top of page

İkizler Burcunun Esması / İbn. Arabi Hz.

Güncelleme tarihi: 24 Haz

İkizler Burcunun Esması / İbn. Arabi Hz.
İkizler Burcunun Esması / İbn. Arabi Hz.

Bu metin, İkizler burcunun yalnızca zihinsel bir hareketliliği değil; aynı zamanda taşıdığı ilahi anlamı ve içsel çağrıyı da görünür kılmayı amaçlayan bir iç yolculuğun ürünüdür. Her burcun bir karakter değil, bir görev taşıdığına inanan bir bakışla; burçları İlahi Esma’nın yeryüzüne yansıyan halleri olarak okuyabilmenin mümkün olduğunu göstermek için yazılmıştır.

İkizler burcu, kelamın merkezinde yer alır. Konuşan, anlatan, taşıyan, düşünen ve sorgulayan bir ruhun temsilidir. Fakat bu özellikler, yalnızca dünyevî bir zihin yapısının sonucu değildir. Aksine, Esma’ül Hüsna’dan gelen bir nefesin, kulda şekillenen bir yansımasıdır. İbn Arabi Hazretleri’nin unsurlar ve Esma üzerindeki kadim yorumları ışığında hazırlanan bu yazı, İkizler’in hava elementiyle kurduğu ilişkiyi; onun El-Alîm, El-Hakîm, El-Bedî ve En-Nâtık gibi isimlerle nasıl bir derinlik taşıdığını anlamaya çalışır.

Metin boyunca hem tasavvufi hem psikolojik derinlik iç içe örülmüş; okuyucunun yalnızca burcunu değil, burcunun ardındaki İlahi çağrıyı da fark etmesi hedeflenmiştir. Bu yazı; ne salt bir astroloji metnidir, ne de kuru bir tasavvuf yorumu. Bu yazı, kalbinde bir kelime taşıyan ve o kelimeyi arayan her ruh içindir.


Bazı burçlar sessizlikle gelir.

Bazıları sabırla, bazıları kudretle.

Ama İkizler, bir kelimeyle doğar.

O kelime bazen bir sorudur,

Bazen bir haber, bazen bir uyarı, bazen de sadece varoluşun yankısıdır.

İkizler burcu, Zodyak çemberinin en hareketli, en değişken, en meraklı ruhudur.

Ama bu değişkenlik rastgele değildir.

O, havaya yazılmış bir Esma’nın taşıyıcısıdır.

İbn Arabi’ye göre hava, dört unsur içinde “kelamın mekânı”dır.

Yani söz, anlam, akıl ve ilham bu elementte şekillenir.

Ve kelam, sadece konuşmak değil; hakkı dillendirmek, hikmeti yaymak, zihnin derinliğini sesle buluşturmaktır.

İkizler işte bu yüzden durmaz.

O sorar, konuşur, anlatır, taşır.

Ve bazen kendisi de ne taşıdığını bilmeden ilahi bir yankıya dönüşür.

Çünkü bazı ruhlar konuşmak için yaratılmıştır.

Ama onların konuşması bir gürültü değil; bir geçiş kapısıdır.

İkizler’in doğası nedir?

Sürekli hareket.

Sürekli değişim.

Sürekli bilgi.

Sürekli aktarım.

Ama bu sadece dünyevî bir özellik değil; ruhsal bir görevdir.

İbn Arabi Hazretleri der ki: “Her kelamın ardında bir isim titreşir.

Ve o ismin zuhur ettiği kul, kelâmı sadece konuşmaz, onunla bir hâl taşır.”

İşte İkizler’in ruhuna düşen o isim,çoğu zaman El-Alîm olur: bilen.

Ya da El-Hakîm: hikmetiyle bilen.

Bazen El-Bedî: yaratıcı bir fikirle gelen.

Ve bazen de En-Nâtık: konuşan, dile gelen.

Bu isimler, onun zihninde birer kıvılcım gibidir.

İkizler, durduk yere konuşmaz.

Ama bir şey ona “anlat” dediğinde, o artık sadece bir kişi değil, bir aktarım vasıtasıdır.

İkizler’in hayatı boyunca yaşadığı şeyler; onun öğrendikleri, okudukları, kurduğu bağlantılar…

Hepsi onu bir kelimenin sözcüsü yapmak içindir.

