ALLAH'IN İDARESİNE ORTAK OLMAMAK
- Ayhan Yalçın

- 18 Haz
- 16 dakikada okunur

Nefislerinizi, uygunsuz arzularınızı ve kuru isteklerinizi bir yana atınız; onları, Aziz ve Celil olan Hakk’a karşı çıkarmayınız. Kendiniz için ve başkaları için ondan korunmaya bakınız. Bazı büyükler şöyle der:
- Halkı Hakk’a çevirmeye bak; Hakk’ı halka çevirmek için boşuna gayret sarf etme; bu olmaz. Emeklerin boşa gider.
Yıkılmaya lâyık olanı, hemen yere vur. Baş kaldıranın kafasını ez. Nefsini yık, Hak ve hakikata uyuncaya kadar başına sopanla vur.
Salih kullara koşunuz. Hak emirlere uymayı onlardan öğreniniz. Onlar, Hakk’a tam uyarlar.
Bilgi, işleri iyi tutmak için yaratılmıştır. Onu yalnız ezber etmek işe yaramaz, ilmi ezber eden, gereğini yapmadıktan sonra kurtulamaz. Halka nutuk irad etmekten bir fayda gelmez. Sözünden fayda alıp kurtulan olur; ama sen batarsın. Bil, bilginin gösterdiği yolu tut. Öğrendiklerine uyan işi yaparsan, sustuğun zaman işlerin konuşur... Bir sanat ilmini öğrenen bir eser icad ederse, dili konuşmadığı zaman eseri onun namına konuşmayı yapar. İyi işlerini çoğalt. Tâ ki, sustuğun zaman onlar konuşsunlar, ilminden fayda almayan, başkasına da kolay kolay faydalı olamaz. Bir büyük şöyle anlatır:
- Bir anlık hareketi, seni memnun etmeyenin öğüdü faydasızdır, ilmi ile âmil olanın bütün hâlleri faydalıdır. Hem kendisi hem de başkası için...
Allah, beni dilediği ve istediği gibi konuşturur. Konuşmam huzurumda olanların hâline göre şekil alır. Onların ihtiyacı kadar konuşmak bana nasib olmuştur. Aklınıza kendiliğinden söz ettiğim gelmesin. Sizin aklınıza çok şeyler gelir. Aleyhimde her türlü sözü söylediniz. Sanki aramızda bir düşmanlık vardır. Beni hiç istemezsiniz. Her şeyimi dilinize dolar, sayar dökersiniz. Şerefim aranızda sanki pay edilmiştir. Her biriniz bir yerimi yırtar oldunuz. Ama unutmayın, o şeref benim değildir. Sahibi büyüktür. Zaten varlığımda hiçbir şeye sahib olmadım. Eğer varlığım olsaydı, hepsini size vermekten çekinmezdim. Elinize aldığınız şeyleri toplamak da benim için imkânsızdır. Siz de bunu biliyorsunuz. Her çeşit şeyleri söylemektesiniz; buna karşılık size bir iş etmek haddim değil. Niçin bu düşmanlığınız?.. Size yalnız öğüt vermekteyim. Onu da Allah için yapmaktayım. Kuvvetim O’nundur. Öğütlerimi dinlerseniz, sizin için iyi olur. Benim için olacak olmuş demektir.
Kadere uy; aksi hâlde yere serilirsin. Yoluna onunla devam et. Yürüyemiyorsan zorla yürümeye gayret et. Bir gün gelir yürüyecek hâli kaybedersen hâlini anlayan olur, sırtına alır, götürür. Sen de rahat ve hoşça yoluna devam edersin.
Allah yolunun tam yolcuları, ilk zamanda çalışırlar. Dünyalıklarını kazanarak yemeğe gayret ederler. Fazla almazlar; başkalarına dağıtırlar. Her aldıkları şey, İslâm dininin esas emirlerine göre olur. Bir zaman gelir, maddî yapıları çalışamaz olur. Ruhî durumları, onları çalışmaktan alıkoyar. Böylece tevekkül yoluna girmiş olurlar. Kalpleri Hak sevgisi ile dolar ve mühürlenir. Bütün duyguları kötülüğe karşı bağlanır. Görenler, memnun olur. Dünyalık ihtiyaçlarını kolay alırlar. Zorluk bilmezler; yorgunluk akıllarına gelmez.
Yakınlık derecesini bulan birinci sınıf velîler, öbür âleme geçtikleri zaman nimet içine düşerler. Nimeti sevdikleri için değil, Hakk’a uydukları için verilmiştir onlar. Dünyada nasıl nimetleri rahat bulurlarsa, öbür âlemde de cennet nimetlerini öyle bulurlar. Allah'a tam kul olabilmek zor. Yoksa O, her şeyi verir; hem de bol bol... O, kullarına zulmetmez.
Ey evlâd!.. Gayretin kadar alırsın. Ne kadar çalışırsan, şerefin o kadar olur. Her şey karşılıklıdır; çalışmadan verilmez. Kalbinden halk sevgisini atmayana Hak yakın olmaz. Halkı var bilme. Göreceksin ki, Hak'la aranda karanlık perdeler kalkmış.
Nefsini manen ölü gör. Kendini ve halkı var bilme. Göreceksin ki, Hak'la arandaki bütün karanlık perdeler kalkmış.
