Aslan Burcu Esmaları / İbn. Arabi Hz.
- Sesli Terapi
- 20 Haz
- 16 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Haz
Aslan Burcu Esması
Sevgili takipçilerimiz, Burcunun esması podcast yayınımızın 11. Bölümü ile birlikteyiz, sen de burcunun hangi esmayı taşıdığını öğrenmek istersen, kanalımızda yayınladığımız ibn arabi hazretlerinin eserlerinden ilhamla kaleme aldığımız burcunun esması bölümlerini ve daha bir çok islam alimlerimizin eserlerini sesli kitap olarak dinleyebilirsiniz.
Aslan burcu, yaratılışta El-Celîl’in ve El-Metîn’in kudretiyle şekillenen bir cevhere sahiptir. Güneşin merkezde oluşu gibi, Aslan da hayatı etrafında toplar; ama hakikati arayan bir gönül için bu merkezde kibir değil secde olmalıdır. İbn Arabi Hazretleri’nin izinden giderek görüyoruz ki, zahirdeki güç ve liderlik arzusu aslında kalbin Allah’a teslimiyetindeki incelikli bir imtihandır. Bu içerikte, Aslan burcunun ardındaki İlahi Esma’ları keşfediyoruz: El-Azîz’in haşmetiyle sınanan, El-Vedûd’un şefkatiyle dengelenen bir ruhun hikâyesi bu. Her burç gibi, Aslan da bir aynadır: içindeki aslanı terbiye ettiğinde, aslında içindeki Allah’a yönelen kul açığa çıkar. Bu bölüm, Aslan burcunda doğmuş ruhlara; liderliği kalpte secdeyle yoğurmayı öğütleyen bir Esma yolculuğu sunuyor. Kalbine bak; hakiki kudret orada saklıdır.
Gökyüzünün kralı, Güneş’in tahtına oturmuş bir burç: Aslan.
Ama bu salt bir güç gösterisi değil…
Bu, Allah’ın celalî isimlerinden biriyle yaratılmış bir ruhun, dünyaya yansıyan kıvılcımıdır.
Aslan burcuna doğan biri, sadece dikkat çekmek istemez.
O, kendine biçilen bir kudret kisvesiyle, etrafına yön vermeyi arzular.
Sevgisi büyük, koruyuculuğu ihtişamlı, duruşu ise sarsılmazdır.
Ama bu yüceliğin altında, çok ince bir sır yatar:
Bu ihtişam onun değil, O’nun tecellisidir.
İbn Arabi Hazretleri, Fütûhâtü’l-Mekkiyye'de şöyle der:
“Celal ismiyle tecelli eden, azameti yüklenir. Ama azametin kime ait olduğunu unutan, yanar.”
Aslan burcu işte tam da bu sınırda yaşar: Parlamak ile yanmak, Yüceltmek ile kibirlenmek,
Güç göstermek ile hizmet etmek arasında…
Bu yayında şu sorulara birlikte cevap arayacağız: Aslan burcuna doğan bir ruh neden sürekli “görülmek” ister?
Hangi Esma, onun içindeki bu ateşi kutsar ve aynı zamanda sınar?
El-Celîl ismi, yalnızca haşmet midir, yoksa aynı zamanda taşıması ağır bir emaneti mi simgeler?
Ve Aslan burcu, kudretle yoğrulmuş bir ruh mu; yoksa celal perdesinde incinmiş bir kalp mi?
Bugün birlikte, ateşin ruhla buluştuğu o yerde duracağız.
Orada yalnızca alev yok.
Orada bir isim var.
Ve o isim seni çağırıyor:
“Ey kudretiyle sınanan kul, celalimle yanma; celalimle arın.”
Bu bir astroloji değil.
Bu bir fıtrat yolculuğu.
Senin içindeki ateşi, hangi Esma tutuşturdu sorusunun peşindeyiz.
O hâlde kalbini ateşin kıyısına getir…
Korkma.
Bu ateş seni yakmak için değil;
saflaştırmak için var.
Başlıyoruz…
Aslan Burcunun Ateş Elementiyle Olan İlahi Bağı
Ateş…
Yakar, aydınlatır, dönüştürür.
Ve kimi zaman da her şeyi geride bırakır: küle çevirir.
İşte bu yüzden İbn Arabi Hazretleri, ateşi yalnızca bir unsur olarak değil,
“kudretin zuhur ettiği celalî bir hakikat” olarak görür.
Ateş, yalnızca fiziksel bir varlık değil;
aynı zamanda ilahi tecellinin en keskin aynalarından biridir.
Aslan burcu işte bu aynada doğar.
Onun ruhunda, yanmaya hazır bir enerji özü vardır.
Bu enerji sadece hareket değil, hükümranlık arzusudur.
O lider olmak ister.
Ama neden?
Çünkü onun içinde çağlayan bir ses vardır:
"Ben sıradan biri değilim. Ben görünmeliyim. Tanınmalıyım. Parlamalıyım."
Bu ses, nefsin fısıltısı da olabilir…
Ama aynı zamanda El-Celîl isminin içeriden gelen yankısı da olabilir.
İbn Arabi der ki:
“Ateş, varlığın nur yönünü açığa çıkarır. Ama bu nur, eğer nefsin eliyle ortaya çıkarsa yakar. Eğer hakikatle hizalanırsa nura dönüşür.”
Aslan’ın ateşi, yalnızca sıcaklık değil, kutsallık taşıyan bir ateştir.
Çünkü o, Güneş’in burcudur.
Güneş ise tasavvufta “hakikatin zuhur merkezi” olarak kabul edilir.
Işık verir, yön gösterir, saklanmaz.
