tecellîyle işler.”

Yani ahirette saniye yoktur.

Dakika, saat, yıl…

hepsi bu dünyaya aittir.

Çünkü bunlar

güneş ve ay üzerinden hesaplanır.

Ama ahiret…

güneşin söndüğü,

ayın yok olduğu bir âlemdir.

“Güneş dürülüp karardığında...” (Tekvîr, 81/1)

“Ay karardığında...” (Kıyâme, 75/8)

O hâlde vakit nasıl ölçülür?

İşte burada zaman

bir çizgi değil…

bir bilinç hâline dönüşür.

Mahşerde zaman,

artık bir tanıklık alanıdır.

O gün

kimseye “ne zaman yaptın?” denmez…

Ama herkes

ne yaptığını görür.

“O gün insanlar amellerini görmek için dağınık hâlde gelirler. Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür…” (Zilzâl, 99/6-8)

Buradaki “görmek”,

bir belgeye bakmak değil…

bir hâle tanıklık etmektir.

Çünkü ameller

zamanla sınırlı değildir.

Her amel,

bir titreşim bırakır.

Ve o titreşim

mahşerde yeniden açığa çıkar

İbn Arabi’ye göre

mahşer zamanı,

kişinin ruhsal gelişimiyle bağlantılıdır.

“Bazıları hesap vermeden geçer,

bazıları kendi hesabını kendinde yaşar,

bazıları zamanla değil,

tecellî ile tartılır.”

Bu şu demektir:

Senin kalbin eğer

bu dünyada saflaşmışsa,

zamanın ve mekânın kayıtlarından

kurtulmuşsa…

Senin için mahşer

bir vakit değil,

bir anlık yüzleşmedir.

Ama kalbin örtülüyse,

nefsinle doluysa,

zamanı boşa harcamışsan…

O zaman

mahşer senin için

uzun ve ağır bir bekleyiş olur.

Ama bu uzunluk

saatle değil…

şuurla ölçülür.

Peki mahşer zamanı

nasıl kurulur?

Cevap:

Şahitliklerle.

Kur’an der ki:

“O gün ağızlar mühürlenir. Elleri konuşur, ayakları yaptıklarına şahitlik eder.” (Yâsîn, 36/65)

Bu demektir ki

zaman konuşmaz…

varlık konuşur.

Varlığın her parçası

bir kayıt cihazı gibi

her anı kaydetmiştir.

Ve o anlar

zamanla değil…

tecellîyle açılır.

Senin nefsin

unutsa da…

senin ruhun

unuttuğunu bilir

Mahşerde zaman

sonsuzdur, evet.

Ama bu sonsuzluk

bitmeyen bir çizgi değil…

bir derinliktir.

Kimine bir göz açıp kapamak gibidir.

Kimine bin yıl gibi gelir.

Bu, kişinin

ruhi açıklığına bağlıdır.

Tıpkı rüya gibi:

Bir saniyelik uykuda

bir ömür yaşarsın.

Çünkü rüyada da zaman

tecellîyle işler.

Mahşer de böyledir.

İbn Arabi şöyle der:

“Zaman mahşerde hesap görmez;

Hakikat hesap görür.”

Yani mesele

ne kadar süre yaşadığın değil…

neyle yaşadığındır.

Kaç yıl yaşadın?

Değil.

Hangi anda

kendine ve Rabbine uyandın?

Bu sorunun cevabı önemlidir.

Ve işte o uyanış,

mahşerde seni

huzura yaklaştırır.

Sonsuzluk içinde hesap

bir işleyiş değil…

bir açığa çıkıştır.

Senin her hâlin

oradadır.

Senin her niyetin

bir şekil alır.

Senin her bakışın

bir yankı doğurur.

Zaman yoktur…

ama her şey

açıklıkla görünür.

Çünkü orası

saklanacak yerin kalmadığı

sonsuz bir aydınlıktır

Mahşerde zamanın bitmesi

cezayı veya ödülü hafifletmez.

Çünkü ödül ya da ceza

bir nesne değil…

bir hâldir.

Ve hâl,

zamanı değil,

ruhu sarar.

O yüzden

ne cennet zamana bağlıdır…

ne de cehennem.

İkisi de

bir tecellînin devam hâlidir.

Ve o hâl

buradaki hâllerle

şekillenir

O hâlde şunu unutma:

Zaman bitebilir…

Ama sende bıraktığı iz

sonsuzluğa taşınır.

Senin ruhun

şimdi neyle doluyorsa…

mahşerde onunla uyanır.

Ve o uyanış

bir hesap değil…

bir yüzleşme olur.

Zamanın bitiminde

başlayan şey

gerçektir.

Ve gerçek

zamanla değil…

Sen’inle ölçülür

ree

Dua: Zamanın Sustuğu Yerde Bizi Uyandıran Rabbimize

Ve şimdi…

Zaman bitti mi?

Hayır.

Zaman çekildi.

Sözler yerini

sessizliğe bıraktı.

Ve sessizlikte

hakikat konuşmaya başladı.

Bu yayında

kıyametin sadece bir yıkım değil,

bir farkındalık olduğunu gördük.

Dirilişin sadece kabirden değil,

kalpten başlayabileceğini fark ettik.

Ve şimdi…

sonsuzluk kapısında

kelimeler durdu.

Geriye yalnızca

dua kaldı.

Dua

Allah’ım…

Zamanı bizim için hakikate aç.

Geçmişe saplanmaktan,

geleceğe takılmaktan

kalbimizi kurtar.

Bizi

saatlere bakan değil,

Sen’e bakanlardan eyle.

Gafletle geçip gidenlerden değil,

zamanı şahitliğe çevirenlerden eyle

Her kıyameti

bize bir diriliş kapısı yap.

Her sarsıntıyı

bir yakarışa dönüştür.

Dirilişi

kabirde değil,

kalpte başlat bize.

Mahşeri

uzakta değil,

şimdi yaşat.

Bizi

zamanla değil,

Seninle dolu bir ruh hâline kavuştur.

Sûr çalınmadan

uyanabilen,

hesap sorulmadan

kendini arayan,

zaman bitmeden

hakikate yönelen kullarından eyle.

Ve ne olur Allah’ım…

Her şey sona erdiğinde,

her şey dağıldığında,

her şey un ufak olduğunda…

Sen’in adını unutmayanlardan eyle.

Amin.

Kapanış Sözleri

Ey dinleyici…

Bu bölüm, bir son değil.

Bu bölüm,

zamanın dışına açılan bir pencereydi.

Kıyamet,

zamanı siler.

Diriliş,

ruhu çağırır.

Mahşer,

her şeyi gösterir.

Ama bütün bunlar

henüz gelmemiş bir zaman değil…

İdrak ettiğinde başlayan bir yakınlıktır

Zamanın sonsuzluğunda

sana düşen şey

sayı saymak değil…

şahit olmaktır.

Ve bu şahitlik

bir gün değil,

her gün mümkündür.

Sonsuzluğun göğsünde

bir kalp taşı…

ve o kalp

Sahibini arar.

Arayan kalbe

sonsuzluk uzak değildir.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page