Ama o kelimeyi bulması zaman alır.

Çünkü o kadar çok şey bilmektedir ki, tek hakikati seçmek zordur.

İşte burada İkizler’in İlahi yönelişi başlar.

O, bilgiyi değil; hikmeti seçmeye yönelir.

Bilgi toplanabilir.

Ama hikmet doğar.

Ve hikmet, Esma’dan gelen bir nurdur.

İbn Arabi bunu şöyle anlatır: “İlim, Esma’nın gölgesidir. Hikmet ise onun tecellisidir.”

İkizler burcu bu yüzden sadece kitaplara gömülerek değil, Esma’nın içsel çağrısını dinleyerek olgunlaşır.

Ve bu çağrı şunu sorar: “Bu kadar kelime içinde, hangisi senin kelimen?”

Bu bölümde İkizler’in zihin ve kelam arasında kurduğu ilahi köprüyü, taşıdığı Esma’nın bilgiyi hikmete dönüştüren yönünü ve ruhsal çağrısını işiteceğiz.

Çünkü İkizler, sadece konuşan değil, konuşmasında Esma yankılanan bir ruhtur.

İkizler’in Hava Elementi: Zihnin, Kelamın ve İlhamın Unsuru

Bu bölümde İkizler burcunun hava elementiyle olan ilişkisi, İbn Arabi’nin “unsurların hakikati” anlayışıyla birlikte ele alınacak. Aynı zamanda İkizler’in fıtratında baskın şekilde zuhur eden Esmaü’l Hüsna örnekleri detaylandırılacak:

El-Alîm (Her şeyi hakkıyla bilen)

El-Hakîm (Her işinde hikmet sahibi)

El-Bedî (Eşi-benzeri olmayan şekilde yaratan)

İKİZLER’İN HAVA ELEMENTİ: ZİHNİN, KELAMIN VE İLHAMIN UNSURU

İkizler bir yerde durmaz çünkü hava bir yerde durmaz.

Onu tutamazsın.

Ama varlığını hissedersin.

Ses taşır, haber taşır, bazen bir sır, bazen bir dua.

İşte İkizler burcunun özü de budur:

Taşıyıcı.

İbn Arabi’ye göre hava, dört unsur içinde en gizemli olandır.

Çünkü onu göremezsin ama etkisini her an yaşarsın.

O, zihnin mekânıdır.

Düşünce orada doğar.

Kelam orada akar.

İlham orada iner.

“Hava, mana ile madde arasında duran latîf bir köprüdür.”

Fütûhâtü’l-Mekkiyye


İkizler işte bu köprüde yürür.

Zihinsel bir hız, duygusal bir mesafe, sözel bir çeviklik taşır.

Ama bu, sadece karakter değildir.

Esma’dan gelen bir işlevdir.


El-Alîm – Her Şeyi Bilen

İkizler’in zihni hızlıdır çünkü o bilgi arar.

Meraklıdır çünkü bilmek ister.

Ama bu bilmek, sadece dünyaya dair değildir.

Onun ruhu da “bilinmeyen”e açtır.

İbn Arabi’ye göre El-Alîm ismi, kulda açıldığında merak ile başlar, ilham ile derinleşir.

Ve İkizler’in tüm zihinsel kıpırtıları, bu Esma’nın yankısıdır.

Ama dikkat!

Alîm isminin gölgesi, dağınıklıktır.

Çünkü çok şey bilen, neye yöneleceğini şaşırabilir.

Bu yüzden İkizler’in bilgisi hikmete dönüşmedikçe yorar.


El-Hakîm – Her İşinde Hikmet Sahibi

İkizler’in tekâmülü burada başlar.

Bilgiden hikmete geçiş.

Sözden irfana.

Hakîm isminin tecelli ettiği kişi, artık rastgele konuşmaz.

Sözü tartar.

Sükûtun bile bir anlamı olduğunu bilir.

İbn Arabi der ki: “Hakîm olan, kelâmı terbiye edilmiş olandır.

Konuştuğunda inşa eder, sustuğunda ilham olur.”

İkizler bu hâle ulaştığında, zihninin dağınıklığı içsel bir düzene dönüşür.