Tüm varlık onun çevresinde döner.
İşte Aslan burcu, bu Güneş’in ruhsal temsilidir:
– O merkez olmak ister,
– Etrafına ışık saçmak ister,
– Ama aynı zamanda ilgiye muhtaçtır.
İşte tam bu noktada Esma’nın dengesine ihtiyaç duyar.
Çünkü her ilahi isim, taşıyana bir sorumluluk da yükler.
Aslan’ın içindeki ateş, ya hizmete dönüşecek, ya da kibre.
Ya El-Metîn gibi sağlam duracak, ya da El-Kahhâr gibi yıpratıcı olacak.
Peki fark ne?
Nerede kırılır bu çizgi?
İbn Arabi’nin ifadesiyle:
“Kudretin sahibi olduğunu zanneden, kudreti kaybetmiştir. Kudretin tecellisi olduğunu bilen, arif olmuştur.”
Yani Aslan burcu kendine soracak:
“Parlıyorum… ama kimin için?”
“Liderim… ama neyi temsil ediyorum?”
“Seviliyorum… ama bu sevgi kime yöneliyor?”
Eğer bu sorulara verilen cevap “nefs” ise, o ateş yakar.
Ama eğer bu cevap “Rabbim” ise, o zaman Aslan artık bir şah değil, bir kutup yıldızı olur.
Gösterir, yön verir, ama kendisiyle meşgul değildir.
Aslan’ın ateş elementi, onun hem ihtişamıdır hem imtihanı.
Onun içinde kudret var,
ama o kudretle ne yapacağı,
onun kaderini belirler.
El-Celîl, El-Kahhâr, El-Metîn ve El-Azîz Esmalarının Ruhsal Yansıması
Aslan burcunun içindeki kudret ateşini şekillendiren bu dört Esma, sadece yücelik değil, aynı zamanda sorumluluk yüklüdür. Bu Esma’lar, insanda sadece “görkem” değil, “nefsin terbiyesiyle” anlam kazanmış bir otorite olarak zuhur eder.
İbn Arabi’ye göre, Esma tecellisi bir lütuf değil, aynı zamanda bir yüktür.
Çünkü her isim, onu taşıyana bir hal verir.
Ama bu hal, nefsin aynasında bulanırsa kişiyi yoldan çıkarır.
İşte Aslan burcu da, celalî Esma’ların en parlak ama en ağır tecellilerine mazhar olan burçlardan biridir.
El-Celîl – Azamet Sahibi
Celaletin en yüce ismi.
Yalnızca büyüklüğü değil, aynı zamanda bu büyüklüğün taşınabilirliğini anlatır.
El-Celîl ismi Aslan burcunda şöyle tecelli eder:
– Onlar bir odaya girdiğinde fark edilmek ister.
– Sözleri duyulsun, kararları dinlensin, duruşları saygı uyandırsın ister.
Ama eğer bu yücelik Allah’a ait olduğunu unutursa,
Celîl ismi nefsin aynasında “kibir” olarak belirir.
İbn Arabi der ki:
“Celalet, hakikati bilmeyene ağır gelir. Nefs ona tahammül edemez ve onu kendine mal eder.”
El-Kahhâr – Her Şeye Galip Gelen
Aslan burcunun iç dünyasında bir kontrol ihtiyacı vardır.
Yönetmek ister, çünkü içinde her şeyi düzenlemek isteyen bir ses vardır.
Bu ses çoğu zaman El-Kahhâr isminin gölgesidir.
Ama dikkat:
Bu gölgeye düşülürse kişi tahakküm eden, korkutan ve bastıran biri olur.
El-Kahhâr ismi doğru tecelli ettiğinde ise şunu öğretir:
“Kendine hükmetmeyen, kimseye adaletle hükmedemez.”
Yani Aslan, önce kendi öfkesini, egosunu, ihtirasını dize getirmeyi öğrenmelidir.
Ancak o zaman El-Kahhâr, bir tezkiye sıfatı olarak kalbinde açığa çıkar.
El-Metîn – Sarsılmaz, Sağlam Olan
Aslan’ın duruşu genellikle sarsılmazdır.
Güven verir, dayanak olur.
İşte bu El-Metîn’in bir yansımasıdır.
Ama Metîn ismini taşımak, sadece dimdik durmak değil…
Aynı zamanda istikametli kalmak,
güçlüyken bile hakkaniyetli davranmak demektir.
İbn Arabi der ki:
“Metîn olan, gücünü kullanırken titreyen kalpten korkar.”
Yani Aslan gücünü gösterirken, içinde rahmet ve denge taşımalı.
Yoksa bu sarsılmazlık, başkasını ezer.
El-Azîz – Üstün ve Güçlü Olan
Aslan’ın yüreğinde özel olma arzusu vardır.
Fark edilmek, kıymetli olmak ister.
Bu, El-Azîz isminin doğrudan yansımasıdır.
Ama Azîz ismi “üstünlük” değil, Allah’a yakınlıkla elde edilen bir değer duygusudur.
İbn Arabi şöyle der:
“Azîz olan, kimseye üstün gelmek için değil; herkesin saygı duyduğu bir edep için vardır.”
Yani Aslan burcu, Azîz ismini taşıdığında:
– Ben üstünüm değil,
– Ben bu emaneti saygıyla taşıyorum der.
Ve işte o zaman gerçekten yücelir.
Bu dört Esma, Aslan’ın ruhunda birlikte yankılanır.
Ama biri bile nefisle karışırsa,
içindeki ateş nur değil, kibir olur.
