top of page

AHİRET GÜNÜ ALLAH'IN GÖRÜLMESİ

ree


Gönül Gözüyle Görmek: Hakikati Temaşa Etmenin Sırrı

Bu bölüm, gözle değil, kalple görmeyi arayanlara yazılmıştır. Abdulkadir Geylani Hazretleri, Allah'ı sevmenin, O’nu görür gibi yaşamanın ve O’nun rızasını gözetmenin ne anlama geldiğini, derin bir irfan diliyle anlatıyor. Bu satırlar, yalnızca bilgi değil; gönül terbiyesidir.

O’nu sevenler, kalplerinin gözleriyle görür. Dünya onlara daralsa bile, Hak’la olan yakınlıkları her şeyi genişletir. Geylani Hazretleri bu nasihatlerinde, Hakk’ı gören bir kulun gözlerinden değil, halinden tanınacağını fısıldar. Allah’ı tanımak isteyen her kul için bu satırlar bir davettir.

Şimdi kalbini aç ve oku. Bu, seni görmeye çağıran bir metindir.


Bu sohbette; Allah'ı görmek nasıl mümkün olur? Allah'ı sevenlerin alametleri nelerdir, onları nasıl tanıyabiliriz? Allah'ı tanıyacak ilim nasıl hasıl olur? Konuları işlenmiştir...

Bir kimse, Allah'ı seveni görürse, kalbi ilâhî tecelliye kavuşur. İstidadı varsa, sır âlemi ile Hakk'a vasıl olur.

Rabb’imizin varlığı görülür. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyururlar: “Rabb’inizi güneş ve ayı görür gibi göreceksiniz. O'nu görmek bir karşılığa bağlı değildir.”

O'nu sevenler bugün kalpleri ile görürler. Yarın baş gözleri ile... O'na benzeyen yoktur. Gören O'dur, işiten O'dur.

O'nun sevgili kulları, yalnız O'nun rızasını gözetirler. Başkası onlar için önem taşımaz. Yardımı yalnız O'ndan beklerler. Başkalarına karşı kusurlu olurlar.

Dünyanın çaresizlik acısı onlar için bir tad olur. Dünyalıkları bol da olsa azla yetinirler; fazlasını dağıtırlar. Yeter ki, Yaratan razı olsun. Ötesi onlara hiç gelir. Nimetleri ve her şeyi O'nunla almak onlar için âdet olur. 

Hak'la olmak onlar için en büyük zenginliktir. Hak onlara hastalık verirse nimet sayarlar. Yalnız bırakırsa ülfet bilirler. Halktan uzak olurlarsa Hakk'a yakınlık sayarlar. Allah yolunda yorulmak onların rahat hâlidir.


Size mübarek olsun, ey nefislerini ve boş heveslerini bırakanlar. Hak'tan razı olup, O'nda yok olanlar! 

Ey cemaat! Bilgisi ve aklı sizden fazla olana akıl satmayınız; bilgiçlik taslamayınız. Hak Teâlâ şöyle buyurdu: “Allah bilir; siz bilemezsiniz.” (el-Bakara, 2/216)


Hak Teâlâ'nın emirlerine uyunuz. Sizin için ve başkaları için yaptığı şeye razı olunuz. Size bir şey olursa sonunu bekleyiniz. Başkalarına da olunca dilinizi tutunuz. Olan işler O'nundur; sizi ilgilendirmez. Yardım etmeniz kabilse ediniz.


İlâhî bilgiye ermek arzusunda iseniz, akıl ve bilgi yönünden iflâs ayağı ile Hakk'ın önünde durunuz.


Düşününüz; fakat bir şey seçmeyiniz. Hayrete dalınız, ilâhî bilgi gelir.


Önce hayrete dalmak, sonra bilgi edinmek, daha sonra bilenlere ermek. Sonra kasd; kasdın sonu maksada ermekle biter. İrade sahibi olunca murada varılır.


İşitiniz ve amel ediniz. İpliğinizi lifler hâlinde açığa çıkarıyorum. Çürük iplerinizi açıyor; kopma ihtimali olanları yeniden bağlıyorum. Sizin derdinizden başka derdim yoktur. Yalnız sizin üzüntünüzü gidermek istiyorum. Ben bir kuşa benzerim. Uçtuğum yere giderim. Yitirdiğimi hemen bulurum. Arzu sizindir; ey atılan taşlar; ey kan yükü tembeller ve nefsin bağladığı kişiler; ey aklını her şeye yoranlar, hâlinizi siz düşününüz.


“Allah’ım, rahmetini bana da ver, onlara da...” 