Konuşmaları öğretir.

Sözleri sadra şifa olur.

Ve artık o kişi sadece bilen değil, bilgiyi dönüştüren olur.


El-Bedî – Eşi Benzeri Olmadan Yaratan

İkizler’in kelimeyle oyun gücü buradan gelir.

O anlatır. Ama her seferinde farklı.

Yeni bir bakış, yeni bir kıyas, yeni bir mecaz…

Bu Esma, onun zihnindeki “yaratıcı düşüncenin” yansımasıdır.

Ve bu yüzden İkizler çoğu zaman sanatçıdır, yazar, eğitimci, araştırmacı...

Ama Bedî isminin de bir sınavı vardır: Yüzeysellik.

Çünkü her yeni şeyin cazibesiyle derinliği kaybetmek mümkündür.

Bu yüzden İkizler’in Bedî’ yönü, ancak Alîm ve Hakîm ile dengelenirse şifa olur.

İKİZLER’İN RUHSAL SINAVLARI: DAĞINIK BİLGİ, HIZLI ZİHİN VE KELAMIN AĞIRLIĞI

İkizler zeki doğar.

Bu onun lütfudur.

Ama zihin çok hızlı çalıştığında, kalp yetişemez.

Ve işte o zaman söz öne geçer.

Söz, kalbin değil zihnin esiri olur.

İbn Arabi der ki: “Kulun kelamı, ruhunun değil nefsinin taşıyıcısı olursa,

o kelam, hakikat değil perdedir.”

İkizler için kelam hem nimet hem imtihandır.

Çünkü o bilir.

Ama bildikçe susması zorlaşır.

Ve sustukça kaybolduğunu hisseder.

Bu yüzden sürekli konuşur, anlatır, açıklar.

Ama bazen… kelime kelime dağılır.


1. Bilgi Tutkusu ve Anlam Kayıp Noktası

İkizler öğrenmeyi sever.

Ama bilmek için mi, yoksa konuşmak için mi?

İşte bu sorunun cevabı onun kaderini belirler.

El-Alîm ismi ona bilgi verir.

Ama bu bilgi, eğer hikmete yönelmezse,

aşırı bilgi birikimi zihinsel kargaşaya dönüşür.

İbn Arabi şöyle der: “Çok bilenin imtihanı, neyi bilmediğini fark edememektir.”

İkizler bazen her şeyi bildiğini sanır.

Ama anlamı kaçırır.

Bilgi yorar, yönsüz bırakır.

Ve sonunda zihnin sesi, kalbin sesini bastırır.


2. Hızlı Zihin – Yavaş Kalp Uyuşmazlığı

İkizler düşünür, sorgular, çözer.

Ama bu hızın bedeli vardır: duygusal boşluk.

Çünkü zihinsel hız, duygusal derinliği törpüler.

İkizler bir şeyi anlar ama hissedemez.

Sever ama anlatamaz.

İnanır ama bağlanamaz.

Bu yüzden çoğu İkizler kendini hep “arada” hisseder.

İbn Arabi’nin şu sözü burada kilit açar: “Zihin bilgiyle dolarsa taşar.

Ama kalp hikmetle dolarsa susar.”

İkizler’in en büyük sınavı, zihninin sesini azaltıp,

kalbin suskunluğunu duymaktır.


3. Kelamın Sorumluluğu – Konuşmak mı, Taşımak mı?

Söz, sadece bir ifade değildir.

Söz, bir eylemdir.

Ve bu eylemin sorumluluğu vardır.

İbn Arabi’ye göre bazı kullar konuştuğunda sadece bilgi değil, ilahi tesir de yayar.

Ama dikkat: Bu tesir, sadece hakikatle olur.

Boş söz, gaflettir.

Gafil söz, perdedir.

İkizler’in kelamı ne kadar güçlü olursa,

onun sözlerinin yükü de o kadar artar.

“Sözünü tartmayan, kaderini konuşur sanır.”

Fütûhâtü’l-Mekkiyye

İkizler burada şu soruyla sınanır: “Ben mi konuşuyorum, yoksa bir hakikat mi içimden geçiyor?”


4. Yüzeysellik – Derinliğe Direnç

İkizler bazen çok hızlı değişir.