Aslan, bu Esmaları sadece taşırsa değil,
anlayarak yaşarsa,
yeryüzünde kudretle hizmet eden bir kutup yıldızı olur.
Aslan’ın Sınavları: Kibir, Tahakküm ve Görünme Arzusu
Aslan’ın en büyük arzusu görülmektir.
Ama bu yalnızca bir fiziksel görünme değil…
Ruhunun da tanınmasını ister.
Saygı görmek, kıymetinin bilinmesini, öne çıkmasını…
Ve bu istek bazen o kadar kuvvetlidir ki, kişiyi içsel bir savaşa sürükler:
Gurur ile tevazu, nüfuz ile hizmet, görünme ile gizlenme arasında gidip gelen bir yolculuk.
İbn Arabi Hazretleri şöyle der:
“Nefs, yüceliği ister. Ama hakikat yüce olmayı kaldırmaz; sadece yüceliğe hizmet edenleri yüceltir.”
Aslan burcunun içindeki ateş, ilahi bir emanet olabilir.
Ama bu ateşi kendi adına yaktığında, artık o nur değil; kibrin ateşi olur.
Kibir: “Benimle var olsun” arzusu
Kibir, sadece “kendini beğenmek” değildir.
Aslında kibir, “benden başka kimse bu işi yapamaz” demektir.
Ve bu düşünce, Aslan’ın iç dünyasında kolayca gelişebilir.
Çünkü onun doğasında güç, merkezilik ve liderlik vardır.
Ama bu güç, eğer nefsin eline geçerse, Aslan artık bir lider değil; kendine tapan bir gölgeye dönüşür.
İbn Arabi, kibri şöyle tanımlar: “Kibir, Celâl isminin nefs tarafından giyilmesidir.”
Yani Allah’ın kudretine ait olan yücelik, kişi tarafından sahiplenilirse, bu zulme dönüşür.
Tahakküm: “Kontrol bende olsun” arzusu
Aslan, koruyucu bir burçtur.
Ama bu koruyuculuk zamanla kontrol etme ihtiyacına evrilebilir.
Sevdiklerini gözetmek isterken, onları kısıtlamaya başlar.
Kendisini merkeze almak, kararları hep onun vermesi gerektiğini düşünmek…
İşte bu, El-Kahhâr isminin nefsî tecellisi olur.
Tahakküm, dıştan “güçlü olmak” gibi görünür.
Ama içeride büyük bir güvensizlik taşır.
Çünkü kişi, ancak kontrol ettiği sürece değerli olduğunu zanneder.
İbn Arabi der ki:
“Hakikat yolcusu, güçle değil; iç sessizliğiyle hükmeder.”
Aslan’ın gerçek liderliği, başkalarına hükmetmek değil;
onlara kendi ışığını bulduracak bir alan açmaktır.
Görünme Arzusu: “Fark edilmezsem yok olurum” korkusu
Aslan’ın derininde, bazen gizli bir çocuk vardır:
Tanınmak isteyen, takdir bekleyen, alkışla beslenen…
Bu da El-Azîz isminin yanlış bir yansımasıdır.
Zira Azîz olan, “kıymeti kalplerde bilinen”dir.
Göz önünde olmak değil; hakikate sadakatiyle tanınandır.
İbn Arabi şöyle der:
“Kendisini göstermek isteyen, Hakk'ı gizler. Kendini gizleyen, Hakk’ı gösterir.”
Aslan burcu bu noktada büyük bir sınavla karşı karşıyadır:
Kendini göstermek mi, yoksa ilahi hakikati yansıtmak mı?
Eğer görünme arzusu egoyu besliyorsa, kişi kalabalıkların içinde bile yalnız kalır.
Ama bu görünme isteği, Allah için bir hizmet niyetiyle yücelirse,
o zaman kişi bir önder olur.
Ama gölgede parlayan bir önder…
Aslan’ın sınavı zordur.
Çünkü onun imtihanı kendi kudretiyle ilgilidir.
Ama kudretiyle hizaya giren bir Aslan,
artık bir burç değil,
bir Esma'nın yaşayan hali olur.
Esma ile Tezkiye: Kudreti Hizmete Dönüştüren Ruhlar
Bu bölümde, Aslan burcunun içinde taşıdığı ilahi kudretin nasıl bir hizmet bilincine evrileceğini; liderliğin nefsî bir gösteri değil, ilahi bir emanet olarak nasıl yaşanacağını işleyeceğiz. İbn Arabi’nin “emanet” ve “hizmet” kavramlarını Esma tecellisiyle yorumladığı perspektif bize bu yolda rehberlik edecek.
Esma ile Tezkiye: Kudreti Hizmete Dönüştüren Ruhlar
Bir ruh, kudretle doğabilir.
Ama bu kudreti taşımak ile göstermek arasında derin bir fark vardır.
Aslan burcunun içindeki kudret, yalnızca etkileyici olmak için değil;
bir emanetin yükünü taşımak için verilmiştir.
İbn Arabi der ki:
“Emanet, zannedildiği gibi zayıfa değil; gücü olana verilir. Ama onu sadece güçlü olan değil, hizmet edebilen taşır.”
Yani gerçek lider, en çok önde olan değil;
en çok yük taşıyandır.
Ve bu yük, kibir değil;
ilahi ismin ağırlığıdır.
Celalî Esmalarla Hizmet Etmek
– El-Celîl ile adaletli yönetmek,
– El-Kahhâr ile kötülüğü bastırmak ama insana merhametle yaklaşmak,
– El-Metîn ile sarsılmadan doğruda durmak,
– El-Azîz ile değerini Allah’a nispet ederek tevazu içinde var olmak...
İşte bu, kudreti hizmete dönüştürmek demektir.
