El-Hâlık

El-Hâlık: Yokluktan Varlığa Açılan Kudret Kapısı

El-Hâlık: Yokluktan Varlığa Açılan Kudret Kapısı

Yokluktan Başlayan Yolculuk

“Hiçbir şey yoktu.

Ne bir taş, ne bir ses, ne de bir yön…”

Ve o yokluğun sessizliğinde,“Ol” dedi O.

İşte bu esmanın kıymeti tam da burada başlar: Yokluk ile varlık arasındaki en ince çizgide, bir irade belirir.

Ve o irade, her şeyi olduranın adıyla anılır: El-Hâlık.

El-Hâlık, sadece var edeni değil, nasıl var edileceğini de bilen, yoktan yaratışı bir sır olarak ebediyete kodlayanilâhî bir kudretin ismidir.

El-Hâlık’ın Lügavî ve Kur’ânî Kökü

Hâlık kelimesi, Arapça “خ-ل-ق (h-l-k)” kökünden gelir. Bu kök; yaratmak, ölçüye göre biçim vermek ve düzenlemek mânâlarına gelir.

Yani Hâlık sadece “var etmek” değil, ölçülü, hikmetli ve hikâyeli var etmektir.

Kur’ân’da çokça geçen bu isim, özellikle şu âyette öne çıkar:

“Yaratanların en güzeli olan Allah, yüceler yücesidir.”(Mü’minûn, 14)

Sûfîler bu âyeti şöyle anlar:

Yaratmak, sadece bir nesneyi meydana getirmek değil; onunla beraber anlamı da var etmektir.

Tasavvufî Derinlik: Yaratanla Var Olmak

İbn Arabî der ki:

“Varlık, Allah’ın bir tecellîsidir. Ama tecellîyi gören göz, onun aslında bir ‘Yok’tan doğduğunu unutmamalıdır.”

Bu ifade, El-Hâlık ismini yalnızca dışsal varlıkla değil, içsel dönüşümle de ilişkilendirir.

Çünkü Allah sadece evreni değil, her ânımızı, duygumuzu, yönelişimizi de yaratır.

Bazen hiç olmayacak dediğimiz şey olur. Bir kapı açılır. Ve biz o an “Yaratan”ı tanırız.

El-Hâlık’ın Varlıkta Tecellîsi

Bak toprağa…

Her yıl aynı toprak, farklı çiçekler verir.

Bir anneye bak…

Bir rahimde, milyarlarca farklı ruh nasıl yaratılır?

Bir fikre bak…

Hiç yokken, sadece bir hisle doğar; ve sonra bütün hayatı değiştirir.

İşte El-Hâlık, bunların hepsinin arkasındaki sessiz var ediştir.

Ne gösterişle yaratır, ne de yaratışında abartı vardır.

O, mutlak sanatkârdır.

El-Hâlık ve İnsanın Yaratılış Serüveni

Varlık âlemi içinde en dikkat çeken yaratılış, hiç kuşkusuz insanın yaratılışıdır. Topraktan yaratılan beden, ilâhî ruhtan üflenerek can bulmuştur.

“O, yarattığı her şeyi güzel yapan ve insanı çamurdan yaratan Allah’tır.” (Secde, 7)

Yani Allah, El-Hâlık ismiyle sadece bedenleri değil; onların ruhunu, kaderini, hâlini de yaratmıştır.

Bu yaratılış sadece bir kereye mahsus değildir. Her an yenilenir, her an yeniden yazılır.

Abdülkâdir Geylânî şöyle der:

“Allah kulunu bir kere değil, her an yeniden yaratır. Bu yüzden her anını dikkatle yaşa; çünkü o an, senin yeniden var edildiğin andır.”

Ruhsal Yaratılış: Her Ân Yeniden Doğmak

Tasavvufta çokça geçen bir ifade vardır:

“Her nefes, bir yaratılıştır.”

Bu, El-Hâlık isminin sürekliliğine işaret eder.

Sen sabah uyanırsın, bir fikirle dolarsın o fikir daha önce yoktu. Sen ağlarsın, bir duygunun içine düşersin o hal hiç yaşamamıştın. Sen dua edersin, içinden bir cevap yükselir o cevap dışarıdan değil, içerden gelir.

İşte bu hâllerin her biri, El-Hâlık’ın anlık yaratımının izleridir.

Bu yüzden sufiler, “O her an bir yaratma hâlindedir” ayetine dayanarak zihnin, kalbin ve hâlin yeniden doğuşunu Hakk’a bağlar:

“Her şeyin içinde yokluktan gelen bir sır vardır; o sır, Allah’ın yaratıcı nefesidir.” İmam Rabbânî

El-Hâlık ve Kaderin İnşası

Kader, yazılmış bir yazı değil, yaratılan bir örüntüdür.

Allah El-Hâlık’tır; ama bu yaratışıyla kulun özgürlüğünü iptal etmez. Aksine, kulun yönelişlerine göre yeni yollar, yeni yaratımlar inşa eder.

Bu yüzden sufiler şöyle der:

“Kul niyet eder, Allah yaratır. Kul secde eder, Allah var eder. Kul tövbe eder, Allah yeniden başlatır.”

Bu sırada El-Hâlık ismi, kula en büyük teselli olur:

“Sen yokken bile seni bilen vardı. Şimdi varsın, seni yok edecek bir hâl yoktur.”

---

El-Hâlık ve Nefis Terbiyesi: İçteki Yeniden Doğuş

İnsanın yaratılışı sadece bir defalık değildir.

Asıl mesele, her an yeniden yaratılan bir kalbe sahip olmaktır. Ve bu, El-Hâlık isminin en gizli tecellîsidir: Nefsi eğmek, onu yeniden şekillendirmek…yani kendi içinde yeniden yaratılmak.

Sufilere göre nefs, kendi hâline bırakılırsa “ben varım” der ve Hâlık ismine perde olur.

Bu yüzden terbiyeye muhtaçtır.

İbn Atâullah el-İskenderî şöyle der:

“Nefsi terbiye eden, içini Allah’a arz eder. Allah da içini yeniden şekillendirir.”

Burada El-Hâlık ismi, bir iç mimar gibi ruhu şekillendiren kudret olur.

Nefsini bilen kişi, artık yeniden şekillenmeye hazırdır. Çünkü nefsin en büyük yaratımı, terk edilişinden sonra başlar.

---

Zikirle Farkındalık: “Yâ Hâlık” Demek Ne Demektir?

Zikir sadece tekrar değildir.

“Yâ Hâlık” derken, insan kendi varlığını hatırlar.

Her “Yâ Hâlık” demek;

• “Ben yoktum, Sen var ettin.” demektir.

• “Ben bile kendimi bilmiyordum, Sen bildirdin.” demektir.

• “Yarattığın bu hâlimi değiştirmek istiyorum.” demektir.

Bu yüzden bu Esma ile zikir yapan kişi;

• Hem şükreder,

• Hem de dönüşüm ister. Çünkü yaratılan, tekrar yaratılabilir.

---

Zikir Uygulaması: Günlük Niyetli Vird

Sabah namazı sonrası: 33 defa “Yâ Hâlık” “Günü yeni bir bilinçle karşılamak için”

İkindi sonrası: 11 defa “İçteki karışıklıkları berraklaştırmak için”

Gece:100 defa “Kendini yeniden yaratması için Allah’a teslimiyetle”

Her zikirde şu dua içten geçirilir:

“Ey Hâlık! Varlığımı güzelleştir, hâlimi hikmetle şekillendir, beni bana rağmen yeniden var et…”

---

Dua ile Tamamlanış

Allah’ım…

Sen El-Hâlık’sın.