Konu değişir.

İlgi değişir.

Fikir değişir.

İnsan değişir.

Ama bu değişim, yüzeydeki toz gibidir.

Derine inmeden yeniye geçmek, ruhsal bütünlük oluşturmaz.

İkizler’in hakikate varması için bir konuda kalması, bir hakikatte sabitlenmesi gerekir.

Bu, onun en zor sınavıdır.

Çünkü Esma ile derinleşmek, kalıcılıkla mümkündür.

RUHUN ÇAĞRISI: ZİHİNDEN KALBE, KELAMDAN HİKMETE

İkizler’in sınavı:

– Her şeyi konuşmak değil, gerekli olanı söylemek.

– Her şeyi bilmek değil, doğru olanı bilmek.

– Her şeyi hissetmek değil, doğru yerde kalmak.

Çünkü Esma, sadece bir karakter özelliği değil; bir yolculuktur.

İkizler bu yolculukta kelamın sorumluluğunu, zihnin terbiyesini, bilginin özünü taşıdığında hakikatin diline dönüşür.

İKİZLER’İN RUHSAL SINAVLARI: DAĞINIK BİLGİ, HIZLI ZİHİN VE KELAMIN AĞIRLIĞI

İkizler burcunun ruhu hızlıdır.

Hafif, çevik, meraklı.

Ama her hız, bir sınavdır.

Çünkü hızlandıkça yüzeyleşirsin.

Ve derinleşemeyen her ruh, hakikate ancak uzaktan bakar.

İbn Arabi der ki:

“Kul, bir ismin nurunu taşıdığında, önce onun gölgesiyle sınanır.”

“Alîm ismiyle yaratılanın ilk sınavı, bilgisizlik değil; bilginin dağılmasıdır.”

İşte İkizler’in ilk sınavı da budur:


1. Dağınık Bilgi ve Yön Kaybı

İkizler çok şey öğrenir.

Ama bu bilgi çoğu zaman birbirini tamamlamaz; ayrık, bağlantısız, yersiz olur.

Bu da zihinsel dağınıklık ve ruhsal bulanıklık yaratır.

– Okur ama sindiremez.

– Duyar ama ayıramaz.

– Konuşur ama merkez bulamaz.

Bu hâl, El-Alîm isminin dengesiz tecellisidir.

Ne yapılmalı?

Bilginin hacmini değil, hikmetini aramalı.

Az sözle çok şey ifade etmeyi, çok bilgiyle sessiz kalmayı öğrenmeli.


2. Konuşma Takıntısı – Sessizliğe Tahammülsüzlük

İkizler için kelam bir ihtiyaçtır.

Ama bazen bu ihtiyaç, kontrol edilemeyen bir dürtüye dönüşür.

Konuşmak bir eylem değil, bir kaçış olabilir.

Ve en büyük kaçış, kendinden susamamaktır.

İbn Arabi bu durumu şöyle tarif eder: “Kelamın aslı susmakla başlar.

Konuşmak, ancak içte bir hakikat oluştuğunda anlam kazanır.”

İkizler bu suskunluğu yaşamadan, konuşmanın sırrını kavrayamaz.


3. Sözün Hafifliğinde Kayıp: Anlamsızlık

Hızla gelen her kelime, hafiflik taşır.

İkizler’in dilinden dökülen bazı kelimeler, içinde ruh taşımadan yayılır.

Bu da hem dinleyeni hem konuşanı anlamsızlığa sürükler.

Bu hâl, El-Hakîm isminin gölgesidir.

Hikmetli söz, sustuktan sonra gelir.

İkizler bunu öğrendiğinde, konuştuğu her kelime bir şifa,

her suskunluğu bir derinlik olur.


4. İçsel Tutarsızlık – Zihinle Kalp Arasında Uçurum

İkizler her şeyi anlamak ister.

Ama bazı şeyler yalnızca kalple bilinir.

İşte burası İkizler’in en sessiz çırpınışıdır: Zihin bir şey söyler,

ama kalp onunla uyuşmaz.

Ve ortaya çıkan şey: içsel ikilik.

İbn Arabi’ye göre bu, kulun Esma’yla henüz tam buluşmadığı yerde oluşur.