Aslan burcunun içindeki liderlik dürtüsü,
eğer Esma ile hizalanırsa şu hâle gelir:
– “Ben önde olayım” değil,
– “Ben en geriden destek olayım.”
İbn Arabi’ye göre bu, “Kutbiyet” makamına geçiştir.
Yani insanlar seni merkeze alır ama sen kendini hiç görmezsin.
Çünkü artık sen yok olmuşsundur, isim kalmıştır.
Nefs ile Kudretin Arasındaki İnce Hat
Aslan’ın nefsine sorusu şu olmalı:
“Ben bu gücü ne için kullanıyorum?”
Eğer cevap; Kendimi ispatlamak, Başkalarının hayranlığını toplamak, Korku ya da saygı uyandırmaksa…
O zaman bu kudret Esma değil, egonun zırhı olur.
Ama eğer; Bir yetimi korumak, Bir topluluğa ışık olmak, Bir zulmü durdurmak için kullanılıyorsa…
İşte o zaman Aslan, yalnızca bir kişi değil; bir kudret aynası olur.
İbn Arabi şöyle der: “Hakikati bilen, kendine ait hiçbir şey taşımadığını da bilir. O, sadece Allah’ın isimlerine açılmış bir penceredir.”
Aslan burcunun en yüksek hali budur: Parlamak ama kendine ait olmadığını bilmek.
Yönetmek ama yönetilenle aynı hizadan bakmak.
Yücelmek ama bu yüceliğin kendine değil, ona tecelli eden isme ait olduğunu fark etmek.
Bu idrak, bir anda oluşmaz.
Her zorluk, her kırgınlık, her yalnızlık…
Bu kudretin arınarak saflaşma sürecidir.
Ve sonunda kişi artık Aslan değildir.
Celîl isminin sakini, Azîz isminin mütevazı temsilcisi, Metîn isminin sarsılmaz yürüyüşçüsü olur.
Aslan Burcunun Nefs Mertebesiyle İmtihanı
Her burcun hakikate yolculuğu, bir nefs mertebesiyle sınanır.
Kimisi korkuyla, kimisi arzuyla, kimisi unutkanlıkla…
Ama Aslan’ın en büyük imtihanı nefs-i emmâre ile ilgilidir:
Kudretle yoğrulmuş bir “benlik” duygusu.
Nefs-i Emmâre, emir veren, egoyu merkez alan nefs halidir.
İbn Arabi bu mertebeyi şöyle açıklar:
"Emmâre nefsi, kendini merkeze alır ve her şeyi ona hizmet ettirir. En tehlikeli olan, bunun ibadet kisvesiyle yapılıyor olmasıdır."
Aslan burcu burada çok kritik bir noktada durur:
İnsanlara yardım etme, yön gösterme, koruma…
Bunlar zahirde hizmet gibi görünse de, eğer içinde “ben yaptım” duygusu varsa, bu Emmâre'nin cilasıdır.
Ama her Aslan bu merhalede kalmaz.
Bazıları içsel kırılmalar yaşar.
Güven kayıpları, sevilmeme hissi, liderliğinin reddedilmesi gibi yaşantılar, onu içe doğru iter.
Ve o an gelir:
Sorgulama başlar.
“Gerçekten kimim?”
“Gücüm neden işe yaramadı?”
“Parladım ama neden içim boş?”
İşte bu sorgulama, onu nefs-i levvâme sınırına getirir.
Ve bir süre sonra, rahmete açık bir kapı belirir:
Nefs-i Mülhime – ilham alan, iç sesiyle hakikati sezebilen mertebe.
Bu mertebeye ulaşmış bir Aslan artık şunu sorar:
– “Benden istenen ne?”
– “Gücümle kimi korumalıyım, neye yön vermeliyim?”
– “Kime benzemek değil, hangi ismi yaşamak üzere gönderildim?”
İbn Arabi’ye göre Mülhime nefsi, bir nevi “esmanın uyandığı nokta”dır.
Yani artık ruh, hangi ilahi isme hizmet ettiğini sezmeye başlar.
Aslan için bu çoğunlukla Celîl, Metîn, Kahhâr gibi isimlerdir.
Ama burada bir sır yatar:
Bu Esmalar yalnızca zahiri kuvvetle değil,
bâtınî sükûnetle taşınabilir.
Aslan, bu idrake ulaştığında artık emir veren bir nefs değil,
Esma’nın dilini konuşan bir ruh hâline gelir.
Ve işte o zaman: Kudret tevazuyla buluşur, Yücelik secdeyle birleşir, Ve Aslan, varlığıyla değil;
varlığını aşmasıyla parlamaya başlar.
Aslan’ın Arketipi: Kozmik Kral ve İlahi Görev
Aslan burcu bir kral gibidir.
Ama bu krallık, sadece taht, güç, görünürlük ve etki alanı değildir.
Bu krallığın aslında ilahi bir karşılığı vardır.
Tasavvufta buna “kutbiyet” denir.
Psikolojide ise Jung, bu hâli “kral arketipi” olarak adlandırır.
Jung’a göre kral arketipi, Düzen kurar, Korur, Bereket getirir.
Ama aynı zamanda kendi gölgesiyle yüzleşmemişse, zorba olur.
İbn Arabi ise bu hâli şöyle anlatır:
“Kutup, Hakk’ın yeryüzündeki merkezi gibidir. O ne hükmeder, ne geri çekilir; o yalnızca Hakk’ın muradına boyun eğer.”
Aslan burcu işte bu ince çizgide yürür:
Eğer benlik hâkimse, kral olur ama kibirli…
Eğer hizmet bilinci hâkimse, kutup olur ama görünmez.
Kralın Gölgesi: Diktatörlük
Jung’a göre kral arketipinin en büyük gölgesi, diktatörlük eğilimidir.
Yani her şeyin merkezinde olma arzusu, bağlılık beklentisi, “ben olmazsam olmaz” düşüncesi…
Aslan’ın içsel kralı, eğer bu gölgeleri fark etmeden hareket ederse, ilahi görevini değil, nefsin ihtişamını yaşatmaya başlar.
İbn Arabi buna dikkat çeker ve der ki: “Veli, görünen değil; gölgede kalan, ama gölgeyi ışığa çeviren kişidir.”
Yani hakiki hükümdarlık, nefsin değil, Hakk’ın tasarrufudur.
Aslan, bu sırrı fark ettiğinde içindeki “kral” artık bir “kul” olur.
Ama bu kul, sönmez.
Aksine parlamaya başlar – ama artık başkaları için.
Kralın Aydınlık Yönü: Kurucu, Koruyucu, İlham Veren
Aslan burcu, kolektif içinde en çok “güven veren lider” potansiyeline sahiptir.
Sarsılmaz oluşu, cömertliği, özverisi, karşısındakine güç veren duruşuyla
bir topluluğun kalbi olabilir.
Ama bu ancak Esma’yla hizalandığında gerçekleşir.
El-Celîl: Adaletli bir duruş
El-Metîn: Sarsılmaz ahlak
El-Azîz: Saygı uyandıran tevazu
El-Kahhâr: Zulme karşı güçlü duruş
İbn Arabi’nin tasavvufî anlayışına göre:
“Her velî, bir arketiptir. Kimisi ilim, kimisi rahmet, kimisi de kudretle görünür.”
Aslan’ın kaderi kudretle görünmektir.
Ama bu kudret benlikten değil, ilhamdan gelmelidir.
Yani o artık: “Ben buradayım” demez, “Hakk buradaydı, ben yalnızca bir aynayım” der.
Ve işte o zaman, Aslan içindeki kralı tahtından indirip, ilahi tahtın gölgesine secde ettirdiğinde,
gerçek anlamda bir lider olur.
Gözle görünmese de, kalpler onu hisseder.
Söz söylemese de, varlığıyla yön verir.
Parlamasa da, onunla karanlık aydınlanır.
Zamanın Ortasında Taht Kurmak: Aslan ve Güneşin Ledünni Sembolizmi
Güneş…
Karanlıkta olmayan, her daim ortada duran…
Merkezde yer alır, ama hiçbir gezegen ona yaklaşamaz.
Onun etrafında dönülür ama o asla dönmez.
Ve işte bu sabitlik, parlaklık ve merkezilik.
Aslan burcunun en büyük sembolik yükünü oluşturur.
Aslan burcu Güneş tarafından yönetilir.
Ama bu sadece bir astronomik gerçeklik değildir.
Tasavvufî bakışta, Güneş "zâhir hakikat" olarak kabul edilir.
Yani Allah’ın celalî isimlerinin bir temsilcisi, ışığın ve kudretin dünyadaki remzidir.
İbn Arabi, Fütûhâtü’l-Mekkiyye'de şöyle yazar:
“Güneş, zamanın dışına çıkabilen tek cisimdir. Çünkü o, zamanı tayin eden değil; zamanı içinde taşıyandır.”
Bu ne demektir?
Güneş, zamanı ölçmez.
O, zamanın kaynağı gibi işler.
Ve Aslan burcu bu nedenle, zamanın ortasında doğmuş bir hâkim ruh gibi hisseder.
“Ben merkezdeyim.”
“Ben görünmeliyim.”
“Ben sabit durmalıyım.”
Bu duygular sadece karakter özellikleri değil, ledünni bir görevin yankısıdır.
Güneş ve Kudret: Nurla Gelen Sorumluluk
Güneş hem hayat verir, hem yakar.
Aslan burcunun içindeki liderlik de aynı şekilde işler:
– Bilgece kullanılırsa hayat verir,
– Neşet ettiğinde şifa olur,
– Ama aşırılıkla yönlendirilirse yakıcı bir ateşe dönüşür.
Güneşin ışığı herkese eşit vurur ama herkes onu farklı yaşar.
İbn Arabi’ye göre bu, Esma tecellisinin farklı idraklerle alınması gibidir:
“Allah her kula aynı isimle tecelli edebilir. Ama bu tecelli kulun kalbinde farklı yankılanır.”
Aslan’ın içindeki Güneş de budur: O ışık olur ama herkes o ışığı doğru idrak edemez.
Ve işte bu noktada Aslan’ın görevi, ışıktan korunmak değil, ışığı ölçülü yaymak olmalıdır.
Sabitlik: Zamanın Ortasında Sarsılmamak
Aslan burcu sabit burçlardandır.
Yani değişime kolay direnç gösterir.
Ama bu, kötü bir özellik değildir.
Bu sabitlik, ilahi istikametin temsili hâline geldiğinde
kişiyi bir kutba, bir mihenk taşına dönüştürür.
İbn Arabi bu sabit hâlleri şöyle anlatır:
“Hakikatin dostu, yönü sabitleyendir. O fânilikte sabit kalmayı becerebilendir.”
Güneş’in hiç şaşmadan doğup batması gibi, Aslan da hakikate sadık kalabildiğinde
bir milletin, bir ailenin, bir topluluğun ruhsal güneşi olur.
Ama bu sabitlik nefisten gelirse, inatçılık, dik başlılık, dayatma olur.
Ruhsallıktan gelirse, istikrar, liderlik ve ilahi bir merkezleşme olur.