O gün hayli konuştu; sonra şöyle devam etti:


Allah yoluna can koyanlar, varlıklarını dağıtırlar. İşleri, halka huzur getirmektir. Ganimet toplar, halka dağıtırlar. Onların aldığı ganimet, Allah'ın fazlıdır. Onu alır, ihtiyaç sahiplerine karşılıksız verirler. Darda kalmışları sıkıntıdan kurtarırlar. Borcunu ödemekten çaresiz kalanlara yardımda bulunurlar; borçlarını öderler.


Onlar şahlardır; lâkin dünya şahı değil. Dünya şahları ganimet toplar; fakat kimseye vermez. Hâlbuki Allah yoluna baş koyan cemaat, mevcut olanı başkalarına dağıtır, henüz ellerinde olmayanı da dağıtmak için beklerler. Bir şey alacakları zaman, Hak ve hakikat eli ile alırlar. Halkın onlara karıştığı yoktur. Zaten kendileri halka iyilik yapmaya çalışır; ayrıca onlardan yardım almaya tenezzül ederler mi? Onlar, dış varlıkları ile halka; iç varlıkları ile de Hakk'a koşarlar. Boş şeyler ve uygunsuz duygular, onlara tesir etmez. Nefsin garazı onları tesiri altına alamaz. Övülmek, onları yoldan alıkoyamaz.

Kibri at ne kullara ne de Hakk'a karşı büyüklük sat. Kibir azgın kişilerin hâlidir. Allah onları yüzüstü cehenneme atacaktır, ilâhî öfkenin önüne duran olamaz. O bir defa darıldı mı, her şey yerle bir olur. Sen hangi hâlinle O'na büyüklük tavrı takınıyorsun?


O'na karşı yaptığın büyüklük birçok yollardan gelir. Ezan okunduğu zaman yerinden sıçramıyorsan Hakk'a büyüklük satıyorsun. Kullara yaptığın zulümle Hakk'a büyüklük satıyorsun.


Tevbe et. İhlâs sahibi ol. Seni en küçük yaratığı ile öldürür. Nemrud'u küçük sinekle öldürdü. Birçoklarını aynı şekilde öldürmüştür. Allah, kibir ehlini, dilerse göze gözükmeyen yaratıkları ile de helak eder.


Dünyalık sahiplerini Allah, büyüklük sattıkları için çok kere zelil etti. Her şeye sahip iken bir pula muhtaç kıldı. Nimet içinde yüzdükleri hâlde en çaresiz kişi oldular. Dipdiri yaşarken ölüp gittiler. Nasıl öldüklerine kimsenin aklı ermedi.


Muttaki olunuz. Şirk ehli olmayınız, içinizi dışınızı temizleyiniz.


Dıştan putlara taparak iç âleminizle Hakk'a şirk koşmayınız. Halkı yaratıcı bilip Hakk'ın ortağı tanımayınız. İnsanlara dayanmayınız. İyiliği ve kötülüğü onlardan beklemeyiniz. Sizin elinizde bir şey olmadığı gibi onlarda da bir şey yoktur.


İnsanlar arasında öyle kimseler vardır ki, elinde dünyalık olduğu hâlde kalbi sevmez. Dünyalığı hizmetçi yapar. Fakat kendisi hizmetçi olmaz. Dünyalığı parça parça eder, dağıtır. Fakat kendisi parçalanmaz. Dünyalığı kendine mal eder. Ona mal olmaz. Dünyalığı ardından koşturur; fakat kendisi onun ardına düşmez.


Dünyayı takdirle anma. O kimse gibi ol ki, dünyayı tasarrufunda tutar; fakat hiçbir zaman onun tasarrufu altına girmez.


Peygamber (s.a.v) Efendimiz’den iki hadîs-i şerif rivayet edilmiştir. Biri şudur: “İyi insan için, temiz mal ne hoştur.” Öbürü de şudur:


“Dünya malında hayır yoktur. Ancak malını alıp şu, şurada yapılacak hayır içindir, şu da, şurada yapılacak iyi işler içindir, diyebilen hariç.”


Dünyalığı elinizde saklayınız. Kulların iyiliği için harcayınız. Ama onu kalbinize koymayınız. Şüphesiz böyle olan mal hayırlıdır. Zarar vermez. Dünya nimeti sizi aldatmasın. Onun sözüne kanmayın. Yakında dünyadan taşınacaksınız, peşinizden de o nimetler... 