- Ölmek nasıl olur? diyene şöyle derim:
- Nefse uymayı yık, kötü işleri yok et. Hakk'ın emirleri varken halkın buyruğuna koşma. Sebepler sana yüklenmesin. Mevlâ'dan gayri her şeyden ümitsiz ol. Kullar Hakk'ın ortağı olmasın. Hak’tan başkasından bir şey umma, bekleme, arama. Her işin Allah rızası için olsun. O'nun rızası önünde başka nimetleri bekleme. O'nun yaptığı işlere razı ol. Hükmü önünde sessiz ol. Bunları yaparsan ölmüş sayılırsın. Bilirsen, asıl dirilik budur. O istediği yana seni çevirir. O'nun yakınlık kâbesi yine kalbin olur. Sen o kâbenin perdelerine yapışır, zikredersin. Başkaları aklında olmaz.
Kelime-i tevhid cennetin bugünkü anahtarıdır. Yarınki anahtarı ise varlıktan soyunmak, Hak varlığına bürünmektir... Büyüklerin cenneti, Hak yakınlığıdır. O'ndan uzak kalmak, sevgili kullara ateştir. Cennet denince akla Hak yakınlığı gelir. Cehennem ise, O'ndan uzak kalmak olur. Ateş nedir ki, iman sahibi ondan korksun? Ateş, iman sahibini görünce Allah'a sığınır. Ateş, iman sahibinden korkar ve kaçar. İman ve ihlâs sahiplerinden kaçmamak, o cehennem ateşinin haddine mi düşmüş?..
İman sahibinin hâli, dünya ve âhirette o kadar güzel olur ki... Bir defa üzüntüsüzdür. Rabbi kendinden razı olduktan sonra düşünecek başka neyi kalır ki?... Bunu bilir, Rabbinden kendi de razı olur. Yitirdiğini aynı yerde bulur. Hangi yöne dönse İlâhî nur onunladır. Ona göre karanlık yoktur. Her yaptığı işaret O'nu gösterir. Her hâlinde O’na dayanır. Her an O'na tevekkül üzere bulunur.
İman sahibine eziyet etmekten sakın. Ona eziyet, o eziyeti yapanın cesedine öldürücü zehir tesiri yapar. İman sahibine eziyet eden, fakre düşer, öbür âlemde cezaya uğrar.
Ey Allah’ı ve onun seçme kullarını bilmeyen adam, o kulları çekiştirme. Onları gıybetle anma. Onların gıybeti, ölüm saçan zehirdir. Sakın, sakın!.. Sonra yine sakın!.. İman sahiplerine taarruz etme. Onlara kötülük isnad etme. Onlara, üzerinde titreyen bir Sahip bulunmaktadır.
Ey münafık, nifak şüphesi kalbini sardı. Nifak hâlleri hem içine hem de dışına hükmetmeye başladı. Her hâlinde, tevhid ve ihlâs ilâcını kullan; şifa onlardadır. İhlâs ve tevhide sarılırsan nifak hastalığından kurtulursun.
İslâm dininin emirlerini ne acayip şekilde bozuyorsunuz?.. Takva zırhını parçaladınız.
Tevhid elbisesini kirlettiniz. İman nurunu söndürmeye gayret etmektesiniz. Yaratanınıza karşı öfke duygusu besliyorsunuz. Bu durum her hâlinizde kendini gösteriyor. Faraza, bu kötü hâllerden az beri olan, aklınca iyi iş yapmakta; ne yazık ki, onu da keyfine göre yaptığı için gösteriş karıştırmaktadır. Kendini beğeniyor, işinden bir övülme bekliyor.
Allah'a can ve gönülden ibâdet etmek niyetinde olanlar, yaratılmışlardan beri olsun. Kalbini kullara kaptırmasın ve yaptığı işlere karşılık beklemesin. Bir iş yapınca, kullardan bir şey ummak işleri boşa çıkarır.
Peygamber (S.A.) efendimiz:
- «Sizi uzlet paklar,» buyuruyor.
Uzlet bir ibâdettir. Uzlet sizden önce gelenlerin âdeti idi. Uzlet'in tasavvufî mânası, kalbe yalnız Allah sevgisi koymak, ona sızacak yersiz bir şey olursa hemen ondan kaçmaktır...
İman ediniz. Sonra, imanınızı ilerletiniz, ikan sahibi olunuz. Sonra maddî varlığınızdan geçiniz. Sonra Hak varlığı ile var olunuz. Size gereken bunlardır. Haddini bil: Nefsini ve başkasını bırak.
Peygamberin rızasını gözeterek işler yapınız. Kur’ân'a uyunuz. İşleri, onun emri dahilinde yapmadıktan sonra, yapılan her iş boştur. Onunla amel etmedikten sonra, Allah kelâmı olduğunu kuru kuru iddia etmek neye yarar?.. Daima iki yüzlü olan, bir yüzünü bize, öbür yüzünü şahsî arzularına uyduran şahıstan bize ne hayır gelir? Sonra kendisi neye yarar? Her yönüyle bizim yolumuzu tutan, Kur'ân'a uyar. Ona uymadıktan sonra kurtuluş yoktur.
