top of page

El-Azîm

ree

Azamet sahibi, yücelik ve büyüklükte benzeri olmayan

Bir dağın önünde durduğunda insan ne hisseder? Bir gökyüzüne uzun uzun baktığında ya da bir yıldırımın çatlayışıyla irkildiğinde…İşte o an, ruhun derinliklerinde bir kıpırtı belirir: “Bu büyüklük, bu ihtişam, bu azamet… ancak Allah’a mahsus olabilir.”

El-Azîm ismi, kula varlık sınırlarını hatırlatan bir çağrıdır. Seninle Rabbin arasındaki farkı iliklerine kadar duyduğun bir haşyet anıdır. Ve bu haşyet, seni küçültmek için değil, yerini göstermek için nazil olur. Çünkü Azîm olan Allah, kudretiyle ezici değil; azametiyle terbiye edicidir.


El-Azîm ve Kulun Kendini Bilmesi

Tasavvufun ilk kapısı "kendini bilmektir. "Ama bu kendini bilme, yalnızca nefsin karanlıklarını tanımakla olmaz. Kendini bilmek, karşısında durduğun yüceliği fark etmekle başlar.

Sûfîler der ki:

“Azamet, gölgede tanınır. Güneş seni yakmadıkça, onun büyüklüğünü hissedemezsin.”

El-Azîm olan Allah’ın önünde eğilmek, nefsin büyüme arzusunu kırar. İnsan ne kadar çok şey başarsa da, bir gün kalbine şu sükûtlu cümle gelir:

“Sen O değilsin…Ve bu iyi bir şey.”

Çünkü kul, kendi acizliğini tanıdıkça Rabbinin kudretini daha içli bir şekilde idrak eder. Ve işte bu idrak, tevazunun değil, ilâhî bir huzurun kapısını aralar.


El-Azîm ve Sessiz Yücelik

Yücelik bağırmaz. Gerçek azamet, göz önünde olmakla değil, gizli bir haşyetle kendini duyurur.

Sufîler bunu şöyle anlatır:

“El-Azîm olan, sessizce ürpertir. Onu gördüğünde değil, varlığını hissettiğinde tir tir titrersin.”

El-Azîm ismini tefekkür etmek, bütün kâinatı bir kıyafet gibi üzerinden çıkarmaktır. İnsanın kalbinde, “Ben varım” diyen sesi susturur ve yerine şöyle bir fısıltı bırakır:

“Sadece O var…”

Bu, ne yok oluş ne de kendini silme hâlidir. Bu, senin büyüklük arayışını sonsuz bir büyüklüğe bırakma cesaretidir.


Azametle Kurulan İlişki: Korku Değil, Hâya

El-Azîm ismi, bazılarında bir korku duygusu doğurabilir. Ama sufîlere göre bu korku, “cehennem korkusu” değil; yüzüne bakamama mahcubiyetidir.

Nitekim sahabe arasında şöyle bir rivayet vardır:

“Peygamber’in huzurunda sesini yükseltenler, Allah’ın Azîm oluşunu kalplerine sindirememişlerdi.”(İbn Ebî Şeybe, el-Musannef)

Demek ki yüce olanın karşısında, kulun sesi değil, secdesi yükselir.

Bir mürşid şöyle demiştir:

“Azîm olan Allah, yüksek ses istemez. Kalpten gelen bir iç çekiş, O’nun katında feryattan daha yücedir.”

El-Azîm ve Kâinatın Suskun Dili

Gökler konuşmaz. Yıldızlar bir şey söylemez. Ama geceleyin semaya bakarken kalbinde bir titreme hissediyorsan, El-Azîm ismiyle karşı karşıyasın.

Zira o sessizlik, sıradan bir sükût değil, azametle susan bir ihtişamdır.

Sufîler buna “tefekkür secdesi” der. Dil susar, göz kapanır, kalp evrenin içindeki düzeni duyar:

“Bu kadar kusursuz olan bir şey, ancak sonsuz bir kudretin eseridir.”

El-Azîm olan Allah, kudretini çığlıklarla değil, ince hesaplarla gösterir.

Bir kar tanesindeki simetriyle, bir çiçeğin içindeki geometriyle, bir gölgenin uzunluğuyla, kudreti konuşmadan anlatır.

Ve insan bu düzen karşısında ya teslim olur ya da kendi küçüklüğünü fark edip kalbiyle secdeye kapanır.


Hz. Peygamber ve El-Azîm’in Terbiyesi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.),Allah’ın Azîm oluşunu en derinden yaşayan insandır. Mi’rac’da Sidretü’l-Müntehâ’ ya vardığında, onun önünde gökler titrerken o sadece şunu söylemiştir:

“Ben acizim, ben kulum.”

Azameti gören biri, büyümeye kalkmaz. Bilakis küçülür; çünkü yücelik ona yeter.

Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’an’da şöyle buyurur:

“Gerçekten sen yüce bir ahlâk üzeresin.”(Kalem, 4)

Burada geçen “yüce ahlâk”, sadece merhamet değil, Allah’ın yüceliğini kalpte taşıyabilme terbiyesidir.

Yani Resûlullah’ın duruşu, Azîm olan Allah’ın yeryüzündeki gölgesi gibiydi: Zorlamadan eğiten, kırmadan yönlendiren, korkutmadan hidayete davet eden bir azamet…


El-Azîm ve Kalpteki Tevazu Derinliği

İnsan kalbi, büyümeyi sever. Görünmek, öne çıkmak, değer görmek ister. Ama El-Azîm ismi, bu arzunun üzerine su serperek şöyle der:

“Senin gerçek büyüklüğün, benim büyüklüğümle buluştuğunda başlar.”

Gerçek tevazu, bir eksiklik hissinden doğmaz. Bilakis, sonsuz bir kudretin karşısında yerini bilme halidir.

Bu yüzden sufîler, tefekkür anlarında şöyle bir dua ederler:

“Yâ Azîm…Senin azametin karşında ben ancak susabilirim. Konuştuğumda eksilirim. Sustukça seninle dolarım.”

İşte bu yüzden bir derviş, çok konuşmaz, çok iddia etmez. Azîm olanı tanıyanın kalbi yüksektir ama başı eğiktir.


Büyüklüğün İçindeki Merhamet: Azametle Değil, Lütufla Eğitmek

Azamet bazen korkutucu bir kelime gibi gelir kulağa. Ama Allah’ın El-Azîm oluşu, korkutmak için değil, sığınacak bir yüceliği göstermek içindir.

El-Azîm olan Allah, kuluna haddini bildirirken onun onurunu kırmaz.

Cezalandırır ama utandırmaz. Uyarır ama mahvetmez.

Bu yüzden sufîler, Allah’ın büyüklüğünü anlatırken şöyle der:

“Onun azameti, kudretinde değil; kudretine rağmen affetmesindedir.”

Azîm olan Allah, intikam almakla değil, sabırla büyüktür. Ve işte bu yüzden azamet korku değil, sığınılacak bir liman hâline gelir.


Zamanı Aşan Azamet: Değişmeyen Yücelik

Zaman, her şeyi yıpratır. Krallar tahtlarından düşer, şehirler harabeye döner, sözler unutulur, yüzler silinir…

Ama bir şey vardır ki zamana yenilmez: El-Azîm olan Allah’ın azameti.

O’nun büyüklüğü, ne çağların değişiminden etkilenirse insanın heveslerinden.

Sufîler bunu şöyle ifade eder:

“Bütün gölgeler devrilir, ama Allah’ın yüceliği sabahın güneşi gibi hep tepededir.”

Sen yorgun düşsen bile, O’nun kudreti düşmez. Sen inancını zayıflatsan da O’nun varlığı azalmaz. İşte bu yüzden El-Azîm ismini anmak, insana değişmeyene tutunma hissi verir.

O her zaman büyüktür. Senin en küçük hâlinde bile…


Azîm ile Nefsin Terbiyesi: Küçülerek Büyümek

İnsan büyümek ister, ama bazen o büyüme nefsin şişmesidir.

El-Azîm ismiyle yapılan tefekkür, insana “asıl büyüklüğün senin dışındadır” der. Ve bu farkındalık, nefsin kendini terbiye etmesini sağlar.

“Büyüklük Allah’a, acziyet bana yakışır.”der sufî. Ve sonra da ekler: “Ama Allah’ı bilen bir aciz, büyüklüğün en temiz halidir.”

İşte bu yüzden en büyük insanlar en eğilmiş olanlardır.

Çünkü El-Azîm olan Allah’ın önünde duruşları dikleşmez, kalpleri büyür.


Sufîlerde El-Azîm’in Tecellisi: Susarak Söylemek

Sufîler arasında El-Azîm ismi pek çok kere zikredilmeden yaşanır. Çünkü bu isim öyle haşmetlidir ki onun zikri bile bazen kalbi ürpertmeye yeter.

Bir mürşidin ifadesiyle:

“Azîm olan Allah anıldığında kalbim ayakta durmak ister; ama dizlerim çöker.”

İşte bu hal, gerçekten tanıyanın hâlidir. Kâğıt üzerinde Allah’ın büyüklüğünden bahsetmek kolaydır; ama kalpte o büyüklüğü taşımak ağırlık isteyen bir iştir.

Bu yüzden bazı dervişler, yalnızca sabah vaktinde, sessiz bir odada, tek başına “Yâ Azîm” demeyi tercih ederler.

Ve o tek kelimeyle gün boyunca kendilerini terbiye ederler.

Çünkü bir kere “Yâ Azîm” diyebilen, nefsine “sen yoksun” diyebilecek kadar yürek sahibidir.


Yalnızlık Anlarında El-Azîm’in Kalbe İnişi

İnsan bazen öyle bir yalnızlık yaşar kine bir dost, ne bir söz, ne bir bakış teselli edebilir.

İşte o anlarda kalbin en karanlık köşesine bir sessizlik iner.

Ve o sessizlikten bir ses yükselir:

“Ben buradayım…” Bu, El-Azîm’in sesidir.

Çünkü büyüklük, yalnızca göğe değil, kalbin en kuytu köşesine de sığar.

Ve Allah büyüklüğüyle insanın acizliğine dokunur. Onu ezen değil, şefkatle saran bir dokunuşla.

Sufîler, yalnız kaldıklarında hiçbir şey yapamaz hâlde olduklarında sadece bir cümle söyler:

“Yâ Azîm, sen bilirsin…”

Bu bir şikâyet değil. Bu, bir teslimiyet. Çünkü azameti tanıyan, kendi yükünü bırakmayı öğrenir.


Kur’an’da El-Azîm: Ayetlerle Yüceliğe Dokunmak

Kur’an’da El-Azîm ismi, çoğunlukla Allah’ın kelâmının büyüklüğüyle birlikte anılır. Örneğin Ayetü’l-Kürsî’nin sonunda şöyle buyrulur:

“Ve Huve’l-Aliyyü’l-Azîm.”(Bakara, 255)

Bu ifadedeki “Azîm”, sadece bilgiyle değil, hükümle, yönetimle, kuşatışla ilgilidir. Yani Allah’ın azameti,sadece büyüklük değil,her şeyi ihata edişiyle tecelli eder.

Sufîler bu ayeti okurkenkalplerine şunu fısıldarlar:

“Senin gücünle kuşatılmışkenben neye güveneyim?” “Ben senin büyüklüğünde kaybolmak istiyorum.” “Yâ Azîm, beni senden başkasına baktırma.”

Kur’an’ın kendisi de “Azîm” olarak tanımlanır:

“Ve innehu le-kitâbun azîm.”“Gerçekten bu, azametli bir kitaptır.”(Fussilet, 41/41)

Bu ayette geçen “azîm”, Kur’an’ın yüceliğini, ilâhî dokunuşunu, her asrı kuşatmasını, kalplere nizam getiren yönünü ifade eder.


Tarih Boyunca El-Azîm’in Yankısı

Allah’ın azameti, yalnızca ayetlerde ya da gönüllerde değil, tarih boyunca akıp gelen bir sır gibiher medeniyeti etkilemiştir.

Sufîler, azametin tarih içindeki yankılarını şöyle anlatır:

“Nimrut kibirle yükseldi, Musa’nın Rabbi ise azametle bastırdı. Firavun kendini tanrı ilan etti, ama denizde bir dalga onun azametine perde oldu.”

Bu örneklerde El-Azîm isminin kudret boyutu vardır. Ama bu kudret, zulmetmek için değil, zulme son vermek içindir.

Çünkü Allah’ın büyüklüğü, korkulan değil, zulüm karşısında güvenilen bir büyüklüktür.