Ey evlat! Kendine güven vermekle yetinme, batarsın. Kendi görüşü ile yetinen batar. Zelil olur. Düz yolda ayağı kayar. Kendi görüşünü beğenen, hidayetten mahrum olur. Kimse seni himaye etmez. Çünkü sen kimsenin reyini almadın. Ve hiç kimsenin fikrini dinlemedin. “Bilgi sahiplerinin bilgisi beni ilgilendirmez” diyorsun. İlim iddiasında bulunmaktasın. Hani amel? Boş davanın ne tesiri olabilir? Hani bu davanın tasdiki? Yapmakta olduğun davanın sıhhati, gereğini yapmakla anlaşılır. Amel etmelisin; ihlâs sahibi olmalısın. Âlim olduğunu bunlarla ispat edebilirsin 

Bela geldiği zaman sabırlı olmak, ilmin faziletini belirtir. Bir darlık anında yüzün bile buruşmamalı. Hakk'ı halka kesme. Tam ilim sahibi olsan dediklerimi yaparsın.


Gözlerin görmüyor; basiret iddiasında bulunuyorsun? Senin anlayışın kıt; neden anlayıştan dem vuruyorsun? Bu yalancı dâvalardan vazgeç. Allah'a yalvar.


Sen başkasını bırak, O'na dön. Her şeyin karşılığını O'ndan bekle. Cümle şeyin Yaratan'ını ara.


Nefsin özelliklerini anla. Tatmin olman ve Yaratan'ı bilmen, onu bilmenle kabil olur. Nefsi anladıktan sonra başkalarını görebilirsin. Allah'ın dilediği geniş yoldan yürü. Dünya ve âhirette O’nunla olmayı dile. Takva sahibi ol. Zat âlemine geçebilmek için sıfat illetinden sıyrıl. Nefsini, yalnız emir ve yasakları yaparken tanı. Aslında nefsine sebat kuvveti veren yine O'dur.


Ey erkekler ve kadınlar, içinizden kimde ki zerre miktar ihlâs var, takvaya o kadar sahib olur. Kimde ki, zerre kadar sabır var, şükür yolunu o kadar tutuyor demektir ve kurtulacak kişi odur. Dikkat ediniz; sizi iflâs halinde görmekteyim. 

Geylânî Hz. devam etti:

Ey kibirliler, size yazıklar olsun. Yaptığınız ibadet sizi yerde bile tutamıyor. Yücelere nasıl çıkabilirsiniz? Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “O'na varan, temiz sözdür; iyi işler O'na yükselir.” (el-Fâtır, 35/10)


Aziz ve Celil olan Rabb’imiz, yaratıcı ve besleyici sıfatını Arş'a kadar yükseltti, oraya yerleştirdi. Bütün varlığı ihtiva etti. O'nun bilgisi her şeyi kuşatmıştır.


Kur'ân-ı Kerim’de belirtilen yedi âyet'in yaratanı O'dur. Kat kat olan yedi kat sema onun eseridir. Senin cehlin onları bana inkâr ettiremez. Onları bana inkâr ettirmen kabil olmaz. Elindeki paslı kılıç beni yere seremez. Elinde bulunan malı bana sevdirebilmen kabil olmaz.

Ben yalnız Allah'tan korkarım. Bir ümidim varsa, o da O'ndan olur. Eğer yaptığım kulluk varsa, o da O'nun içindir. Yalnız O'nun için çalışırım. Rızkımı O'nun hazinesinden beklerim. Her şey O'nun kuludur; O'ndan gayri mülke sahip çıkan olmaz.

En az beş yüz kişi önümde İslâm dinini kabul etti. Yirmi binden fazla kişi kötülüğü bıraktı. Allah'a döndü, tevbe etti. Bunlar benim değildir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ruhaniyeti, bereketi ile olmuştur.

Allah gaybı bilir. O'ndan başkası gayba âşinâ olamaz. Ancak razı olduğu Rasûller hariç. Onlara da yine O bildirdi. Gayb, Hakk'ın indindedir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz ona yaklaştı. O kadar yakın oldu ki, Hakk'ı gördü. Katında mevcut olanları anladı. 

Yuvandaki halkı bırak. Ülkeni kalbinden ırak eyle. Kalbin Allah sevgisini taşımalı. Oradan hanım sevgisini çıkar. Dışını onlara ver. Kalbini Hakk'a ver. Her faniyi bırak, baki olan varlığa yönel.

Hakk'ın kapısına vardığın zaman, oranın hizmetçileri ile uğraşma. Oranın sultanı ve şahı ile olmaya bak.

O’na varırken yoluna duran her şeyi reddet. Tabakla yemek sunarlarsa yeme, hücre verirlerse oturma. Hanım verilirse evlenme. Bunlar mâna âleminin gölgesidir. Hiçbirine aldanma, yoluna devam et. Ta O'na varıncaya kadar.

Üzerinde yalnız önce giymiş olduğun elbise olsun. Yorgunluğunu geçirmeyi düşünme. