top of page

El-Bâsıt

ree

Kalbi Genişleten Kudret: El-Bâsıt

Ruhun dar geçitlerinden geniş ufuklara açılan ilâhî bir isim.

Hayat, kimi zaman kalbi sıkar; kimi zamansa içini bir ferahlıkla doldurur. Darlığın ardından gelen genişlik, Allah’ın El-Bâsıt isminin tecellisidir. Bu isim, kalplere rahatlık veren, geçitleri açan, zihinleri berraklaştıran bir rahmet kapısıdır. Tıpkı sabahın karanlığı yaran ışığı gibi… El-Kâbıd nasıl ki sıkışıklığın terbiyesi ise, El-Bâsıt da genişliğin lütfudur. Ancak bu genişlik, sadece maddî değil, daha çok mânevîdir. Kalpte açılan bir pencere, ruhun yeniden doğduğu bir andır.

İnsanoğlu çoğu zaman ferahlıkta Allah’ı unutur. Ama Sufîler bilir ki genişlik bir imtihandır. Çünkü nimet içinde tevazu göstermek, bollukta şükürle ayakta kalmak zordur. El-Bâsıt ismi, sadece açan değil; açarak hatırlatan bir isimdir. Kalbi genişleten ama o genişliği unutmamak için içe de baktıran bir kudretin adıdır.


El-Bâsıt ; Açan, Genişleten, Bolluk Veren

Kalbi Genişleten Bir Kudretin Tecellisi

Hayat bazen daralır. Nefes sıkışır, kalp çekilir, yollar kapanır. Böyle zamanlarda insan, Rabbin darlıkla imtihan ettiğini sanır. Oysa darlığın içindeki ilâhî bir sır vardır: Açılma vaadi. Ve bu vaadin arkasında yatan kudretli isim El-Bâsıt’tır.

El-Bâsıt, dilediğine açan, genişleten, bolluk veren Allah’tır. O, kalbi darlıkla sınar ama ardından rahmetle genişletir. Tohumu toprağa gömerken onu boğmaz; çatlatır, yeşertir, güneşe doğru büyütür. İşte El-Bâsıt, bu açılışın ilâhî sıfatıdır.

Bu isim sadece maddî bolluk değil, mânevî genişliktir. Kalpteki kuşatılmış duyguların çözülmesi, gönlün yeniden umutla dolması, ruhun karanlıktan çıkıp ferahı bulması El-Bâsıt’ın bir lütfudur. İnsan yalnızca rızıkla değil; huzurla da doyurulur. Ve işte o huzurun sahibi, açan ve genişleten olarak El-Bâsıt’tır.

Tasavvufî gelenekte El-Bâsıt ismi, kalbin genişlemesiyle anılır. Sufilere göre bu genişleme, kalbin sırra hazır hâle gelmesi demektir. Çünkü dar kalpte sır barınmaz. Kalp genişledikçe aşk büyür; aşk büyüdükçe insan Allah’a yaklaşır.

İbn Atâullah el-İskenderî der ki: “Kalbin genişlemesi, içine doğan ilâhî nurları taşıyabilmesi içindir.” Bu yüzden El-Bâsıt’ın tecellisi, yalnızca malda değil, hâlde zuhur eder. İnsan fark etmeden içinin açıldığını hisseder. Dua etmek kolaylaşır, umut kendiliğinden yeşerir. Çünkü Allah, kulunun içini kendisine açmaktadır.


Kalbi Açan Kudret: El-Bâsıt’ın Derin Sırrı

Her şeyin daraldığı bir anda bir nefes gelir. O nefes ne ağızdan çıkar ne ciğeri şişirir. O nefes kalbin tam ortasında yankılanır. İşte o, El-Bâsıt’ın habercisidir. Çünkü El-Bâsıt, Allah’ın kuluna “Ben buradayım” dediği andır. Darlığın ardından gelen genişlikte, bir ilâhî tebessüm saklıdır.

Ve kul anlar ki; darlığı veren, genişliği de verendir. Kalbi sıkan O olduğu gibi, açan da yalnızca O’dur. Kul sadece sabretmiştir, ama o sabrın mükâfatı olarak içinden bir gök açılmıştır. Artık eskisi gibi değildir. Aynı evde, aynı odada, aynı hayatta yaşar ama başka bir bilinçle.

Çünkü El-Bâsıt tecelli ettiğinde, sadece dış âlem değil; iç âlem de genişler. Kalbin kıvrımları açılır, orada unutulmuş duygular yeniden canlanır. Sevgi, şefkat, anlayış, af… hepsi yeniden doğar. El-Bâsıt, kulun gönlünü bir bahar tarlasına çevirir. O güne dek donmuş duygular çözülür, buzlar erir, akan sular yeniden akar.

Ama bu genişlik, öyle sıradan bir bolluk değildir. El-Bâsıt, kuluna bazen hiçbir şey vermeden bile bolluk ihsan eder. Çünkü esas bolluk, verilende değil; verilenin idrakindedir. Bir yudum suya “şükür” diyebilmek, bir tebessümle dünyayı seyredebilmektir.

Bazı insanlar çok şeye sahiptir ama dardır. Kalbi küçüktür, ruhu dar bir kafeste yaşar. Oysa El-Bâsıt, gönlü küçük olanı büyütür. Kalbini genişletir, ta ki o kalp, Allah’tan başka her şeyi affedebilecek hâle gelsin. Çünkü affedebilen kalp, genişlemiş kalptir. Vermeyi bilen ruh, bolluğa ulaşmış ruhtur.

İbn Arabî şöyle der: “Hakikatte genişleyen kul, Allah’ı daha çok taşıyabilir.” Bu cümlede geçen “taşımak”, maddî bir taşıma değil, tecellîye hazır hâle gelmektir. Kalbi açılan kul, artık O’nun nazarına layık bir mekândır. Ve Allah, geniş kalpleri sever.


Darlığın Ardından Gelen İlâhî Nefes

Her darlığın ardında bir lütuf gizlidir. Bu lütfun adı El-Bâsıt’tır. Kul sıkılır, bunalır, daralır. Duâları göğe ulaşmaz zanneder. Gönlüne kilit vurulmuş gibidir. Ne ağlayabilir ne de gülebilir. O hâlde kalır, sessiz. Ama işte tam o sessizlikte, tam da umutlar tükendiğinde bir genişlik doğar.

Bu genişlik, sadece olayların değişmesiyle ilgili değildir. Bazen hayat değişmez; ama kulun kalbi değişir. Aynı acıyla yaşar ama artık o acı onu batırmaz, yüzdürür. Aynı yalnızlıkla kalır ama o yalnızlık onu boğmaz, diriltir. Çünkü artık kalbi genişlemiştir. El-Bâsıt tecelli etmiştir.

Sufiler bu hâli şöyle tarif eder: “El-Kâbıd sıkar, El-Bâsıt ağlatır… sonra o gözyaşıyla kalbi sulayıp genişletir.”Gözyaşı burada sadece hüzün değil, arınmanın nişanıdır. Genişlemiş kalp artık taşmaz; akar. Sessizce, ilâhî akışa karışır.

Bolluk sadece malda değil, mânâdadır. El-Bâsıt tecelli ettiğinde, insan bir kelimeyle aydınlanır, bir sözle ferahlar. Gönlünün kıyısına dokunan bir sesle bile yeniden doğar. Çünkü kalbin kapıları açılmıştır artık.

El-Bâsıt isminin sırlarından biri de, bu genişliğin kulun taşıyamayacağı kadar fazla olmamasıdır. Allah kuluna taşıyabileceği kadar verir. Ama her verdiğinde bir iç açılımı yaşanır. Gönül daha derin hisseder, daha çok anlar. O yüzden genişlik, bir yük değil; bir hafifliktir. Varlığın yükünü hafifletir, yokluğun sırrını öğretir.

Çünkü El-Bâsıt sadece “vermek” demek değildir. Aynı zamanda “açmak”, “salmak”, “çözmek”tir. Düğümleri çözmek, yolları açmak, kapalı kalpleri ferahlatmak… İşte bu isim tüm bunların kudretli sahibidir.

Mevlânâ ne güzel söyler:

“Dert bir kilittir, sabır anahtar. Açan ise Allah’tır.”

O açan, El-Bâsıt’tır.

O zaman kul da şunu öğrenir: Sıkıntı geldiğinde beklemeli, El-Bâsıt’ı çağırmalı.

Çünkü genişliğin sırrı, sabrın sonunda gelen o İlâhî açılıştadır.


El-Bâsıt’ın Gönülde Açtığı Pencere

İnsanın ruhu bir odadır; kimi zaman havasız, kimi zaman ışıksız. El-Kâbıd ismiyle o odanın kapıları kapanır; içeriye hiçbir şey girmez gibi olur. Ama El-Bâsıt ile birlikte o oda yeniden pencerelere kavuşur. Gönül ferahlar, ruh nefes alır. Bu nefes alış, sadece hayatta kalmak için değil; hakikate uyanmak içindir.

Bazen bir secde uzar…

Kalpten yükselen bir “Yâ Bâsıt” sesiyle başlar ve secdenin içi genişler. O secdede âlem açılır; çünkü El-Bâsıt, kuluna âlemin derinliklerini hissettirir. Gönlünü darlayan her şey çözülür; kelimeler tekrar dile gelir. Kalbin içinde taşıdığı nice acı, o an bir ilâhî ferahlıkla yer değiştirir.

Sufiler der ki, “Bast hâli bir ziyarettir.” O anlar kısa sürer belki, ama kalpte bıraktığı iz sonsuzdur. Tıpkı yağmur sonrası toprağın kokusu gibi…

El-Bâsıt, kalpte rahmetin izini bırakır.

Çünkü O, “rahmet kapılarını açandır.”

El-Bâsıt, yalnızca dışsal bolluk değildir.

Bazen hiçbir şey değişmez; ama insan daha çok hisseder.

Aynı sofrada oturur, aynı ekmeği yer, ama artık şükürle.

Çünkü El-Bâsıt’ın asıl tecellisi içtedir.

Bolluk içeride başlar, içeride çoğalır.

İçte doğmayan hiçbir genişlik dışta kalıcı olamaz.

İşte bu yüzden Mevlânâ: “Bolluğu dışarda değil, kalbinde ara. Zenginlik hissettiklerindedir.” diye fısıldar bize asırlardan.

Bu tecellide kul, “neden bu kadar sıkıştım?” sorusunun cevabını “beni açacak olan Sen’din” diyerek bulur. Bu fark ediş, genişliğin başlangıcıdır. El-Bâsıt, önce fark ettirir; sonra açar. Farkına varmak ise ilâhî bir armağandır.

Çünkü Allah bir kulunun gönlünü genişletmişse, artık o gönül sadece kendine ait değildir. Başkasını da taşır, başka acılara da yer açar. Empati, feraset, anlayış hep bu genişlemenin neticesidir. O yüzden El-Bâsıt isminin tecelli ettiği kalp, aynı zamanda rahmet kapısı hâline gelir.

Genişlik, kalbin olgunluk ölçüsüdür. Dar gönül çabuk öfkelenir, çabuk kırılır. Ama geniş gönül affeder, anlar, dua eder. İşte El-Bâsıt kulunu affedici kılar. Çünkü Rabbinden bolluk gören kul, vermeyi öğrenir. Rabbinden merhamet gören, başkasına yumuşar. Bu genişlik, ilâhîdir.


Kalbin Genişlemesi: El-Bâsıt’ın Derin Hikmeti

El-Bâsıt ismiyle genişleyen bir kalp, artık başka kalpleri de kuşatmaya başlar. Bu, yalnızca bir bolluk hissi değil; ilâhî bir kabiliyetin, insanın ruhuna dokunuşudur. Rabbimiz, bazı kullarına öyle bir iç açıklığı verir ki, onların yanında en daralan kalpler bile nefes bulur. İşte o gönüller, El-Bâsıt’ın yeryüzündeki aynalarıdır.

Genişlemek, sabırla gelir. Gönlün genişlemesi, bir süreçtir; darlıkla başlayan ve sabırla ilerleyen bir süreç. Bu yüzden Allah, El-Kâbıd ismiyle başlatır bu yolculuğu; El-Bâsıt ile tamamlar. Her kabz bir bast içindir. Bu ilâhî dengeyi fark eden kişi, artık hiçbir sıkıntıyı “boşuna” görmez. Her darlığın ardında, bir genişliğin adımları vardır.

Şeyh Ahmed Zerrûk şöyle der: “Kabz hâli, bastın ilk kıvılcımıdır. O yüzden bast, sabredenlerin sevincidir.”

El-Bâsıt ismi, kulun gözlerini dış dünyaya değil, kendi içindeki sonsuzluklara çevirir. Çünkü asıl genişlik, imkânlarda değil; idraktedir. Kalp anlayışla büyür. Anladıkça genişler. Kendine bile yer bulamadığın bir kalpte, artık herkes için bir yer vardır. El-Bâsıt, kalbi adeta bir Rahmânî iklim kılar.

Hz. Ebû Bekir’in o mübarek haleti ruhiyesi, El-Bâsıt’ın en parlak tezahürüdür. O, her durumda sükûnetini korumuş, en zorlu anlarda bile kalbinin genişliğiyle çevresini sarmıştı. Çünkü kalp, El-Bâsıt ismine ayna olunca; zaman, mekân, şartlar fark etmeksizin rahmetle akar.

