El-Vehhâb
- Sesli Terapi
- 25 Haz
- 4 dakikada okunur
El-Vehhâb – Karşılıksız Verenin Lütuf Deryası

Vehhâb...
Bu isim dudaktan döküldüğünde, sadece bir Esma değil, kâinatı kuşatan gizli bir cömertlik açığa çıkar. Çünkü El-Vehhâb yalnızca bir defalık veren değildir; tekrar tekrar, sürekli, sınırsız ve sebepsizce veren bir Kudret’in adıdır. Bu öyle bir verme halidir ki, bazen görünür bir nimetle gelir, bazen de yokluk kılığına bürünmüş bir rahmettir. Çünkü her verilen görünen değildir, her eksilen de kayıp değildir. Vehhâb olan Allah, bazen verirken göz yaşartır, bazen alırken kalbi yumuşatır.
Tasavvuf ehline göre, El-Vehhâb ismi kulun sadece dış dünyasında değil, iç âleminde de tecelli eder. O isimle insan fark eder ki; bir tebessüm, bir seher vakti uyanış, bir cümlelik teselli bile verilmiş bir nimettir. Oysa insan, genellikle büyük olanı görür, ama El-Vehhâb’ın lütfu detaydadır. “Verdi mi öyle bir verir ki, kul mahcubiyetle yere kapanır” der Evliyaullah. Çünkü o verme, sadece nesne değil, bazen de anlam verir. Anlam ise her nimetten üstündür.
El-Vehhâb ismi Kur’an’da üç yerde geçer. Biri Sâd suresi 9. ayettedir: “Hayır, onların yanında Rabbinin rahmet hazineleri mi var? O, Azîz’dir, Vehhâb’dır.” Bu ayet, Allah’ın vermesinin izni, sebebi ya da sınırı olmadığını anlatır. Ne iyiliklerimizi referans alır ne de kötülüklerimizi engel kabul eder. Vehhâb isminin sırrı burada gizlidir: Kulluk karşılığında değil, sırf kendi kudret ve rahmetiyle veren bir Rabb...
İbn Arabî’ye göre El-Vehhâb, her an yeniden ve yeniden yaratmanın ve lütfun tecellisidir. Ona göre, Allah’ın vermesi, sadece nesnel bir eylem değil; ruhsal olarak da bir “donatım”dır. İnsana gönül genişliği, anlayış derinliği, sabır ve teslimiyet gibi manevi donanımlar da El-Vehhâb’ın ihsanıdır. O, sadece yiyecek vermez, “hâl” verir. Her hâl, bir verilmişliktir. Bazen bir suskunlukta saklıdır El-Vehhâb. Dışardan kimse görmez ama Allah kulunun içine sabır verir, o sabırla kişi çökmekten kurtulur. İşte bu, görünmeyen ama en gerçek nimettir.
Mevlânâ der ki: “Sen verilmeyen şeyleri istiyorsun. Oysa sana zaten verilmiş olanı göremiyorsun.” Bu sözde El-Vehhâb isminin göze görünmeyen ama kalpte yankılanan kudreti vardır. Çünkü çoğu zaman kul, verilene değil, verilmeyene odaklanır. Oysa her gün içinden geçen bir duanın bile cevabı sessizce gelmiştir ama fark edilmez. El-Vehhâb, “veren”dir; ama aynı zamanda “gizleyerek veren”dir. Kul ne zaman derinleşirse, o zaman verilenleri tek tek saymaya başlar ve şunu anlar: Saymakla bitmeyecek kadar lütufla çevrilidir.
Vehhâb olan Allah, sadece istediklerimizi değil, bazen hiç aklımıza gelmeyen güzellikleri de ihsan eder. Bazen bir kapının kapanması, başka bir lütfa yönlendirilmek içindir. Bazen de bir kayıp, başka bir nimetin farkına varmak içindir. Bu yüzden, tasavvuf ehli bir şeyin kendisine verilmemesini de bir ihsan sayar. Çünkü Vehhâb bazen verir, bazen vermemeyi verir. O, karşılıksız verendir, ama onun ölçüsü bizim isteğimize göre değil, hikmetine göredir.
Kul, El-Vehhâb ismini zikrederken; kendine verilmiş olanı değil, verilmişliğin farkındalığını hatırlar. Bu farkındalıkta mahcubiyet vardır, çünkü her şeyin “hak edilmemiş” olduğunu hisseder. Böyle bir hâl, kişiyi şükre ve tevazua götürür. “Ben layık değildim ama O verdi” diyen bir kalp, hem yumuşar hem de secdeye yaklaşır. El-Vehhâb, işte böyle secdeye çeken bir Esma’dır. Çünkü verenin karşılıksızlığı, kulda karşılıksız bir bağlılık doğurur.
“Yâ Vehhâb” zikri, sadece nimet istemek değildir. Aynı zamanda kalpteki bencilliği eritmek, beklenmeden yapılan iyilikleri artırmak, verilenle yetinmeyi öğrenmek demektir. Bu zikir bir açılımdır; ama sadece dışa değil, içe doğru… İçinde darlık hisseden, genişlik isterse “Yâ Vehhâb” desin. Çünkü El-Vehhâb genişletir. Kalbi, rızkı, duayı ve hikmeti… Onun verişinde hem sabır hem sürpriz vardır.
