İÇİ BAŞKA DIŞI BAŞKA OLMAKTAN SAKINMAK
- Ayhan Yalçın

- 18 Haz
- 11 dakikada okunur

Ey içi dışına uymayan münafık. Allah yeryüzünü senden temiz kılsın... İçinin bozukluğu yetmiyor mu? Herhalde yetmiyor. İlim adamlarını, velî kulları ve iyileri kötülemek hevesindesin. Onların manevî varlığına diş geçirmekle eline ne geçer?.. Sen ve senin yarenlerin yakında ölecek. Etlerinizi kurtlar didecek. Dilinizi parçalayacak. Sinirlerinizi tahrip edecek. Kemiklerinizin bir yanından girip öbür yanından çıkacak.
Yer sizi sıkacak. Zeminine çekecek. Bir aşağı, bir yukarı çevirecek. Allah'a karşı iyi düşünceye sahip olmayana felah yoktur. Salih kullar için yersiz düşünceyi kalbinde besleyen necata eremez. Onlara karşı engin gönül taşımayan, perişan olur.
Allah, bağlılığı ve çözülmeyi onlara verdi. Yâni: Velîlere... Sema onlar için yağmur yağdırır. Yer, bitkisini onlar için bitirir. Bütün halk onların manevî himayesine muhtaçtır. Onlar, birer birer dağlar gibidir. Âfetler onları yerinden oynatamaz. Musibet onlara tesir etmez. Allah'ı Tevhid ile bilirler. O'ndan razıdırlar. Bu hâlleri sarsılmaz. Hem kendilerine, hem de başkalarına, iyilik ederler.
Tevbe ediniz. Allah'tan hatalarınıza özür dileyiniz. O'nun manevî huzurunda daima dua edin; niyaza durun. Sizin yaptığınız işler nedir?.. Keşke bulunduğunuz garip hâli bir bilseydiniz.
Siz edebli olmalısınız. Sizden öncekiler öyleydi. Siz de onlar gibi olunuz. Geçmiş büyüklere nisbetle siz mertlikten mahrumsunuz. Cesaretiniz yok. Erliğiniz ölmüş. Kahramanlığınız yok. Bahadırlığınız, nefsiniz emir verince geliyor. Tabiî heva ve arzunuz, size bir emir verince hemen cesaretiniz toplanıyor... Böyle olmaz. Asıl kahramanlık hakkı yerine getirmektir. Hakkı sahibine teslim etmek, büyük kahramanlıktır. Bunu yapmaya bak.
Hakîm ve yüce bilgi sahiplerine kötü gözle bakmayınız. Onların sözü şifadır. Ağızlarından çıkan her kelime, bir vahy meyvesidir. Aranızda artık peygamber yoktur. Boşuna, uymak için peygamber aramayın. Peygambere gönülden bağlı bulunanlara uyarsanız, Peygamber’e (S.A.) uymuş olursunuz. Onları görünce ellerine yapışın. Onlar peygamberler gibidirler.
Mütteki ve kötülüklerden çekinen bilgi sahipleri ile sohbete devam ediniz. Onların hoş sohbeti olur; ruhunuzu bereket kaplar. Bilgisinin gereğini yapmayan dünyalık âlimlerle oturmayınız. Onların konuşmasında uğursuzluk vardır. Takva ve bilgide senden ileri olanlarla yaptığın sohbet hoştur; huzur bulursun. Takvası olmayan, ayrıca bilgiden de mahrum yaşayanla oturup kalkman, sana felâket ve belâ getirir.
İşleri Allah için yap. Yaptığın işlerde Hakk’ın gayrini gözetme. Her şeyini O'na bırak. Başkasına bir çöp bile terk etme. İşleri Allah'ın gayri için yapmak, küfür yoludur. Allah rızası için verilmeyen nesne, riyakârlıktır. Bu anlattıklarımızı yapmayan, sözlerimizi anlamayan, boş bir hevese kapılmıştır. Yakında ölüm gelir, bütün heveslerin kırılır; önce onları düzeltmeye koyul.
Yazık sana, Rabbin tarafına geç. Başkalarından kesil. Peygamber (S.A.) efendimiz:
- «Rabbinizle aranızda olan bağları devam ettiriniz, saadete erersiniz.» buyurur.