Yalnız Allah'a kul olmak lâzımdır. O'na kesimli kul olmalısınız. O'na bağlanmanız gerek. Söylediklerimi yapınız. O size yeter. Dünya ve âhiret işlerinde O sizi tutar. Ölüm anında ve dirilik zamanında sizi korur. Her hâlinizde kötülüğü eritir.
Şu dünyalık işler beyaz görünse bile yapma. Öbür âleme dair olanlar sana siyah bile gelse yap. Allah yoluna çalış. Sana da çalışan olur. Kalp elinden tutulur. Aziz ve Celil olan zâtın huzuruna çıkarılırsın.
Hak yolda çalışmak, kalp kanatlarına can getirir. O canlanan kanatla Hak Teâlâ canibine uçulur.
Ey sofu elbisesi giyen, onu önce içine giy. Sonra nefsine... Sonra bedenine... Zühdün ilki buradan başlar; yâni içten... dışa doğru süzülür. Dıştan içe pek geçmez. Bir insanın iç âlemi temiz olunca kalbi nurla dolar; oradan nefsine, duygularına, yemesine, içmesine ve diğer hâllerine de tesir eder.
Önce evin içini yap. Kapısını sonra takarsın. İç yapılmadan dışın yapılmasında hayır yoktur. Yaratıcı olmadan yaratılmış olmaz, ev olmayan yerde kapı da olmaz. Harap olmuş yere kilit asan olmaz. Âhiret olmayan yerde dünya da olmaz.
Ey Hâlik'ı bilmeyip halka tapan, kıyamet günü, yapmış olduğun işlerin hiçbiri sana yaramayacak. Belki de zararı olacak. Birçok şeyler topladın; fakat hiçbiri sana satış temin etmez. Onları kimse almaz. Kazanç temin edemezsin. Dağarcığında riya, nifak ve isyan vardır. Bunlar âhiret pazarında geçmez.
İslâm dininde olduğunu doğrula; ruhunu temizle. Sonra dışını düzeltmek için yemeklerini ye... «İslâm» kelimesi teslim olmak ve bu yolda çalışmak mânasına gelir. Allah'ın emrine teslim ol. Nefsini O’na ver. O'na itimat et. Etrafını unut. Yaptığın iyi işleri gösteriş vesilesi yapma. Haksız olan işler boştur. İhlâssız amel, içsiz kabuktan ibarettir. Uzayan kuru kamışa benzer. Ruhsuz ceset gibidir. Mâna taşımayan bir heykele benzer. Yaptığın işler, içi bozukların işidir.
*
Ey evlâd! Halkın hepsi bir âlettir. Onlarda iş tutan Hak kuvvetidir. Onlarda olan, işlerin tasarrufudur ve Allahü Teâlâ'ya aittir. Bunu tam bir anlayışla kavrayan âletlere bağlı kalmaktan kurtulur, onların tasarrufunu elinde tutana bağlanır.
Halkın işine bağlanmak sıkıntı, zorluk ve derttir. Hak'la olmak güzellik ve gönül rahatlığıdır. Sen sağlam yoldan ayrılmışsın. Geçmiş büyüklerle aranda hiçbir bağ kalmamış. İndî görüşüne saplandın. Sana bir şeyler öğretecek ve terbiye edecek biri gerek; onu ara...
Ey yoldan sapmış, ey şeytanların oyuncağı olan!.. Ey nefsin kölesi, yazık sana. Dilin tutuldu. Hak'tan yardım dile. O'na dön. Pişmanlık ve özür ayakları ile O'na yürü. Düşmanların elinden seni O kurtarır. Bulunduğun helak denizinden seni O çıkarır. Bulunduğun hâlin sonunu düşünürsen, kötü hâllerinden kurtulman kabil olur.
Halen kaldığın yer, gaflet ağacının gölgesidir. Onun altından çık. Güneş aydınlığını gör. Yolunu o zaman bellersin. Gaflet ağacı, cehalet suyu ile büyür. Tevbe ağacı pişmanlık suyu ile büyür. Sevgi ağacı uyarlık suyu ile büyür.
*
Ey evlâd! Bazı hataların var. Çocukluk ve gençlik devrinde geçirdiğin günlerin sevdasındasın. Kırk yaşına yaklaştın yahut onu da aştın. Bu hâlinle bile çocukların oynaması gereken şeylerle oynamaktasın. Cahillere karışmaktan sakın. Kadın ve küçük yavrularla yalnız kalma.
Cahil gençleri bırak, ittika sahibi ihtiyarları bul. Kendini Allah yoluna vermişlere koş. Onlardan biri sana gelecek olursa, iyi bak; hizmet et. Onlara karşı bir hastabakıcı gibi ol.
Halka karşı bir baba şefkati göster. Büyüklere evlâd ol. Allah'a tâatı çoğalt. Onun tâatı, kulluktur ve hiç unutmamaktır.
Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyurur:
- «Allah’a itaat eden O'nu daima anar. Namazı, orucu az da olsa, kurtulur. O'na isyan eden, unutur. Namazı, orucu çok da olsa kurtulamaz.»