Vehhâb ismiyle yapılan zikirler, özellikle ruhsal tıkanıklık yaşayanlara iyi gelir. Bazı şeyler kulun kalbine sıkışır ve oradan çıkamaz. O zaman kişi ne dua edebilir ne de şükredebilir hale gelir. Böyle anlarda “Yâ Vehhâb” zikri, kalbin kapalı penceresini aralar. Nefes almaya başlarsın. Hiç istemediğin ama hayatında beliren şeylere bile “Bunda da hayır var” diyebilirsin. Çünkü El-Vehhâb sadece maddi değil, duygusal ve zihinsel düzeyde de veren bir Rab'dir. Sen susarken bile içine ses verir.
Zikir usulü açısından “Yâ Vehhâb” ismi sabahları 66 defa, ikindiden sonra 113 defa ve gece yatmadan 1001 defa çekilirse; kalpte açılma, rızıkta artış, berekette derinlik hissedilir. Her zikirden sonra şu dua içtence mırıldanılır: “Ey Vehhâb, bana senin katından olanı ver. Benim istediğim değil, senin uygun gördüğünü...”
El-Vehhâb’ın en büyük tecellisi, kişinin kendini bile nimet saymasıdır. “Ben varım” diyebilmek bir ihsandır. İnsan bu varlıkla sınanır ama aynı zamanda bu varlıkla nimetlendirilmiştir. “Yok olsaydım, O’nu nasıl tanıyacaktım?” diye düşünen bir kalp, varlığı bir yük değil, bir lütuf olarak görmeye başlar. Çünkü Allah, kişiyi yaratmakla yetinmemiş, onu Kendini tanıyacak şekilde donatmıştır. Bu da El-Vehhâb’ın en yüce lütfudur: Anlam verme nimeti…
Her şeyin ötesinde, Allah’ın kendisini vermesi, en büyük ihsandır. Bir dost, bir sükûnet anı, içe düşen bir ilham, çözülen bir dert, duaların içten içe kabulü… Tüm bunlar, El-Vehhâb’ın görünmeyen ama derin izler bırakan ihsanıdır.
Zikirle Yaklaş: Günlük “Yâ Vehhâb” Uygulaması
El-Vehhâb zikri, sadece dile değil, kalbe de yerleşmeli. Verileni fark edebilmek, bazen istemekten daha büyüktür. İşte bu farkındalıkla yapılan bir zikir, hem ruhu hem de hayrı çoğaltır.
Sabah (Güne Başlarken) 66 defa “Yâ Vehhâb”– Gönül genişliği, iç huzur ve güne bereketle başlamak niyetiyle. Kişi bu esmayı, yüzünü doğuya dönerek sabah sessizliğinde mırıldanırsa; ruhsal olarak güne “verilmiş” bir halde uyanır.
İkindi Sonrası (Dinginlik Anı)113 defa “Yâ Vehhâb”– Gün içinde fark edilmeyen lütufların şükrü, hayatın akışına teslimiyet ve içten gelen bolluk hissi için. Bu vakitte zikir yapan kimse, aceleyle değil; dingin bir halle “veren”in farkına varır.
Gece (Yatmadan Önce)1001 defa “Yâ Vehhâb”– Rızkın genişliği, kalbin darlığının açılması ve hayırlı kapıların fark ettirilmesi için. Gece zikri, en sessiz, en mahrem andır. El-Vehhâb ismiyle uyumaya hazırlanmak, sadece rüyaya değil, yarına da bir dua bırakmaktır.
Her zikrin ardından şu dua kalpten geçirilir:
“Ey Vehhâb, içimi doldur; boşluklarımı Seninle ört. Bildiklerimden vazgeçmemi kolaylaştır; bilmediklerimle beni ikram et. İstemediklerimdeki hikmeti, istediklerimdeki sınavı görmeyi nasip et. Ne verirsen lütuf, ne vermezsen ikramdır. Yeter ki Sen verensin…”
Ey Vehhâb, Veren Sensin, Verilen Her Şey Seninle Anlamlı
Yâ Vehhâb...
İstediklerimi değil, senin uygun gördüklerini ver.
Kısa dualarımda uzun hikmetler olsun.
Bazen bir lokma, bazen bir kelime,
bazen de bir insanın varlığıyla nimetleneyim.
Veren ellerinle değil, veren kalbinle ikram et bana.
Çünkü senin bir tebessümle verdiğin, bin dua ile gelenlerden değerlidir.
Beni verilene kör, verilmeyene körü körüne bağlı yapma.
Verdiğin ilimle aydınlat, sustuğun yerde sabrı öğret.
Lütfunla değil, lütfuna layık olmayan halimle sana geldim.
Ve yine de sadece Sen verdin.
Şükürsüzlüğümü bağışla, kıymet bilmezliğimi affet.
Ey Vehhâb, bana seni ver.
Çünkü her şey verilir, ama Sen verilmeden hiçbir şey tamamlanmaz.
Âmin.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.