Rabbinizle aranızda bulunan yolları ayıklayınız; huzur bulursunuz. Salih kulların kalbini kazanırsanız, rahata erersiniz.
Ey evlâd! Zenginle fakiri ayırt etme. İkisini de eşit bil. Bunu yapmıyorsan sana felah yoktur. Fakirleri sabırlı gör. Onları tebrik et. Sana geldikleri zaman, yüzlerine gül. Onlarla otur. Peygamber (S.A.) efendimiz, fakirlerin hâlini şöyle anlatır:
- «Sabırlı fakirler, Rahman’ın arkadaşlarıdır.»
Bu âlemde kalplerinde Rahman’ın tecellisini bulurlar, öbür âlemde bizzat ererler. Onlar dünyada kalplerini dünya süsünden berî ettiler. Dünyalık şeyleri kalplerine sokmadılar. Onlar, fakirliği zenginliğe tercih eder ve kalplerini sabra alıştırmaya çalışırlar. Sonra, âhirete dönerler. Oraya bir zaman bağlı kalır, sonra onu da bir tarafa atarlar. Bilirler ki; Rablarının rızası, oraya bağlı kalmakla hasıl olmaz. Halktan utanarak ondan kaçarlar. Hakk'ın gayrı ve bilhassa sonradan yaratılmış, ömürsüz şeylere nasıl bağlanabilirler? İşte bunu anladıkları için yaptıkları cümle işi, orada bırakır; Hakk'a doğru yol alırlar. Doğruluk kanatlarını açar; O’na doğru uçarlar. Kafese önem vermezler. Vücut kafeslerini bırakır, mucitlerine giderler. Yüce dostu ararlar. Evvel’i, Âhiri, Zâhiri, Bâtıni ararlar. Hakkın yakınlık burcuna böylece yücelip giderler.
Yüce Yaratanımız, şöyle buyurdu:
- «Onlar, katımızda sevilmiş ve seçilmişlerdir.» (Sad/47)
İşbu Âyet-i Kerime’nin tefsiri şöyle olur:
- Kalpleri Biz'de. Göçleri uğrumuzda. İç âlemleri Biz’e yönelmiş, özleri bizimle dolmuştur. Dünyada ve âhirette onlar böyledir. Bu hâle eren bir cemaat için dünyanın ne değeri olur? Âhiret neye yarar?.. Dünya bir çöp kadar kıymetli olmaz; âhiret yine öyle... Semâ toplanır, yer dürülür, kalp köşelerine büzülür. Kalpleri o kadar yücedir ki, bu hâli yapabilir. Bu hâlleri onların kalp âlemine göre olur. Kalpleri arzusunu bulunca, Hak'tan gayri cümle şeyden fena bulurlar.
Dünyadan beşerî ihtiyaçlarını alırlar. Geçmiş hüküm ve İlâhi ilim gereğince, dünya ihtiyaçlarını giderirler.
Hak tarafından olduğuna inandıkları hiçbir şeye itiraz etmezler. Güzel edep sahibidirler. İlâhî ilmin tecellisine karşı terbiyelerini muhafaza ederler. Kaza ve kaderi hoş karşılamayı bilirler. Verileni itina ve sabırla alırlar. İcap ederse bırakırlar ve buna üzülmezler. Nefis, hevâ, şahsî arzu bunlara söz geçiremez. Dış emirleri iyi bilirler. Bütün hâllerinde emrin gereğini yerine getirirler. Ellerinde dünya malı varsa halka dağıtırlar. Cimri davranmazlar. Kendilerine az bile kalsa, iyilik yapmaktan çekinmezler. Halkı Hakk’a yaklaştırmak yolunda ellerinden geleni yaparlar. Bir zerre miktar, dünya sevgisi kalplerinde kalmaz.
Dünyadan ayrıl, âhireti kaçırırsın. Bu dünyayı seven öbür dünyayı elden çıkarır. Âhiret sevgisini kalbinde taşıdığın müddetçe Mevlân sana uzak kalır.
İşe bak. Cahil olma. Sen, bilgi ile yıkılan insana benziyorsun. Bilgi, gereği yapılmazsa insanı yıkar.
Hakk'a varmak arzusu kalbinde varsa, elinde bulunan dünya malından fakirlere ver. Sadaka vermek, fakirlere ihsan etmek, Hak'la iş yapmaktır. Allah, iyi zengindir. Kime ihsan etmiyor, kimi süründürüyor?.. Kimi acından öldürüyor?.. Herkes istediği kadar alıyor. O’nun sofrası kullarının kabiliyetine göre açılır. İhtiyaçlar yeteri kadar giderilir. Allah uğruna bir zerre ver, önünde bir dağ bulursun. Bir damla su versen sana deniz verilir. Yeter ki, verdiğinizi O’nun uğruna veresiniz. Her istediğinizin mükâfatını dünyada bulursunuz, öbür âlemde ise, daha bol mükâfat alırsınız.
Ey cemaat! Hak’la iş yaparsanız etmiş olduğunuz kötü şeyler temizlenir. Nehirleriniz coşar. Ağaçlarınız yapraklanır. Dalları uzar. Meyveleri bollaşır.
Daima iyilik söyleyiniz. Kötü işleri yaptırmayınız. Allah yolunda yardım ediniz. O’nun dinine hizmet ediniz., Doğrulukla onun yoluna koşunuz. O’nun uğruna doğru olan, her zaman doğrudur. Gizli zamanda, açık zamanda ve her zamanda doğrudur. Darlıkta yine doğru olur. Sıkıntılı zamanlarda yine doğru kalmasını bilir.
Bütün ihtiyaçlarınızı Hak’tan isteyiniz. Halka avuç açmayınız. Hak varken halkın lâfı olmaz. Zahirde kullardan isteseniz bile, kalbiniz O'nunla olmalı. Her şeyin Hak’tan olduğuna inanınız. Birinden istemek zorunda kalırsanız, kalbiniz tam mânası ile Hakk'a bağlı olursa, o istek ve arzunun, Mevlâ'nın ilhamı olduğunu bilirsiniz. Allah'ın varlığına inanınız, kimden isterseniz isteyiniz... O, gideceğiniz yönü tayin eder. Verilirse, Hak'tan olur, olmazsa yine O'ndan...
Allah yolcuları kalplerine dünyalık koymaz. Orası Hakk'ın tecelli yeridir; bu yüzden maddî nesneleri oradan atarlar. Gelecek bir şey varsa, vakti olduğunu bilirler. O vakit gelince her şey yerini alır. Onu artık aramazlar, bırakırlar; haliyle geleceğine inanırlar. Şahlarının kapısında yerleşirler. Her şeyden gına duyarlar. Allah'ın fazlı onları zengin eder. O’nun yakınlığı onlara yeter. İç âlemleri nurlanınca, halkın yöneldiği yöne dönerler. Halka, Hak tarafından gönderilen bir hatip olurlar. Şayet, halktan bir grup şahın huzuruna gidecek olsa, önlerinde sözcüleri bu büyükler olur. Onlar, halkın kalp elini tutar. Şahın yanına aparırlar; onların hürmetleri için herkese iyilik edilir. Onların şerefine bütün kullara ihsan yapılır.
Bazı büyükler, iyi kulları anlatırken şöyle der:
- Allah'ın kulları, tam kul oldukları için Rablarından gayrisini istemezler. Dünyayı düşünmezler, âhireti beklemezler. Yalnız Mevlâ'yı isterler. Başka dilekleri yoktur.
Allah'ım, bütün halkı Sana yönelmiş kıl. Bütün dileğim budur. Yapacağını Sana ısmarlarım, İş Senindir. Bu benim duamdır; umumîdir. Bu duayı yapanlar, mükâfat alır. Allah, dilediğini yapar. Halk, O’nun elindedir.
Bir kalp, sıhhat bulunca rahmet ve şefkatle dolar. Halkı sever; onlara acır. Bazı büyükler derler ki:
- Sağlam kalbe sahip olan, çok hayır yapar...
Kötü işleri sıddıklar (doğrular) bırakırlar. Doğru kimseler, büyük, küçük cümle hayatı bırakırlar. Şüpheli şeyleri bırakırlar. Şehvet arzularından yana olmazlar. Mübah işlere lüzumu kadar yanaşırlar. Mutlak helâl olanı ararlar. Doğru insanlar gecenin ve gündüzün çoğunu ibâdetle geçirirler. Kullara ait bazı şeyleri de icat ederler. Âdetler onlara uzak olur. Günlük geçimlerini kolay kazanırlar. Az çalışır, doğru olur, para kazanırlar. Doğruluk onları zengin eder. Kazandıklarını yemekle emrolundukları için huzurla yerler. Her şey onlara özünü gösterir. Her varlık parlaklık kazanır.
Çok kere onların dertleri gönüllerinde kalır. İstekleri verilmeyince sabra devam ederler. Ellerine geleni almadıkları olur. Zaman olur, duâ ederler, icabet olmaz. İsterler, verilmez. Bir şeyden dert yanarlar; o şey, aksine artar. Kurtulmak isterler, yol bulunmaz. Onların her biri, kurtulmak ister, kurtuluş bulamaz. Tevhid eder; ihlâsa devamlı olur, fakat yakınlık duygusu sönmüş gibi görünür. Sanki uğrunda çalıştığı Yüce Varlık, onu bilmiyor, görmüyor... Sanki kendisi iman sahibi değildir; inandığını da bilmez. Sanır ki, tevhid ehli değildir. Hep bunları ruhunda sezer. Ama, yine de iç yönetici ona bir kuvvet vermiştir. Onunla insiyakı olarak sabra devam eder. Her şeyin sabırla neticeleneceğini iyi bilir. Buna inanır.
O büyük zat, sabrın kalbe şifa getireceğini bilir. Her hayrın sabırla olacağına da inanmıştır. Yakınlığın, yine sabrın sonunda başlayacağına kanidir. Hep olan hâdiseleri birer imtihan ve tecrübe olarak kabul eder. İman sahibi, kâfir ve münafıktan; muvahhid, riyakârdan; ihlâs sahibi olanlar, Allah'ı bir bilenler, putçulardan ayrılmalı. Korkak kimdir, cesur kimdir, bu hâlde belli olur. Yerinde sağlam duran, daima hareket hâlinde olup hiçbir yere yerleşmeyenden ayrılır. Sabredenlerle, ağlayan, sızlayan belli olur. Hak yolda hayırlı, doğru ve yalancı kimdir, kendini gösterir. Seven ve kinciler açığa çıkar. Uyanla inatçı anlaşılır.
Bazı büyüklerin güzel sözleri vardır. Onu sana söyleyeceğim, dinle: Dünyada, yarasını tedavi eden gibi ol; yaranın tedavisine devam et. Yara iyileşecek. İşin görülmüş olacak. Bunu bekle...
Bütün belâ ve sıkıntılar, şirkinden ötürü geliyor. Halkı Hakk'a eş buluyorsun. Halkın iyiliğini beklediğin ve onların faydasını umduğun için belâya çarpılıyorsun. Bütün şifa, kalbinden halkı atmaktır. Kaza ve kader indiği zaman, azmine bakılır. Sabırlı isen belâ sana dokunmaz. Bu arada belâdan kurtulmak için bir çare de halkın başına geçmeyi arzu etmemendir. Onlara kendini yüksek tanıtmak isteme. Belâlar peş peşe gelir. Kalbin Rabbine ait olmalı. İç âlemin O’na karşı temiz bulunmalı. Himmetini yüce tut. Bu anlatılacak şeyler tahakkuk ettiği takdirde, kalbin yücelir. Peygamberlerin, şehitlerin, iyilerin ve yakın meleklerin makamına çıkarsın.
Hâlin devamınca büyürsün, yücelirsin. Şah olur, sultan olursun. Verdiğin sana gelir. Çevirmiş oldukların sana döner.
Mahrum, bu sözleri dinlemekten kaçandır. Bunlara iman etmeyen, hayırdan yoksundur. Bu sözlerin sahibine saygı duymayan, hayır ehli olamaz.
Ey geçimi uğruna her şeyi harcayan adamlar, aradığınız bende!.. Ticaretiniz bende... öbür âlem de bende... Ben bir defa tellâl olurum. Bir defa da simsar olurum. Neyin varsa söyle; her şeyin hakkını veririm. Âhirete ait bir şey elime geçerse onu yalnız başıma yemem; iyi insan, şahsını düşünmez. Allah'ın Kerîm ismine inanmış olanlar cimrilik bilmezler. Allah'ı bilen O'ndan başkasına önem vermez.
Cimrilik nefisten gelir. Arif olanın nefsi halka nisbetle ölüdür. Onun nefsi sakindir. Allah'ın iyi vaadine inanmıştır. O'nun azabından çekinme hâlini benliğinde taşır. Allah'ım, iyi kullarına verdiğini, bize de ver.
«Dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver. Bizi ateşten koru.» (Bakara/201) Âmin!
Musibetlere sabredip tahammül göstermenin mükafatı nedir?
İman sahibi, azık hazırlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar, ötesini düşünmez.
İman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az zaman kalacağını bilir. Malını alır, azla yetinir. Arta kalanı âhiret âlemine bırakır. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlığını taşıtacak kadar nefsini doyurur. «Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiştir. Dünya ve ehli onun yanında önem taşımaz. Yanında tatlı bir dünyalık varsa fakirlere verir. Âhiret için azığın böyle yapılacağını bilir. Dünyada verdiği az şeyin, âhirette daha büyük ve daha iyi bir şeyle karşılık bulacağına inanır.
İrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk’a yakın olmaya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakınlığını burada bulmayı arzular. Gayretini bu yolda harcar.
Hak yakınlığı bulunduğu an, kalp yolculuğu biter. Ondan öte yol yoktur. Sır âleminin yürüyüşü de sona erer.
Seni daima secde, kıyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk'a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor.
Rabbini doğru ara. Bu yolda doğru ol. Bu doğruluğun seni yorgunluktan kurtarır. Doğruluk gaganla vücut yumurtasını del, halka bağlılıktan kurtul. Dünyalık eşyalara karşı zühd elini çıkar; bütün arzularını kır. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakınlığı sahiline varıncaya kadar uçuşa devam et. O denizin sahiline yanaş. Geçmişin kurtarıcısı sana gelir. Onun yanında yardım gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabbine götürür.
Bu dünya, bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim'in bir sözü vardır. Oğluna öğüt verirken şöyle der:
- Oğulcuğum! Dünya denizdir, iman da onun içinde gemi... Gemiyi yürüten, Allah'a kulluktur. Sahil âhiret âleminin başlangıcıdır
Ey günahlarda ısrar edenler, yakında sizi körlük kaplayacak. Kulaklarınız duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamayacaksınız. İsyankâr olduğunuzdan, kullar da sizin için acıma hissi duymayacak. Malınız telef olacak... Hırsızlar gelecek, her biri bir parça alıp götürecek... Fırtına esecek, âfet inecek, diğerlerini telef edecek, siz de perişan olacaksınız.
Akıllı olunuz. Rabbinize dönünüz. Allah’a karşı olarak, malınızı çıkarmayınız. Allah'ı bırakıp mülke bel bağlamayınız. Hakk'ı bırakıp mülke dayanmayınız. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz; mülk sevgisini çıkarınız. Malınız evinizde dursun; ceplerinizde ve çocuklarınızın elinde beklesin. Malınızı, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hırsınızı azaltınız, ümitlerinizi biraz kısınız. Bayezid-i Bistamî (Allah ona rahmet eylesin), şöyle der:
- İman ve irfan sahibi, Allah'tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâ'sından Mevlâ’yı ister.
Ey evlâd! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüş sayılır. Allahü Teâlâ’nın:
- «Rabbinize inabe ediniz.» (Zümer/54)
Buyurması, Rabbinize dönünüz demektir.
Her ne varsa Allah'a bırakınız. Nefsinizi de O'na teslim ediniz. Nefsinizi onun kaza ve kaderi önüne seriniz. O'nun yasakları ve emri karşısında nefse pay vermeyiniz. Hakkın değiştirmesi önünde nefse pay çıkarmayınız.
Kalbinizi Hakk'a veriniz. Elsiz olsun, ayaksız olsun, gözsüz ve şekilsiz olsun. Bu âlem böyledir. Şekil yoktur. Şemail yoktur. Niçin ve neden gibi sözler olmaz. Muhalefet ve niza yapılmaz. Uymak ve tasdik etmek vardır.