İman sahibi, Yaratan'ına itaat eder. Hak'la sabırlı olur. Yemesinde, içmesinde ve bütün hâllerinde Hak’la beraber kalır. Münafık ne yemesine ne içmesine ne giymesine ne de konuşmasına dikkat eder.
Ey evlâd! işlerini düşün. Nefsini hakikate erdir. Sende olmayan şeyleri ara. Aramazsan doğruluğuna kimse inanmaz. Sevgiden mahrum yaşamaktasın. Ne Hakk'a uyarsın ne de O’nun işlerine razı olursun. Hâlin nice olur? İrfan sahibi olmanın alâmeti nedir? Hikmet ve nur kısmından sende ne var? Allah’ın sevgili kulları ne ile bilinir?.. Onları tanımak için gerekli işaretler vardır; onları da öğren. Her iddia sahibine, istediği teslim edilmez. Teslim edileceğini sanıyorsan yanlışın var. Şahit isterler. Mihenk taşına vururlar. Ayarını ölçerler. Bakırı altın diye satmak kabil olmaz. Her şeyi ehli bilir.
İrfan sahibinin birçok vasıfları vardır. Onun sağlam vasıfları arasında, sabırlı olmak, belâ geldiği zaman kahramanca karşılamak ve İlâhî hükümlerin hepsine boyun eğmek vardır. Hele kader bahsinde hiçbir söz sahibi olmamak icab eder. Nefis, halk, vs. tesirini bir yana atıp Allah'a inanmak irfan sahibinin en bariz vasıfları arasındadır.
*
Ey evlâd! Hem Hak sevgisi hem de diğerlerinin sevgisi... Bunlar bir arada olamaz. Hak Teâlâ buyurdu ki:
- «Hiçbir kişinin sine boşluğuna Allah iki kalp koymadı.» (Ahzâb/4)
Kalbe dünya sevgisi ile âhiret sevgisi sığmaz. Halkla Halik bir arada olamaz. Biri girince öbürü çıkar, gider. Fani olan şeyleri bırakırsan sonsuz ve ebedî şeyler sana gelir. Malını ve nefsini yağma et ki, cenneti bulabilesin. Cenab-ı Hak şöyle ferman buyurdu:
- «Allah, cennet karşılığı, iman sahiplerinin mallarını ve nefislerini satın aldı.» (Tevbe/111)
Zâhid ol. Allah’tan gayri şeyleri gönülden ırak et, yolların açılır. Hakk'a yakınlık duygun sağlam olur. Dünya ve âhirette O’nun yakınlığına sahip olursun.
Hakk'a sevgi iddiası, kolay olmaz. İddia sahibi isen, Hakk'ın çizdiği yola dön. O yolun kıvrımlarından git. Kalbini kötü şeylerden temiz eyle. Orası Mevlâ'nın evidir. Tevhid ve ihlâs kılıcı ile içine sızan kötülükleri dışarı at. Doğruluğa dayan, kalp kapını kimseye açma. Hanene yalnız Hak misafir olsun. Kalbinin hiçbir köşesinde O'ndan başkasına yer verme.
Hep oyuncakla oynamakta ve kabukla yetinmektesiniz. Bende oyuncak yok. Bende kabuk da yoktur. Her şeyin özünü benden isteyiniz. Oyuncak benim dükkânımda satılmaz.
Yanımda nifaksız ihlâs vardır. Hak, takva ister, ihlâs ister. Kalbinize nazar ettiği zaman bunları görmeyi diler. Dış halinizi görmek istemez. Kalbinizde saklı niyetinizi görmek diler. Bu hâle işaret olarak Allahü Teâlâ şöyle buyurur:
- «Kestiğiniz kurbanların, kanı ve eti O'na varmaz; O'na varan şey, sizin takva halinizdir.» (Hac/37).
Ey âdemoğulları, dünyada ve âhirette yaratılan şeylerin hepsi sizin için yaratılmıştır. Buna karşılık şükrünüz nerede? Takva hâliniz hani? O'na vardığınızın delili nerede? Hizmetiniz nerede?.. Kötü şeyleri kalbinize koymayınız. Yapılan işlerin ruhu olmalı; işlerin ruhu ise ihlâstır.
İsa Peygamberi (a s.) şöyle anlatırlar:
Güzel bir koku aldığı zaman, burnunu tıkar ve:
- «Bu, dünya kokusudur,» dermiş.
Bu size güzel bir örnektir. Ey zühd iddia edenler, hâlinize bir bakın. Sözünüz ve işiniz, İsa peygamberinkine uyuyor mu? Elbisenize bakılırsa, dünyadan elini çekmiş derviş kılığı var; fakat içiniz dünyalık hasreti ve sevgisi ile dopdolu. Bu libasınızı çıkarıp içinizde olanı açığa vursaydınız benim için daha iyi olurdu. Ve siz, içi başka, dışı başka olmaktan uzak olurdunuz.
Dünyalık şeylere karşı kalp zenginliği duyana nasibi rahat varır. O kimse dışına desinler için hiçbir şey giymez. Kalbi gerek dünyalık işlere gerekse başkalarına karşı istiğna duyar.
Şu da bir vakıadır. Bizim Peygamberimiz (S.A.), İsa (a s.) ve diğerlerinden daha fazla dünyaya karşı istiğna duyardı. Onun zühdü herkesten daha fazla idi. Herkese yazılmış olanı bilirdi. Ve:
- «Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz,» buyururdu.