Aslan ve Güneş ilişkisi, dışarıdan bakıldığında sadece parlamak gibi algılanır.
Oysa içsel hakikatte bu, zamanın ortasında sarsılmadan Allah’ın adını yaşatmak demektir.
Aslan bu misyonu fark ettiğinde, artık bir burç değil; bir ilahi takdirin sembolü hâline gelir.
Esma ile Ruhsal Egzersizler: Aslan Burcu için Zikir ve Farkındalık Uygulamaları
İbn Arabi Hazretleri der ki: “İlahi isimlerin hakikati, sadece dilde değil; kalpte tecelli ettiğinde kulun ahlâkı değişir.”
Yani Esma’yı sadece zikretmek değil, onu yaşamak, taşımak ve idrak etmek gerekir.
Bu idrak ise ancak farkındalıkla beslenen bir manevî disiplin ile mümkündür.
Aslan burcu, kudretli Esma’larla yoğrulmuştur.
Ancak bu kudret, içsel eğilimlerin, kibir, kontrol ve hükmetme dürtüsünün tehlikeli sularına kolayca karışabilir.
İşte bu nedenle zikir ve içsel egzersizler, onun ateşli yapısını dengeye ulaştıracak manevi bir soğutucu görevi görür.
Zikir Önerileri ve Etkileri
Ya Celîl – Günde 77 kez
Anlamı: Yücelik ve azamet sahibi olan Ruhsal etkisi: Gerçek büyüklüğün Allah’a ait olduğunu hatırlatır.
Faydası: Kibri dönüştürür, tevazuyu yüceltir.
Farkındalık notu: Bu zikirden önce bir aynaya bakarak, "Bende gördüğüm güzellikler bana değil, O'na aittir" denmesi kalpteki özdeşleşmeyi kırar.
Ya Metîn – Günde 40 kez
Anlamı: Dayanıklı, güçlü ve sarsılmaz olan
Ruhsal etkisi: İçsel istikrar ve duygusal güce destek olur.
Faydası: Kararsızlık, öfke ve dağınık enerjiye karşı sükûnet kazandırır.
Egzersiz: Zikir sonrası sessizlik içinde 3 dakika gözleri kapatıp “Hangi konuda en çok sarsılıyorum?” sorusuyla kalbe inilir.
Ya Kahhâr – Günde 21 kez
Anlamı: Her şeyi bastıran, hükmeden
Ruhsal etkisi: Nefsin taşkın arzularını bastırır.
Faydası: Kontrol takıntısı, hükmetme isteği ve öfke patlamalarına karşı içsel fren geliştirir.
Bu zikir uzun süreli yapılacaksa mutlaka ardından Ya Halîm (yumuşak olan) ile dengelemek gerekir.
Ya Halîm – Günde 88 kez
Anlamı: Yumuşak davranan, sabırlı olan
Ruhsal etkisi: Ateşli mizacı dengeleyici, öfkeyi çözümleyici etkisi vardır.
Faydası: Aslan burcunun ateş elementinden kaynaklanan ani parlamaları yatıştırır.
İçsel Farkındalık Çalışmaları
1. “Gölgemle Konuşma” Egzersizi
Haftada bir kez, yalnızca 10 dakikalık sessizlik içinde şu cümleyle başlanır:
“Görünmek istiyorum. Peki bu arzunun ardında ne var?”
Bu soru zihni değil, kalbi çalıştırır.
Yazıya dökülürse daha derinleşir.
2. “Gücü Hizmete Dönüştürme” Niyeti
Her sabah aynaya bakarak niyet edilir:
“Bugün liderliğimi hizmete çevirmeye niyet ediyorum.”
Bu niyet, gün içindeki davranışlara yön verir.
İbn Arabi der ki: “Niyet, sıfatı takdis eder.”
3. “İç Güneş Ritüeli” – Haftada bir sabah güneşi altında
Güneş doğarken sadece 5 dakika sessizce oturulur.
Kalbe şu soru sorulur:
“Ben neye ışık tutuyorum? Parlamam kim(ler) için?”
Bu, Aslan’ın içindeki Güneşin Esma ile hizalanmasını sağlar.
Bu uygulamalar, yalnızca bir disiplin değil; bir yolculuktur.
Ve bu yolculukta her zikir, bir Esma’nın kalpte uyanmasıdır.
Her farkındalık, bir gölgenin nurla yıkanmasıdır.
Aslan burcu, bu egzersizlerle sadece güçlü değil, hizmet eden, dengelemiş, Esma’yla olgunlaşmış bir ruha dönüşür.
Aslan’ın Kalbi ve Yaralanabilirliği: Görkemin Altındaki İnce Ruh
Aslan burcu çoğu zaman dışarıdan bakıldığında bir heybet, bir özgüven ve duruş timsali gibi görünür.
Ama bu görünüm, çoğu zaman onun iç dünyasını perdeleyen bir kalkandır.
Çünkü Aslan’ın yüreği, en çabuk incinen kalplerden biridir.
İbn Arabi’nin ifadesiyle: “Celal ismiyle yaratılan, cemal tecellisine en çok muhtaç olandır.”
Yani içi kudretle yanıp tutuşanlar, en çok şefkate ve anlayışa aç olanlardır.
Aslan burcunun “görülmek istemesi”, sadece bir benlik arzusu değildir.
Bu, bazen şöyle bir duygudur: “Beni görün ki, içimdeki hassasiyeti fark edin.”
“Parlıyorum çünkü incindiğimi söyleyemem.”
Bu yönüyle Aslan’ın kalbi El-Latîf ismine derinden açılır.