- Emir âlemi, tamamdır, deyiniz.
- Kaderde hatâ yoktur, deyiniz.
Ve geçmişteki ezelî bilginin yanlış olmadığını her yerde ilân ediniz. Böyle olursanız, Hakk'a dönüşünüzde şüphe kalmaz. Haliniz Hakk'a ermiş olduğunuzu tasdik eder. Hiçbir şeyle ünsiyet etme. Haktan gayri her şeyden kaç. Arştan zemine kadar bütün yaratılmışları bırak; bıraktığın an, bütün hadiselerin tesirinden kurtulmuş olursun.
Büyük insanların hâllerini bilmeyen, onlara saygı duyamaz. Onların iç âlemlerini ve Hak'la olan bazı hâllerini sezemeyen, onlara hürmet edemez.
Allah'ın sevgili kulları övülmeyi ve kötülenmeyi eşit görürler. Onlar için övülmekle kötülenmek aynıdır. Yazla kış arasında onlar için ayırt edici bir şey yoktur. Hepsinde, Hakk'ın varlığını sezerler. Değiştirmek ellerinden gelmez.
Bu hâl kimde tahakkuk ederse büyüklerden olur. Övenlere mükâfat vermeye kalkmaz. Kötüleyenlere harp açmaz. Onlarla uğraşmanın abes olduğunu bilir. Halk sevgisini kalbinden çıkarır; Hak sevgisini koyar. Büyükler, Hakk'a öfke duymazlar. Hakk'ın fermanı olmadan sevgi duygusunu taşımazlar. Allah'ın emri ile şefkat duyarlar, acırlar.
Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana belâ oldu. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun; sebebi, sana mal versinler, iyiliğini söylesinler, evlerine gittikleri zaman seni övsünler, oldu... Sana yakışır mı bu düşünce?
Farzet, halkın teveccühü sana geldi; ölüm ve o andaki sıkıntı başladığı zaman neye yarar? Ölüm anında aranızda uçurumlar olur. Seni kurtaramazlar. Halktan topladığın malı bir başkası yer, hesabı ve cezası sana kalır. Ey tedbirci ve bununla beraber mahrum yaşayan, sen çalışan ve yorulan kimselerdensin; dünyadaki hâlin budur. Asıl yorulmak yarın cehennemde başlar.
İbadet bir sanattır; onu yapanlar, Allah'ın sevgili kullarıdır. Varlığını Hak varlığına katanlar ve ihlâs sahibi olanlar ibadet edebilir. Asıl kulluğu Aziz ve Celil olan Hakk'a yakın olanlar yapabilir.
İlmi ile iş gören bilgi sahipleri, yeryüzünde Allah'ın vekilleridir. Onlar peygamberlere vâris olmuşlardır. Ey heves peşinde koşanlar, dil gürültüsü ile uğraşanlar ve iç bilgisini bırakıp dış şeylerle meşgul olanlar, siz onlardan olamazsınız.
Ey evlâd! İslâm dininin hiçbir şeyi ile değilsin. İslâm dini sende sıhhat bulmadı. İslâm dini bir temeldir; şahadet onun özünü sağlar. Şahadeti tam getirmeyen hem temelden hem binadan mahrum olur. Yalnız dille şahadet getirmen sana fayda vermez; çünkü kalbinde birçok ilâh vardır. Şahından ve dış idarecilerden korkun kalbine ilâhtır. Çalışmana, ticaretine, kuvvetine, gözüne, kulağına ve bunlarla yaptığın ticarete güvenmen sana birer ilâhtır. İyiliği, kötülüğü halktan görmen, vermeyi, almayı onlardan bilmen, kalbine yine bir ilâh olur. Allah’tan başka güvendiğin ve dayandığın her şey sana bir ilâhtır. Onları kalbinden çıkarmadıkça:
- «Allah’tan başka Allah yoktur,» demen faydasızdır.
Halkın çoğu, yukarıda anlatılan şeylere dayanır, kalplerini onlara verir; ama kendilerini Hakk'a bağlı sanırlar. Hakk'ı anmak onlar için bir âdettir; bunu sadece dilleriyle yaparlar. Kalpleri habersizdir. Onların hali böyle devam eder, sonra meydana çıkar. Halleri yüzlerine vurulur. Biz Müslüman değil miydik, diye feryat ederler; ama faydasız...