Dünyalıktan tamamen kalbini almasına rağmen, bunlar kendisine sevdirilmişti. Bunlar İlâhî bilginin geçmişte verdiği hükümdü. Rabbi tarafından verilen bir hisse idi. Almak ve faydalanmak zorunda idi. Yaratanın emrine göre alır ve yerdi. O’nun emrine uymak, tâat sayılır. Buna benzer şekilde kısmetini alıp yiyen tâat içindedir. Dış cephesi ile dünyaya karışmış dahi olsa ibadet ehli arasındadır.
Ey cehalet adımları ile zahidlik yoluna gidenler, işitiniz ve doğrulayınız. Yalancılık etrafında bulunmayınız, bu sözleri iyi öğreniniz. Kader bahsine cehalet ayağı ile varmayınız. Her kim ki, görüşü ile yetinir, nefsin sözünü dinler, şeytanın işlerine uyar, kötü şahsî arzularına kapılırsa, o iblisin bendesi olur, iblise uyar, Hak yoldan sapar, iblis o şahsın önderidir.
Ey yalancı bilginler ve içi bozuklar, kalbiniz ne kadar kara... Kokunuz ne kadar kötü... Dil gürültüsüne ne kadar önem veriyorsunuz. Bulunduğunuz bütün hâllerden dönünüz. Tevbe ediniz ve Allah'a tâanda (kötü söz atmak) bulunmayınız. Velî kullara dil uzatmayınız. Velî kulları Allah sever; onlar da Allah'ı severler. Onların yiyip içmesine karışmayınız. Onlar boş yere yemezler. Aldıklarını emirle alırlar. Onlar katında Allah sevgisi şiddetle hüküm sürer. Onlar Hakk'a çok fazla iştiyak duyarlar. Onlar hem dışlarını hem de içlerini dünyalık şeylerden uzak tutarlar. Ancak almak zorunda oldukları şeyler vardır; onlar da kader ilminin geçmişte yazdığı şeylerdir.
Onlara en çok güçlük veren şey, dünyada kalmaları ve onda durup uzun ömür sürmeleridir. Dünyaya ait şeyleri almakta o kadar sıkıntı duyarlar ki... Olsa olsa o kadar olur. Hele dünyanın yalancı yetmelerine bakarken duydukları huzursuz hâl... hiç tarif edilemez.
Kullara söz etmek için kötü duyguları atmak lâzım. Kötü duygu ve nefsin istilâsında oldukça sözü bırak. Sözden ayrı ol. Bu bakımdan kendini dilsiz bil. Allah dilediği zaman konuşursun. O, bir işi dilerse olması için sebepler yaratır. Konuşma zamanların gelince seni, ehlini meydana atar. Sizi yapacağınız iş için güçlü kılar. Yapan O'dur. Senin hükmün geçmez.
Nefsini, sözünü, bütün hâlini O'nun kaderine bırak. O'nun uğruna işler görmeye bak. Konuşmadan işlemeye koyul. Gösteriş yapmadan ihlâs sahibi ol. Şirk sahibi olmadan tevhid ehli ol. Anılmayı isteme. Şenlik arama; kimsesiz yerlere koş. Dışı bırak, içe dal. Hep iç dünyanla olmaya alış.
Ey niyeti bozuk, Hakk'a muhatap olmaktasın. Ve O’nu görür gibi konuşmaktasın. Her namazda:
- «Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.» (Fatiha/5)
Derken anlattığımız gibi yapmaktasın.
- «Ya Rabbi, yanımdasın. Ey beni bilen ve bütün hâlime şahit olan, kulluğum sana, yardım talebim senden,» demek istiyorsun.
Her zaman Hakk'a hitap ediniz. O'na hitabınız yalnız namaz vaktine inhisar etmesin. O'nun varlığını hazır bilin; kulluğunuzu o niyetle yapın. Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyuruyorlar:
- «Allah'ı görür gibi ibadet et; sen O'nu görmesen bile O seni görür.»
Ey evlâd! Helâl yiyip içerek kalbini temizle. Rabbini bilirsin. Giydiğini, yediğini ve kalbini temiz tut. Bu yoldan iç âlemi temiz olanlar zümresine dâhil olabilirsin. Tasavvuf, safâdan gelir. Suf (kalın yün elbise) giymekten gelmez. Tam mânası ile sofi olan, kalbini Allah sevgisi ile doldurur. Başka sevgilere yer vermez. Bu hâl bir başka hâldir. Kolay elde edilecek cinsten değildir. Elbise değiştirmekle ve renk sarartmakla olmaz. Omuz eğmek, bu hâli veremez. Geçmiş büyüklerin hikâyesini dil gürültüsü ile anlatmak bu hâle vardıramaz. Parmak aralarına tesbih almak insanı o yola götüremez. O yola ileten şey, ancak sadık kalple Allah'ı aramakla olur.
Bazı büyüklerin dilinden şöyle hikâye ederler:
- Bazı gecelerimde mâna âlemine geçerdim ve şöyle münacat ederdim:
- “İlâhî, bana yararı dokunacak şeyi esirgeme. Bana yapacağın iyilik sana zarar vermez.”
Bu cümleyi tekrar ettim ve uyudum. Rüyamda şunları duydum:
- «Keza sen de benim zatım için sevimli işleri yapmaktan geri kalma... Zatıma yaramaz işleri yapmaktan kendini beri al.»
Allah'ın size gönderdiği peygambere iyi bağlanınız. Ona bağlılığınız doğru olsun. O'na bağlılık, getirdiklerine uymakla olur. Peygamberin emirlerini ne kadar iyi yaparsanız uymanız o kadar iyi olur. Dünyada peygamberin sözlerini tutup yaptığı işleri yaparsanız öbür âleme göçtüğünüzde ona arkadaş olursunuz. Allahü Teâlâ'nın şu yüce kelâmını duymadınız mı?
- «Peygamberin size yapmanız için getirdiği şeyi alınız; yasak ettiği şeylerden kendinizi çekiniz.» (Haşr/7)
Peygamberin emirlerini tutunuz. Yasak ettiği şeylerden beri durunuz. Bunu yaptığınız takdirde, Rabbinize yakınlık kazanmış olursunuz. Dünyada kalbinizle yakın olursunuz. Öbür âlemde ise, varlığınız ve cesedinizle yakınlık duyarsınız.
Ey zâhidler, yaptığınız iyi şeyler nelerdir?.. Zâhidlik yapmaktasınız. Ama nasıl?.. Neyinizle yapıyorsunuz? O'nun yasak ettiği şeyleri yapmaktasınız.
İndî, dar görüşünüzle istiklâlinizi ilân etmektesiniz.
İrfan sahiplerine uyunuz. Onlarla arkadaş olunuz. Onların hâli başkadır; sizinkine benzemez. Bilirler, iş tutarlar. Halka dilencilik için değil, nasihat için koşarlar. Sizin kalbiniz onlara meyletsin diye de yapmazlar. Kalbinizi Hakk'a çevirmekten başka gayeleri yoktur. Onlar, kalp yüzlerini Hakk'a çevirmişlerdir. O'ndan gayri şeylere arka çevirirler.
Ey evlâd! Kalbinle Allah'a dön. Bulunduğun makama başkası yerleşmeden bunu yap. Salih kişilerin hâlini anlatmak seni kurtaramaz. Onların güzel hallerini anlatıp mest olmak sana ne getirebilir?.. Hâlin şuna benzer: Su almak kastı ile elini göle açık sokup çeken adamın elinde su kalır mı?..
Yazık sana... Temenni kimi kurtardı ki, seni de kurtarsın?.. Temenni ahmaklar çukurudur; onlar çukurda boğuldular. Sen onlar gibi olma. Peygamber (S.A.) efendimiz buyurur ki:
- «Bilhassa kuru temenniden sakınınız; o ahmaklar batağıdır.»
Sen, ehli olmadığın işleri görmektesin, sonra da hayır sahiplerinin derecesini dilemektesin.
Ümitlere kapılıp çekinme duygusunu azaltan, manevî yoldan sapar, sebebini sezmeden manevî duyguları sönmeye başlar. Çekinme duygusu çoğalan ve ümitsizliğe düşen, pişman olur. Kurtuluş yolu, ümit ve korkunun eşit yürümesidir. Peygamber (S.A.) efendimiz:
- «İman sahibinin ümit ve korkusu teraziye konsa, eşit olmalıdır,»
Buyurmakla, bize gerekeni en güzel bir şekilde anlatmıştır.
Süfyan-ı Sevri (Allah ona rahmet eylesin) rüyada öbür dünyada görüldü. Gören sordu:
- Rabbin sana ne gibi işler yaptı?
O cevap verdi:
- Haberim yok. Bir ayağımı sırat köprüsüne koyduğum zaman, öbürünü cennette gördüm.
Ona selâm olsun. Hayrını, şerrini iyi bilirdi. Bilgisi tamdı. Öğrendiklerinin hakkını verirdi. Bilgi edinirken amel etti; bilginin hakkını verdi. Amellerinde ihlâs sahibi oldu, onun da hakkını verdi. Daima Hak Teâlâ’yı istediği için rızasını buldu. Peygambere uymakla onun da hakkını verdi ve rızasını kazandı. Allah ona rahmet eylesin. Bu rahmet diğer salih kullara da olsun. Bizi de Mevlâmız onlarla birlikte rahmet deryasına gark eylesin...
Peygambere uyan herkes bir eline kitabı, öbür eline sünneti almalı. Aksi halde batar; hak yoldan sapar. Yolu Allah'a varmaz. Helak olur. Kendi şaştığı gibi, diğer kulları da şaşırtır. Kitap ve sünnet, hak yola ileten delillerdir. Kur’an Allah'a, Sünnet peygamberin arkadaşlığına götürür; ona salât ve selâm olsun.
Allahım, nefsimizle aramızı uzak kıl.
«Dünyada bize iyilik ver, Âhirette yine iyilik ver. Bizi ateş azabından koru.» (Bakara/201) Âmin!..
Peygamber (S.A.) efendimizden şöyle rivayet edilir:
- «Musibetleri saklı tutmak, Arş hazinelerinden birine sahip olmak kadar büyüktür.»
Ey halka dert yanan ve Hakk'ı halka şikayet eden, onlara yaptığın bu şikayet, sana ne gibi bir fayda sağlar? Onlar sana fayda sağlayamazlar. Onlar kendi başlarına kimseye zarar da veremezler. Onlara itimat ederken, Hak kapısına ortak etmiş olursun. Onlar seni Hak kapısından uzak kılar. Hakk'ın gazabına bu yüzden çarpılırsın. Mevlâ'dan kalbine perde inmesine sebep olurlar.
Ey bilgi iddiasında olan, bütün hâlinle cehaleti aramaktasın.
Dünyanı Rabbinden gayri kimselerden istemektesin. Sıkıntı içine düştüğün zaman halka koşmakla eline ne girer ki?..
Yazık sana, şu saldırıcı av hayvanı öğrendiğini yapıyor. Avını kimseye vermiyor, kendisi de yemiyor. Halbuki onun âdeti, bulduğunu kapıp yemektir. Bütün tabiî hallerini bir yana atarak öğrendiği şeyin gereğini yapmaya çalışıyor. Av kuşları da aynı şeyi yapmakta... Nefsin öğrenmeye daha lâyıktır. Vahşî hayvanlar güzel terbiye edilirken bir insan cevheri, irade ile nasıl yola getirilemez?..
Ona bir şey öğret; fehmini aç. Anlayış kabiliyetini geliştir. Dinini yiyip bitirmesine mâni ol. Hak Teâlâ’nın emanet ettiği şeye ihanet etmesin. İman sahibi için din, manevî varlığına et ve kan sayılır. Nefsini iyi terbiye etmeyenin ona bir şey teslim etmesi doğru olmaz. Her şeyi öğrettiğin zaman istediğini teslim et. Anlayışına ve kavrayışına güvendiğin zaman ona her varını bırakabilirsin. Yine de kontrol etmen yerinde olur; unutma. Her gittiğin yerde seninle olur. Alim ve Halîm olan Allah tarafından gönderilene razı olur. Onun için, buğday içi ile arpa kepeğinin farkı yoktur. Nefsi için hiçbir haz almaz. Hırs ile yemek yemez. Aç kalır, susuz bekler, yine kimseden bir şey ummaz. Daima iyi işler ve Hakk'a kulluk için kendini atar. Tabiî olan kötü dileklerini unutur. Cömert olur. Gönlünü dünyaya kaptırmaz, öbür âleme hasret çeker. Az zaman böyle gider, sonra âhireti de bırakır. Mevlâ’ya koşar. Ona sırrı ile varmak ister. Kalbi de alır, Hak Teâlâ’nın kapısına gider. Artık geçmiş hüküm kendini gösterir. Ve o hüküm dile gelir. Şöyle der:
- «Ey yemeyen ve içmeyen, burada ye ve iç...»
Aklı başında olan hasta, yalnız doktorun verdiğini yer ve tavsiye ettiği ilâcı alır. Onun terbiyesinde ve gösterdiği yolda kendini tedavi eder. Gerek doktorun yanında gerekse olmadığı zaman, nefsinin isteklerine kapılmaz.
Ey hırsa kapılan, o yiyecek ki, sana yazılmış, senden başka kim yiyebilir? O elbise ve o binek ile alacağın o kadın sana yazılmış ise, senden başka kim onu alabilir? Hırsı bırak; acele etme.
Bu cehalet niye? Sebatlı halin yok. Aklın ermiyor. Allah’ın vaadine inanmıyorsun. Ey muhtelif işlerde çalışan zat, zengin, salih birine iş gördüğün zaman ücret bekleme. Edebini bozma. Sen, edebini bozmadan terbiyeni muhafaza edersen daha iyisini, daha güzelini ve daha fazlasını bulursun.
O zengin ve cömert olan, sende hırs ve bir talep görmediği zaman, birlikte çalıştığın arkadaşlarından ayırır ve seni hepsinden üstün tutar, her türlü rahatını temin eder.
Hak Teâlâ, itiraz edenlere sahip olmaz. Her işte nifak çıkarmakta olanlara bakmaz. Onun sahip olduğu ve baktığı kimseler, edepli ve itiraz bilmeyen kimselerdir, içi sakin, dışı hoş olanlar, Hak Teâlâ ile sohbetini devam ettirir.
Gelmekte olan hâdiselere boyun eğenin, İlâhî âlemde sohbeti devam eder. Allah'ı tam bilen ve O'na irfan duygusu besleyen, her an O'nunla olur. Başka sevdiği yoktur. O'na uyar, O'ndan dirlik alır, başkalarına karşı duygularını öldürür, irfan sahipleri, hep Allah'ın zatı ile olmaktadırlar; sıfat ve isim tecellilerinin zuhuru olan geçici şeylere uymazlar.
Ey evlâd! Konuştuğun zaman iyi niyetle konuş. Sustuğun zaman, kalbinde iyi duygu besle. Niyeti amelden önce bilmeyen adamın yaptığı işler eksiktir. Sen, susmuş olsan veya konuşsan, yine de günah işlemiş olursun; çünkü niyetin bozuk. Söz etmen ve sessiz durman, peygamberin sünnetine uymuyor.