Çünkü Esma içselleştiğinde zihin susar, kalp konuşur.

Bu ikilik, çözüldüğünde İkizler bütünleşir.

Artık bilgiyle savrulan değil, hikmetle yönlenen olur.

RUHUNU SUSTURAN DEĞİL, KONUŞTURAN ESMAYA ULAŞMAK

İkizler’in Esma’yla olan sınavı:

– Konuşarak kaçmak mı, konuşarak açmak mı?

– Bilgiyle dolmak mı, bilgiyle doyurmak mı?

– Herkese anlatmak mı, kendine söyleyebilmek mi?

Bu soruların cevabı, ancak susmayı öğrenen bir İkizler’de açığa çıkar.

İbn Arabi şöyle der: “Konuşmakla açılan bir kapı varsa, mutlaka sessizlikle aralanmıştır.”

İKİZLER’İN ESMA İLE HİZMETİ: SÖZÜYLE AYDINLATAN, HİKMETİYLE YOL GÖSTEREN

İkizler bazen hafife alınır.

“Sadece konuşuyor,” derler.

“O kadar şey biliyor ama ne yapıyor?”

Ama bazen bir tek cümle, bir insanın kaderini değiştirir.

Bazen bir sorunun içine saklanır hakikat.

Bazen bir espri, bir kalbi yumuşatır.

Ve bazen sadece bir kelime, birini uyandırır.

İşte İkizler’in Esma ile hizmeti budur: Kelimeyle uyanışa vesile olmak.

İbn Arabi Hazretleri şöyle der: “Kulun sözünden bir başka kulun kalbi açılıyorsa,

o kul artık sadece konuşmuyor, ilahi Esma’yı dillendiriyor demektir.”


El-Alîm’in Hizmeti: Bilgiyi Emanet Bilmek İkizler çok şey bilir.

Ama onu değerli yapan şey, ne kadar bildiği değil, bildiklerini ne kadar doğru kullandığıdır.

Alîm ismini taşıyan bir kul, bilgiyi “üstünlük” için değil, uyanış için paylaşır.

Bilgiyi verir ama kendini merkeze koymaz.

Söyler ama hükmetmez.

İşte bu hâl, İkizler’in Esma hizmetine girişidir.


El-Hakîm’in Hizmeti: Yol Gösteren Kelam

İkizler eğer bilgiyle kalmaz,bilgiyi süzerek hikmete dönüştürürse, artık sadece öğretmez;

yol açar.

Birine bir ayeti açıklarken, bir çocuğa soru sorarken, bir dostuyla konuşurken…

Sözüyle bir kapı açar.

Ve bu açılan kapı, bazen birinin dua ile aradığı cevaptır.


El-Bedî’in Hizmeti: Yeni Fikirle Kalpleri Diriltmek

İkizler’in zihni yaratıcıdır.

Sözün yeni hâlini, duanın yeni tonunu,bakışın yeni biçimini getirebilir.

Ve bu yönüyle o, sıkışmış düşüncelere yeni bir nefes olabilir.

Bedî ismini taşıyan bir İkizler, başkalarının göremediğini söyler.

Ama bunu kibirle değil, sezgiyle yapar.

ZAMANIN İÇİNDEN GEÇEN ZİHİN: İKİZLER’İN ANLA İMTİHANI

İkizler bir kelimeyle doğar, ama o kelime hangi zamanda söylenmiştir?

Bu soru basit gibi görünür ama, İkizler’in en derin imtihanı işte burada başlar:

Zihin geçmişte takılıdır, kalp gelecekte beklenti içindedir, peki ya “şimdi”?

İbn Arabi’ye göre zaman bir çizgi değil, bir nefestir.

Ve her nefes, içinde hakikatin bir yönünü taşır.

“An, Allah’ın zuhur ettiği andır.

Ondan önce olan, vehimdir.

Sonra olan ise, beklentidir.”

İkizler’in zihni çok hızlıdır.

Ama bu hız, şimdiyle teması zayıflatır.

Çünkü o ya geçmişteki bilgiyi yorumlar, ya da gelecekteki ihtimali hesaplar.

Bu yüzden İkizler’in konuşması çoktur, ama “hazırda” olmayabilir.

Söylediği söz, o anın ruhuna değil, önceki bir kaydın yankısı olabilir.

İkizler için zaman, daima “bir sonrakine geçiş”tir.

Ama bu geçiş hâli, ruhta köklenmeyi engeller.

İkizler’in iç dünyasında zaman yavaşladığında, bir boşluk oluşur.

Sanki bilinç “ne yapacağını” bilemez.

Bu hâl, çoğu zaman bir anksiyete gibi yaşanır:

– Sessizliğe tahammülsüzlük

– Bekleyememe

– Sabırsızlık ve hızlı kararlar

– Zihnin sürekli “yeni” arayışı

Oysa İbn Arabi’ye göre bu boşluklar, en dolu hakikat kapılarıdır.

“An, farkındalıkla doluysa ilim gelir.

Boşluğa kaçan, kelamla hakikati örter.”

İşte İkizler’in en büyük sıçraması, an’da kalmayı öğrenmesidir.

Bu, onun için sabırla değil; şuurla yapılır.

Çünkü an, İkizler’in hızını yavaşlatmaz, onu derinleştirir.

İbn Arabi’ye göre Esma tecellileri, zaman içinde açılır.

Ve her isim, farklı bir “an”ı yönetir.

El-Alîm ismi öğrenmeyi teşvik eder, ama “an”ı kaçıran bir öğrenme, bilgiyi ruhsuzlaştırır.

El-Hakîm ismi hikmetle konuşmayı öğretir, ama o an’a uygun olmayan bir söz, hakikati gölgeye çeker.

İkizler, Esma’yı zamanla hizalayabilirse,

– Bilgisini derinleştirir

– Konuşmasını sezgisel hâle getirir

– Anın içinde “ne söylenmesi gerektiğini” bilir;

İşte bu, onun zamanla hakikati yakaladığı noktadır.

Ve bu noktada artık kelam sadece iletişim değil, bir tecelli olur.

İkizler’in zihnini durdurmak kolay değildir.

Ama durdurmak gerekmez.

Onu dönüştürmek gerekir.

– Sükût meditasyonu

– Esma ile nefes çalışması

– İç konuşma defteri (iç zikir defteri)

– Kelimeleri tekrar tekrar yazmak, sessizce okumak

– “Şimdi ne söylüyorum, bu söz hangi Esma’ya ait?” sorusunu sormak

Bu alıştırmalarla İkizler zihni artık kontrolsüz bir hız değil, bilinçli bir nehir gibi akar.

Ve artık o nehir, başkasını da içinden geçirir.

İLHAMLA YÜKSELEN NEFİS: İKİZLER’İN NEFS-İ MÜLHİME MERTEBESİYLE İMTİHANI

Tasavvuf yolunda, insanın içsel yolculuğu nefs mertebeleriyle tanımlanır:

Emmâre, Levvâme, Mülhime, Mutmainne, Râdiye, Mardiyye, Sâfiye...

Her mertebe, ruhun bir tecelli ile sınandığı, bir diğerine yükselmek için arındığı duraktır.

İkizler’in doğası gereği; Sürekli düşünen, Anlam arayan, Merak eden, Zihinle sezgiyi birleştiren hali onu doğrudan nefs-i mülhime katmanına yakın kılar.


Nefs-i Mülhime nedir?

– İlham gelen, Doğru ile yanlışı fark etmeye başlayan, Zihinle kalp arasında ilk köprülerin kurulduğu mertebedir.

Bu noktada kul, artık sadece bilen değil, sezgiyle yönlenen olur.

Ve işte bu, İkizler’in doğuştan gelen yeteneğidir.

İbn Arabi der ki: “İlham, Esma’nın kulun kalbine fısıldamasıdır.”

“Bu fısıltı, önce düşünceye döner, sonra kelama.”

İkizler’in sürekli konuşma, aktarma, fikir üretme arzusu aslında bir ilham taşıyıcılığı olabilir.

Ama...

Bu mertebenin bir gölgesi de vardır: İlham ile vehim arasındaki ince sınır.

İKİZLER’İN NEFS-İ MÜLHİME TUZAĞI: ZANNI HAKİKAT SANMAK

İkizler her şeyi sorgular.

Ama bazen bu sorgular sezgisel değil, zannî olabilir.