Yazık sana! Sözünle «İlâh yoktur» derken her şeyi yok görüyorsun; «Ancak Allah vardır» derken de bütün varlığı O'na veriyorsun; başkasına varlık tanımıyorsun. Her ne zaman kalbin Hak'tan başkasına dayanırsa yukarıdaki sözlerin yalan çıkar. Neye itimat ediyorsan ve kime dayanıyorsan sana ilâh odur. Dışa itibar yoktur. Kalp var ya; inanan, ihlâs yolunu tutan işte odur; muttaki odur, sana tehlikeli olan şeyi o bıraktırır. Allah'a tam inanan odur. Arta kalan duygular onun askerleri ve onun tebaasıdır. Buna göre:
- «Allah'tan başka ilâh yoktur,» dediğin zaman evvelâ kalbinle de sonra dilinle söyle! Tevhidin hakikatine dayan ve ona itaat et. Allah’tan başkasına güvenme.
Dışını zahir hükme ver, iç âlemini Hakk’a bağla. Hayrı, şerri dışında bırak; sonra iç âlemine yönel, onları yaratanla ol.
O’nu bilen önünde eğilir. O’nu anlayan konuşamaz, dili tutulur, Allah’a ve iyi kullarına tevazu gösterir. Hüznü ve gamı artar. Allah’tan çok korkar ve utanır. Geçmiş zamanlarda yaptığı aşırı işleri dolayısı ile pişmanlık duyar. Yanında bilgi ve marifet sırları vardır; bunların kaybolmasından korku duyar. Çünkü «Hak Teâlâ, dilediğini yapar. Yaptığından O'na soru sormak olmaz! Onun gayri, hep yaptıklarından sorumludurlar.» (Enbiya/23)
İman sahibi iki hâl arasındadır. Bir defa geçmişte yaptığı hataları, yanlış işleri, bilgisizliğini hatırlar, utanır, utancından erir... Hesaba çekilmekten korkar. Bir defa da, bulunduğu hâle bakar. Yaptığı kulluk makbul mü, yoksa değil mi?.. Verilmiş nimetler kalacak mı, yoksa alınacak mı? Yoksa haliyle bırakılacak mı?... Acaba kıyamet günü hâli nice olur?.. Arkadaşı inananlar mı olur, yoksa imansızlar mı? Bunları hep o iman sahibi düşünür, işte bundandır ki, Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyurur:
- «Allah'a en çok arif benim, bununla beraber en ziyade korkan yine benim.»
İrfan sahibinin bütün hâli dağınıktır. Hiçbir zaman kendini derleyip toparlayamaz. Ancak, geçmiş ilmin gereği kendilerine okunan kimseler hariç. Onlar olanı ve olacağı bilirler. Kalpleri saklı kitabı (Levh-i Mahfuzu) okumuştur. Oradaki hâllerini anlamışlardır. Bunu yalnız kendileri bilir. Çünkü saklanması için emir almışlardır. Hele nefisleri katiyyen bunu bilmez.
Anlattığımız hâle ermenin evveli, İslâm dinine girmekle başlar. Emri tutmak, yasaklardan kaçmak, âfetlere sabırla karşı koymak da yetiştirir. Sonu ise, zühdle biter. Hakk'ın gayri her şeyi bırakmakla da olgunlaşır. Bu âlemin kapısına varan için altınla toprak bir olur. Öğülmekle söğülmek eşitlik kazanır. Vermekle almak arasında ayrılık kalmaz. Keyif sürmekle cefa içinde kıvranmak aynıdır. Zengin olmakla fakir kalmak bir mâna taşımaz. Halk, onca olsa da olur, olmasa da... Bunların bitiminde Hak tecelli eder. O'nun tecellisi küllî olur, sonra anlatılan hâlin sahibine şahlık verilir. Halka velî olarak gönderilir. O'nu her gören ondan fayda alır. Çünkü onda Allah'ın heybeti vardır. O’nun nuruna belenmiştir.
« Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver. Âhirette de iyilik ihsan eyle. Bizleri ateşten sakla.» (Bakara/201) Amin!

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.