İbn Arabî der ki: “Kalp genişleyince, sırlar açılır. Çünkü hakikat dar kalbe girmez.”

Kalbin genişlemesi sadece duygusal bir hâl değildir; aynı zamanda mânevî bir yakınlıktır. El-Bâsıt, kulunu kendi sırlarına yakınlaştırır. Gönül darlığında görmediğini, genişliğinde sezdirir. Bu sezgi bir nurdur. Bu nur, kalbin içine doğan mârifettir.

Ve bazen öyle bir olur ki, insan içinden taşar. Sevinci sadece kendine ait değildir. Başkalarının tebessümüyle kendi kalbi genişler. Bu hal, El-Bâsıt’ın en güzel tecellisidir. Vermek, paylaşmak, affetmek… hepsi bu iç genişliğinin meyvesidir. Ve hiçbir meyve ağacın kökleri olmadan yeşermez. İşte El-Kâbıd o kökleri kazandırır; El-Bâsıt ise dalları uzatır.


El-Bâsıt’ın Zikirle Gelen Genişliği

Kalbin genişlemesi sadece hâl ile değil, zikr ile de beslenir. “Yâ Bâsıt” diyerek kalbi zikre alıştırmak, onun sıkışan yönlerini çözmeye başlar. Çünkü her zikir, Allah’ın o Esma’sıyla bir bağ kurmaktır. Zikir, sadece tekrar edilen bir söz değil, kalbin hâline dönüşen bir hatırlamadır. El-Bâsıt ismini zikreden bir gönül, artık sadece kendisi için değil, tüm mahlûkat için genişlemeyi arzular.

Sabahın serinliğinde “Yâ Bâsıt” diyerek başlayan bir kul, güne geniş bir kalple adım atar. Bu zikir, hem iç ferahlığı sağlar hem de kalbi ilâhî rahmete açar. Gün içerisinde tekrarlandıkça, gönül gevşer, ruh hafifler, zihnin ağırlığı azalır. Çünkü El-Bâsıt, yalnızca rızık veren değil; iç darlığını gideren, ruhu genişleten, kalbe ferahlık soluyan bir İsim’dir.

Sufiler, özellikle zikirde sükûnetin hâkim olduğu zamanları tercih ederler. “Yâ Bâsıt” zikri, gün batımında da farklı bir lezzetle kalbe işler. Güneş batarken dünya daralsa da, kalp El-Bâsıt ile genişler. Çünkü o an, göğün açıldığı, perdelerin inceldiği bir vakittir.

İbn Atâullah el-İskenderî şöyle der: “Zikir, kalpteki daralmayı ilâhî bir nefesle söker.”

Zikrin bu tesiri, sadece sözde kalmaz; davranışlara, ilişkilere, hayata da sirayet eder. El-Bâsıt ismini diline alan bir kul, cömertleşir. Yalnızca malıyla değil; zamanı, ilgisi, merhametiyle de genişler. Çünkü El-Bâsıt olan Allah, kulunu genişlettiğinde, o kul artık kendisine değil, O’na benzemeye başlar.

Bu hâl, Resûlullah’ın (s.a.v) hayatında zirvesini bulur. En dar zamanlarda bile ümmetini düşünen, en sıkışık anlarında bile tebessüm edebilen bir Peygamber… O’nun kalbi, El-Bâsıt isminin yaşayan bir misâliydi.

Şimdi bu isimle yapılan zikrin ardından dilimizi duaya çevirelim.


Yâ Bâsıt!

Ey içime ferahlık üfleyen Rabbim,

Kalbimi daraltan her gölgeyi Senin nurunla erit.

Düşüncelerimin çıkmazlarını, gönlümün karanlık dehlizlerini “Yâ Bâsıt” isminle aydınlat.

Sıkışan kelimelerime açlık ver,

Konuşamayan kalbime genişlik bahşet.

Ne zaman bir darlık kapımı çalsa,

Bilirim ki, ardında Sen’in bastın vardır.

Ey Rahmetiyle yeryüzünü döşeyen,

Ey Genişlik Veren, Sen ki bir gönlü genişletince, O gönül bütün mahlûkâtı kuşatır…

Bana geniş bir kalp nasip et.

Öyle bir kalp ki; Darıldığında affetsin,

Üzüldüğünde sussun,

Sevinçte taşsın,

Darlıkta secde etsin…

“Yâ Bâsıt” isminle beni de bast eyle…

Kalbimi senin için aç,

Gönlümü seninle doldur.

Âmin.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page