Yani gerçek gibi görünen ama kalpten doğmamış fikirler.

Bu, nefs-i mülhime’nin gölgesidir.

İlham gibi gelen ama aslında zihnin ürünü olan düşünceler…

Ve bu, İkizler’in sapabileceği en tehlikeli yol olur:

Kendini rehber sanmak.

İbn Arabi uyarır: “Her gelen ses hakikat değildir.

Kalp susmadıkça, geleni ayırt edemez.”

İkizler’in burada yapması gereken şey: Sessizliği sevmek, İlham ile zannı ayırmak, Konuşmadan önce içe dönmek, ancak bu şekilde, gerçek bir Esma sesiyle konuşmaya başlar.

HEDEF MERTEBE: NEFS-İ MUTMAİNNE

İkizler için potansiyel hedef, nefs-i mutmainne mertebesidir.

Yani kalbi itminan bulmuş, artık dış etkenlerden sarsılmayan ruh hâli.

Bu hâle ulaşan kişi:

– Bilgiden emin olur

– Konuşmasında sabır olur

– Sezgilerinde derinlik olur

– Zihninde sükûnet olur

Bu noktada İkizler artık sadece öğrenen değil, irşad eden bir karaktere dönüşür.

Yani o Esma’nın sadece gölgesini değil, ışığını da taşır.

ESMA-NEFS DENGESİ: KELİMENİN KALPTEN GELMESİ

İkizler’in taşıdığı Esmalar (El-Alîm, El-Hakîm, El-Bedî...)

eğer nefs-i mülhime mertebesiyle dengelenirse, onun sözü artık sadece bilgi değil, irfani bir aktarım olur.

Bu, hem bireyin tekâmülü hem de çevresine hizmet etmesi açısından en güçlü dönüşüm noktasıdır.

İkizler’in nefs mertebeleriyle imtihanı, onun çok yönlülüğünü yargılamak değil, derinliğe çağırmak içindir. Ve derinleşen her söz, bir duaya dönüşür.

SÖZÜN SIRRI: MEVLÂNÂ, İBN ARABİ VE TASAVVUFTA KONUŞMANIN AHLAKI

İkizler burcu, yaratılışın kelimeyle kurulduğu yerde durur.

Ama her kelime bir kapı açmaz.

Bazı sözler var ki, gönül yıkar.

Bazı suskunluklar var ki, bir ömrün duası olur.

İbn Arabi der ki: “Söz, kulun elindeki kılıç gibidir.

Ya açar ya yıkar.

Kalpten gelen söz ise, Allah’ın nurudur.”

İkizler’in dili hızlıdır.

Ama tasavvuf ehli, hızlı dilden önce derin gönül arar.

Mevlânâ şöyle der: “Söz, söyleyenin ruhundan doğmadıkça kulaklara ulaşmaz.”

“Ve söz, suskunlukla mayalanmamışsa yalnızca gürültüdür.”

İkizler’in mayası konuşmaktır evet.

Ama onu olgunlaştıran, susmayı öğrenmesidir.

ÖZÜN BİR EMANET OLUŞU

Gazâlî, İhyâ’sında şöyle yazar: “Söz söylemek bir haktır ama hakikati gizlememek şartıyla.

Söz, kişi için ya delildir ya da vebaldir.”

İkizler için bu cümle çok kıymetlidir.

Çünkü onun Esma’sı, kelimelerle tecelli eder.

Ama kelimeler, sadece kelime olarak kalırsa, sorumluluk başlar.

Bu yüzden tasavvufta “sözün emanet oluşu” esastır:

– Ne zaman söylenmeli?

– Kime söylenmeli?

– Ne kadar söylenmeli?

Bunları bilmeyen, bildiğiyle helâk olur.

Oysa İkizler için bu bilgi bir terbiye kapısıdır.

ŞEMS’İN SUSKUNLUĞU: KONUŞMAKTAN KAÇMAYAN AMA KONUŞTUĞUNDA İNEN

Şems-i Tebrizî der ki: “Sustuğumda beni konuşuyor sandılar.

Konuştuğumda Hakk’ı susturuyorum sandılar.

Oysa ben, susarken konuşur; konuşurken susardım.”