Yoktan var eden, vardan hikmet çıkaransın.

Beni ben yapan ne varsa, içinde Sen’den olmayanı sil.

Kendi elimle kurduğum duvarları kaldır.

Bana yeniden bir yön, yeniden bir benlik ver.

Kalbimde kabuk bağlamış her hâli yumuşat, erit, şekillendir.

Ve ben, Senin şekillendirdiğin hâle razı olayım.

Yâ Hâlık…

Ruhumu yoklukla terbiye et, sonra varlıkla süsle.

Âmin.

---

Yusuf (a.s.)’ın Duası 

Yusuf (a.s.), kardeşleri tarafından kıskançlık sebebiyle bir kuyuya atılmış, burada yolcular tarafından bulunmuş, Mısır’a götürülüp satılmıştır. Çok güzel ve sevimli olan Hz. Yusuf ’u Mısır Hazine bakanı almıştır. Bakanın evinde yaşarken bakanın eşi Zeliha, Hz. Yusuf ’a ahlâksız teklifte bulunur. Yusuf Peygamber kabul etmeyince de kendisine iftira eder. (bk. Yûsuf, 12/4-57) Bunun üzerine hapse girmesi söz konusu olunca şöyle dua eder: 

َر ِّب ِّ الس ْج ُن أَ َح ُّب إِ َل َّي ِم َّم َ ا ي ْد ُع َ ون ِني إِ َل ْي ِه َوإِ َّال َت ْص ِر ْف َع ِّن َ ي ك ْي َد ُه َّن 

أَ ْص ُب إِ َل ْي ِه َّن َوأَ ُك ْن ِم َن ْ ال َج ِ اه ِل َين 

Okunuşu: “Rabbis-sicnü ehabbü ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyhi ve illâ tasrif ‘annî keydehünne asbü ileyhinne ve ekümminel-câhilîn.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Zindan bana bunların davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer Sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına düşer, cahillerden olurum.” (Yûsuf, 12/33)

Hapisten kurtulup Mısır’a Hazine bakanı olunca şu duayı yapmıştır:

َر ِّب َق ْد ٰآ َت ْي َت ِن ِ ي م َن ْ ال ُم ْل ِك َو َع َّل ْم َت ِن ِ ي م ْن َت ْأ ِو ِ يل ْأ ال َ َح ِ اد ِ يث َف ِ اط َر

َّ الس َم َ او ِ ات َو ْأ ال َ ْر ِض أَ ْن َت َو ِل ِّي ِ ي ف ُّ ي الد ْن َي َ ا و ْا ٰ ال ِخ َر ِة َت َو َّف ِن ُ ي م ْس ِل ًما َوأَ ْل ِح ْق ِن ِ ي ب َّ الص ِ ال ِح َين

Okunuşu: “Rabbi kad âteytenî minel-mülki ve ‘allemtenî min te’vîlil-ehâdîsi fâtıras-semâvâti vel-ardı ente veliyyî fiddünyâ vel-âhıreti teveffenî müslimevve elhıknî bissâlihîn.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 12/101) 

Yusuf peygamberin duasında şu hususların öne çıktığını görüyoruz:

Allah’ın haram kıldığı bir fiili işlememek için hapse  girmeyi göze alan Hz. Yusuf, haram fiilden ancak Allah’ın yardımı ile kurtulmanın mümkün olduğunu dile getiriyor ve bu konuda Allah’tan yardım istiyor. Allah da onu bu kötülükten koruyor. (Yûsuf, 12/24)

Mısır’da hazine bakanı olduktan sonra, Allah’ın kendisine verdiği mülkü ve ilmi itiraf ediyor, kendisinin velisi ve yardımcısı olduğunu dile getiriyor ve Allah’tan Müslüman olarak ölmeyi ve sâlihlerin arasına dâhil etmesini istiyor. 

---

www.sesliterapi.net

@sesliterapi