Latîf, zarif, incelikli, dokunmadan seven…
Ve Aslan’ın iç dünyası, dış kudretinin tam zıddı olarak bazen bir çocuk gibi ürkektir.
Bu yüzden Aslan’ın Esma ile dengesi, yalnızca Celîl, Metîn, Kahhâr isimleriyle değil;
aynı zamanda El-Hafîz, El-Latîf, Er-Raûf gibi yumuşak ve koruyucu isimlerle tamamlanır.
El-Latîf ile İçten İyileşmek
“Ya Latîf” zikri, Aslan’ın iç dünyasında bastırdığı duygulara ulaşmasını sağlar.
Çünkü Aslan çoğu zaman “güçlü durmak” adına iç dünyasını bastırır.
Ama bastırılan incinmişlik, daha sonra öfke ya da kibir olarak dışa vurulur.
İbn Arabi şöyle der:
“Latîf ismi, kalbi taş olmaktan koruyan bir sırdır.”
Aslan bu ismi yaşadığında artık her şeye hükmetmeye çalışmaz.
Bazen sadece bir bakışla merhamet eder.
Bazen söze dökülmeden, kalpten kalbe dokunur.
El-Hafîz ile Kendini Korumak
Aslan çoğu zaman başkalarını koruma görevini üstlenir.
Ama ne yazık ki kendi duygularını korumayı bilmez.
Kendi kırgınlıklarını ihmal eder.
El-Hafîz ismiyle uyumlandığında artık dışarıya değil, içine siper olur.
Bu farkındalık şunu getirir:
“Ben başkalarının lideri olmadan önce, kendi kalbimin muhafızı olmalıyım.”
Bu olgunluk, Aslan’ı yaralayan “görünme mecburiyetinden” kurtarır.
Ve artık parlamak zorunda değildir…
Çünkü içi parlamaktadır.
Aslan’ın Gölge Arzusu: Sevilmek mi, Tapılmak mı?
Aslan burcunun en derin duygusal ihtiyaçlarından biri: Sevilmek.
Ama bu sevgi bazen öyle derinleşir ki, artık sıradan bir bağ değil, tapınılmaya yakın bir onaylanma arzusuna dönüşür.
Ve bu noktada, Aslan’ın içsel gücü bir ışık olmaktan çıkar, gölgeye dönüşür.
İbn Arabi, bu durumu şöyle anlatır:
“Sevgi, hakikatte Hakk’a duyulan yöneliştir. Ama kul bu sevgiyi kendine döndürürse, nefs sevgiye secde ettirir.”
Aslan için sevgi, sadece karşılıklı bir alışveriş değil…
Bir tür “taç giydirilme” hâlidir.
Beğenilmek, onaylanmak, takdir edilmek, ilgiyle beslenmek…
Ama bu ihtiyaç doyurulmadığında, Aslan ya içine kapanır ya da sahneyi daha da abartılı şekilde ister.
Çünkü içten içe şu düşünceyi taşır:
“Ben görünmezsem yokum.”
“Ben takdir edilmezsem değerim yok.”
İşte bu, El-Vedûd ismiyle hizalanmadığında ortaya çıkan bir boşluktur.
El-Vedûd ismi, koşulsuz sevgi demektir.
Allah’ın kullarını yalnızca oldukları için sevmesi…
Bu isimle yaşayan bir ruh, – Sevgiyi gösterişten ayırır,
– Onayı ihtiyaç olmaktan çıkarır, Sevgiyi Allah’a yönlendirmedikçe hakiki doyumun mümkün olmadığını bilir.
Ama gölge Aslan bunu unutursa, şu tehlikeli noktaya gelir: “Sadece ben parlamalıyım.
Sadece benim sözüm dinlenmeli.
Sadece ben sevilmeliyim.”
İbn Arabi bu hâli şöyle tanımlar: “Sevgiyi kendine çeviren, Hakk’tan uzaklaşır. Sevilmeye ihtiyaç duyan, Allah’ın sevgisini fark edemez.”
Aslan’ın bu arzusu, başkalarının sevgisine mahkûm olduğunda artık özgür bir burç değil;
duygusal bir esir olur.
Ve bu esaret çoğu zaman şöyle başlar: Herkese iyi görünme çabası, Aşırı özveriyle takdir toplama isteği, Her ortamda parlamaya çalışma ihtiyacı. Ama gerçek sevgi, görünürlük değil; anlayıştır.
Ruhsal Denge: Vedûd ve Ganiyy
Aslan için sevgiyle olan bu sınavı çözmenin yolu, iki Esma ile çalışmaktır:
Ya Vedûd: Sevgiyi, yalnızca Allah’tan gelen bir lütuf olarak idrak etmek
a Ganiyy: Kimseye bağımlı olmadan, içsel zenginlikle yetinmeyi öğrenmek
Bu iki Esma, Aslan’ın ruhuna şu hakikati fısıldar:
“Sen sevildiğin için kıymetli değilsin.
Sen zaten kıymetli olduğun için seviliyorsun.
Ve kıymetini Rabbinden aldığında, artık kimseye görünmek zorunda değilsin.”
İşte bu idrak, Aslan’ın içindeki gölgeyi nura çevirir.
Artık sevilmek için yaşamaz.
Sevgi olur.
Celal ile Eğilen Bir Kalbin Fısıltısı
Ey yücelik sahibi Rabbim…
Ey kudretin ve azametin mutlak sahibi…
İçime bir ateş koydun.
Bir kıvılcım gibi değil…
Güneş gibi yakıcı, göz kamaştırıcı bir ateş.
Ama ben bu ateşi kendi benliğim için kullandığımda,
yanmaya başladım.