Bir hâl değişikliğinde ve rızık darlığında hemen Hakk'a karşı haliniz değişiyor. Hele gelecek bir şeyin ipi kopup kırılsa, hemen küfür yolunu tutuyorsunuz. Dünyada hemen hemen her şey ölçülü ve muayyendir. Sana bir nimet gelirse, diğer kimsenin elinden çıkmış sayılır. Bir gün de senden alınır, başkasına verilir. Ne hepsi senin olur ne de daima bir şahsın elinde kalır.
Kendinizi hükümdar gibi görüyorsunuz. Allah sanki sizin keyfinize göre hareket edecek!..
- Niçin yaptın? Şunu yapma! Bunu yap! gibi emirler vereceksiniz O'na öyle mi?.. Hâşâ!..
Ey Âdemoğlu, sen kimsin?.. Ne değerin var?.. Kokmuş bir sudan yaratıldın. Halini düşün. Rabbine tevazu göster. O’na karşı boynu eğik ol. Takva sahibi ol. Aksi hâlde kerim olman kabil olmaz. Allah katında güzelliğin kaybolur. Salih kullarda takvan olmazsa senden hoşlanmazlar. Dünya böyledir; hep hikmet doludur. Âhiret daha başka olur; kudret âlemi orada başlar.
*
Ey cemaat! Sizi terbiye edecek zatlar lâzım. Siz Hakk’a vekâlet etmektesiniz. Bundan haberiniz var mı?.. Akıllı olunuz. Kalp gözlerinizi açınız. Bulunduğunuz makamı idrâk ediniz. Her hâliniz ölçülü olsun. Meselâ: Evinde bir topluluk bulunan,önce söze başlamasın; söz edecek olursa çoğu cevap mahiyetinde olsun. Boş şeyleri konuşmaktan çekinsin.
Tevhid ilmini edinmek farz, helâl bulup yemek farz, Allah için yapılan işlere, karşılık beklememek farzdır.
İçi dışına uymayan fâsık kişilerle olma. Salih ve düzenli iş edenlere koş. Karışık bir durumda olursan, salih ile nifaklı kişiyi ayırt edemeyecek hâle düşersen Allah'a yalvar. Oturduğun yerden hemen kalk; gece olsa, daha iyi olur. İki rekât namaz kıl, sonra yalvar:
- Ya Rabbi, kulların arasında olan salih kişileri bana buldur. Sana varmama delil olanı bana göster. Manevî sofrandan yememe vesile ver. Manevî susuzluğumu, sonsuz denizinden kandıracak zatı bana bildir. O zat gözlerimi, yakınlık nurunla sürmelesin. Taklitçi olmayarak ayan beyan nurunu gördüreni bana haber ver.
Allah yoluna canları ile girmiş olanlar, Allah'ın fazlından yer ve ülfet şarabını içerler. Hakk'ın yakınlığı kapısında hazır dururlar. Yalnız haberle yetinmezler. Çalışır, çabalar, sabırlı olarak sefere çıkar, her şeyi olduğu gibi görürler. Yaratılmışları geçer, ötelerin ötesine varırlar. Rablarına vasıl oldukları zaman edeb, ilim ve hikmet öğrenirler. Çeşitli bilgilere vakıf olurlar. Yerde ve gökte Mevlâ’dan gayri bir şey olmadığını o dem öğrenirler. Veren, vermeyen, hareket ettiren ve sakin bırakan, O'ndan başkası değildir. Takdir eden ve hüküm veren O'dur. Aziz eden ve zelil bırakan, bir şeyi diğerine sataştıran ve uysal kılan yine O'dur. Bu hále erince o büyükler her şeyi kolay anlarlar. Çünkü kalp gözüyle Hak katında olanları görürler. Dış gözlerini de o yola vermeye çalışırlar. Dünya onların yanında hiç kalır, mülkünü görmezler bile... Ne bir ölçüye vurur ne de tartmaya kalkarlar.
Ey cemaat! Takvayı terk ettiniz; bu halinizden hemen dönünüz. Takva gönüllere şifa verir. Onu terk, ruhu hasta eder.
Kendinizi tevbe etmeye alıştırınız. Tevbe ilâçtır. Günahlar ise mikrop çıkarır. Peygamber (S.A.) efendimiz bir gün ashabına şöyle hitap etti:
- «Ayık olunuz, size hastalığınızı ve onun şifasını öğreteceğim: ister misiniz?»
Ashab:
- Evet, evet... dediler.
Peygamber (S.A.) efendimiz devamla buyurdular ki:
- Hastalığınız, günah sebebi ile gelir. Ona şifa olan da tevbedir.»
Tevbe, imanın ayrılmaz eşidir. Zikir meclislerine devam etmek ve Hakk'a muti olmak, iman hastalıklarına şifa olur.
İman dili ile tevbe ediniz; felahı bulursunuz. Tevhid ve ihlâs dili ile konuşunuz; size felah gelir. Allahü Teâlâ tarafından bir âfet geldiği zaman imanla kendinizi müdafaa ediniz, iman, elinizde bir silâh olsun.
Allah'ım, onlara gösterdiğini bize de göster.
«Dünyada iyilik ver. Ahirette iyilik ver. Ve bizi ateş azabından koru...» (Bakara/201).

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50
Product Title
Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.