Tevazunun Kaynağı: El-Azîm’i Tanımak

Bir mürşid şöyle demiştir:

“El-Azîm ismini bilen biriartık büyük görünmek istemez.” “Çünkü gerçekten büyüğü tanıyan,kendini yükseltme ihtiyacı duymaz.”

Bu, yalnızca dilde değil, kalpte gerçekleşen bir dönüşümdür.

El-Azîm’in farkındalığı, insanı gösterişten uzaklaştırır. Riyayı, kibri,‘ben’ diyen dili yavaşça susturur.

İşte bu yüzden tasavvufta El-Azîm ismi, bazen sadece tefekkürle yaşanır. Zikirle değil. Konuşmakla değil. Bir suskunluk içinde…

Bir ârif der ki:

“Azîm olan Allah’ın ismini dilime almaya çekinirim bazen. Çünkü ben küçüğüm, O çok büyük.” “Ama bazen de o büyüklüğün içinde öyle bir merhamet hissederim ki bütün aczimi unuturum.”

İlim Yolculuğunda El-Azîm’in İlhamı

İlim sahibi olmak, insanı büyütebilir. Ama bu büyüme, El-Azîm ismini tanımadan gerçekleşirse, kibri besler.

Bu yüzden ilk sufîlerden İmam Mâlik, bir talebesinin çokça konuşmasına karşı şöyle demiştir:

“Bilmeyi büyüklük zannetme. Bilmek, Allah’ın büyüklüğünü tanımaktır.”

El-Azîm ismiyle ilim yoluna çıkan biri, sadece bilmekle kalmaz; bildiği kadar susar.

Çünkü azameti gören bir ilim sahibi, artık hüküm vermeye değil, anlamaya yönelir.

O yüzden İbn Arabî der ki:

“Gerçek büyüklük, Allah’ın büyüklüğü karşısında küçülmesini bilen ilimdir.”

Zikir Usulü ve Derin Anlayışla Yâ Azîm Demek

El-Azîm ismiyle yapılan zikir, yalnızca bir büyüklüğü tekrar etmek değildir. Bu zikir, nefsi küçültmek ve ruhu terbiye etmek için yapılır.

Zikir Usulü:

  • Sabah namazı sonrası ve gece vakti (teheccüde yakın saatlerde) tercih edilir.

  • En az 99 defa "Yâ Azîm" ismiyle tekrarlanır.

  • Her tekrar, nefeste derin bir içlenişle, azametin huzurunda eğilerek söylenir.

  • Gözler kapalı, kalp El-Azîm olan Allah’ın göğü kuşatan yüceliğine yönelmiş olmalıdır.

  • Zikir sonunda şu dua kalpten geçirilir:

“Yâ Azîm…

Senin yüceliğinin önünde eğildim.

Beni kendime bırakma.

Nefsimin büyüme arzusundan kurtar.

Sadece Senin büyüklüğünü tanıyan, sadece

Sana secde eden,

sadece Senden korkan

ve sadece Sana umutla bakan bir kalp nasip eyle…”


Bu zikir zamanla kişide bir tevazu hâli, bir sükûnet terbiyesi ve bir ilim edebi hâsıl eder.

El-Azîm ismini çokça zikreden kişi, insanları ezmeden yürümeyi, sözle değil hâl ile öğretmeyi öğrenir.

Dua:

El-Azîm’in Gölgesinde Sessizce Büyümek İçin

“Yâ Azîm…

Yüceliğin sonsuz, merhametin sınırsız, rahmetin kuşatıcıdır.

Ben küçük bir kalp taşıyorum,

ama Senin büyüklüğünü hissettiğimde o kalpte dünya sükûn bulur.

Yâ Azîm…

Senin büyüklüğüne güvenmek istiyorum, korkmak değil.

Azametin gölgesinde kaybolmak değil, huzur bulmak istiyorum.

Bana, küçük hâlimle büyük hakikatler taşıyabilecek bir ruh ver.

Senin büyüklüğünün karşısında kalbimi eğ.

Ama bu eğilişten rahmet doğur.

Kendime büyük görünmemi engelle.

Senin büyüklüğünle büyümeyi,

Senin azametinle derinleşmeyi,

Senin kudretinle susmayı nasip et. Amin.”

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page