Senin adını büyütmeden parladığım her an,
gölgeye düştüm.
Kalbimdeki güç bana ait değildi…
Ama ben onu sahiplenmeye kalktım.
Ve işte şimdi,
el açıyor,
boyun eğiyor,
sana dönüyorum.
Ya Celîl…
Beni büyüklüğe mahkûm etme.
Yalnızca Senin büyüklüğünü yansıtan bir ayna olayım.
Sözümle değil, suskunluğumla anlatayım Seni.
Öyle bir vakar ver ki bana,
kimseye hükmetmeden,
herkese adaletle dokunayım.
Ya Metîn…
Sarsılmadan durabilmeyi nasip et.
Ama duruşum kibirden değil, hikmetten olsun.
İnsanların hayranlığına değil,
Senin rızana yaslanmak istiyorum.
Ya Kahhâr…
İçimde ne kadar taşkın nefs varsa, bastır.
Öfkeyi sil,
kontrol arzusunu yık,
kendimle savaşmaktan kurtar beni.
Ya Halîm…
Ben güçlüydüm ama yumuşak olamadım.
Sabretmeyi bilemedim.
İlgiye susadım ama sevgiyi sunmayı unuttum.
Bana öyle bir yumuşaklık ver ki,
güç bile kendini bende emniyette hissetsin.
Ya Vedûd…
Sevilmek istedim.
Beni görsünler, beğensinler, kıymetimi bilsinler istedim.
Oysa ben Senin gözünden başka her bakışa muhtaçmışım.
Şimdi öğreniyorum:
Sevgi, bana gelmesi gereken değil;
benden taşması gereken bir rahmettir.
Ben Senin sevgini yansıtan bir kul olayım.
Bana değil,
Sana yönelsin kalbime bakanlar.
Ya Ganiyy…
Kimsenin sevgisine, ilgisine muhtaç olmadan,
yalnızca Seninle dolayım.
Yalnızlığım bile Seninle zenginleşsin.
Ey kudretin sahibi…
Ben Aslan gibi yaşadım.
Ama artık biliyorum:
Asıl güç, diz çökebilmektir.
Asıl liderlik, içini bilenin susuşudur.
Asıl parlaklık, Senin nurunda eriyebilmektir.
Bu burçla doğdum ama bu isme hapsolmadım.
İsmimin ardındaki Esma’ya yöneldim.
Ve şimdi…
Ne yıldızlarda bir takdir arıyorum,
ne insanların hayranlığında.
Sadece Senin gölgen yeter bana.
Ve o gölgede,
bir parıltı bile olmadan,
Senin kulun olmak yeter.
Âmin…
________________________________________
Kaynakça
1. İbn Arabi, Muhyiddin.el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, Cilt 3, s. 88–94.Haz. Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2018.➡ Aslan burcunun taşıdığı ateş elementi özellikleriyle ilişkilendirilen celalî Esma’ların (El-Celîl, El-Kahhâr, El-Metîn, El-Azîz) insan üzerindeki ruhsal ve kaderî etkileri burada açıklanır. İbn Arabi’ye göre güç, ancak nefis terbiyesiyle Allah’a teslim edildiğinde kemale ulaşır.
2. Gazâlî, Ebû Hâmid.el-Maksadü’l-Esnâ fî Şerhi Esmâillâhi’l-Hüsnâ, s. 64–67.Çev. Yusuf Ziya Kavakçı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2014.➡ El-Celîl (Celâl ve heybet sahibi), El-Azîz (yenilmez üstün), El-Metîn (sağlam kudret sahibi) gibi isimlerin insanın benlik yapısındaki tezahürleri açıklanır. Bu Esma’lar, Aslan burcunun liderlik, görünürlük ve güç arzusuyla örtüşmektedir.
3. Erzurumlu İbrahim Hakkı.Marifetnâme, s. 145–149.Bedir Yayınevi, İstanbul, 2001.➡ Aslan burcunun elementsel yapısı (ateş unsuru), karakteristik özellikleri ve kaderle olan ilişkisi detaylı biçimde anlatılır. Aslan burcu, burada “zatında ışık taşıyan ve etrafına aydınlık saçan” mizaçlar arasında gösterilir.
4. Geylânî, Abdülkâdir.Fethü’r-Rabbânî ve’l-Feyzü’r-Rahmânî, Sohbet 31, s. 235–240.Hakikat Yayınları, İstanbul, 2015.➡ Kudretin nefsin değil, Allah’ın elinde olduğu; kişinin zâhirde güçlü görünse de hakikatte ancak Allah’a secdeyle kemale ereceği anlatılır. El-Metîn ve El-Kahhâr isimleri bu bağlamda Aslan burcunun içsel dönüşüm kapıları olarak yorumlanabilir.
5. Corbin, Henry.İslam’da Hayal Âlemi – İbn Arabi’nin Kozmolojisi, s. 131–137.Çev. Suat Ak, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2010.➡ Celal ve cemal sıfatları arasındaki denge, ilahi isimlerin kozmik yansıması ve insan nefsindeki açılımı derinlemesine ele alınır. Aslan burcunun güçlü dışsallığının içsel bir tevazuya nasıl dönüşebileceği, bu perspektifle açıklanabilir.
6. Kâmil, Züheyr Ahmed.İslam’da Astroloji ve Burçların Anlamı, s. 88–91.Düşün Yayınları, 2006.➡ Aslan burcu klasik İslami astrolojide Güneş ile özdeşleştirilir. Bu burcun yönettiği organlar, karakteristik etkileri ve kaderdeki sembolik yeri hakkında detaylı bilgiler bulunur.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.