Bu hâl, İkizler’in ulaşabileceği en yüksek Esma hâlidir.

Yani bir kelime söylemek ama o kelimede bir Esma’yı yankılatmak.

Bir cümleyle bir kalbi inşa etmek.

Bir soruyla bir zihni uyandırmak.

Bir suskunlukla bir duaya alan açmak.

İşte o zaman İkizler’in taşıdığı kelam, onun şahsî özelliği değil, ilahi tecelli hâline gelir.

DUAYA GEÇİŞ: KONUŞMADAN ÖNCE SÜKÛTLA DURULMAK

Artık söylenecek söz bittiğinde, içte bir teslimiyet başlar.

Ve bu teslimiyet artık kelam değil, niyaz olur.

Söz biter, kalp konuşur.

Ve işte şimdi İkizler’in bütün arayışları, bütün soruları, bütün cümleleri bir duaya dönüşür.


“Ya Rabbi, Kelamımı Hikmetle Yoğur, Ruhuma Sözüne Yakışır Bir Ses Ver”

Ey bilen, öğreten, konuşturan Rabbim…

Bana dil verdin, kelime verdin, zihin verdin, duygu verdin.

Ama bazen verdiklerinle baş edemedim.

Sözüm çoğaldı, ama anlamım eksildi.

Konuştum ama dinlemedim.

Anlattım ama susamadım.

Ve içimde yankılanan o ismi bazen duyamadım.


Ya Rabbi…

El-Alîm isminle bildirdin bana.

Ama ben her şeyi bildim zannettim.

Oysa senin ilminden bir harf bile edinemedim.

Bana bilginin hikmetini öğret.

El-Hakîm isminle ağırlık verdin sözlerime.

Ama ben kelimeleri hafifleştirdim.

Boşa konuştum, kırdım, dağıttım.

Oysa hakikat, sessizlikle yoğrulmalıydı.

Bana kelamın edebini öğret

El-Bedî isminle bana fikir verdin.

Yeni yollar, yeni cümleler, yeni ihtimaller.

Ama ben o yenilikte kayboldum.

Sıra dışı olmaya çalışırken

sana ait olmayı unuttum.

Bana yaratıcı olanın sen olduğunu öğret.

En-Nâtık isminle konuşturdun beni.

Ama bazen senin yerine konuştum.

Bazen egomla, bazen korkumla...

Oysa sen sustuğumda bile konuşan değil misin?

Bana susmayı da öğret Ya Rabbi.

Sana yakışır suskunluğu, kalple söylenen kelâmı…


Ya Rabbi…

Ruhuma Esma’nın sesini tanıt.

Sözümün senden gelmesini sağla.

Konuşuyorsam, taşıyayım.

Susuyorsam, duayla susayım.

Benim kelâmımı hikmete çevir.

Bana ses değil, sana yakışır bir ses ver.

Amin.

Kaynakça

  • İbn Arabi. Fusûsü’l-Hikem. Çev. Ekrem Demirli. İstanbul: Litera Yayıncılık, 2013.

  • İbn Arabi. el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye. Cilt 1–4. Çev. Ekrem Demirli. İstanbul: Litera Yayıncılık, 2018.

  • İbrahim Hakkı Erzurumi. Marifetname. İstanbul: Bedir Yayınevi, 2002.

  • Geylani, Abdulkadir. Fethu’r-Rabbani ve’l-Feyzu’r-Rahmani. İstanbul: Hakikat Kitabevi, 2008.

  • Mevlânâ Celaleddin Rûmî. Mesnevi. Haz. Abdülbaki Gölpınarlı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2022.

  • Gazâlî, İmam. İhya’u Ulumi’d-Din. İstanbul: Çağrı Yayınları, 2004.

  • Corbin, Henry. İslam’da Hayal Alemi: İbn Arabi’nin Kozmolojisi. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2003.

  • Öztürk, A. Şaban. “İbn Arabi’de Kelamın Ontolojik Temeli.” Tasavvuf: İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, cilt 18, sayı 2, 2017, ss. 45–68.

  • Koca, Hülya. “Tasavvufî Esma Yorumu ve Psikolojik Karşılıkları.” Sufi Düşünce Dergisi, sayı 11, 2021, ss. 22–36.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page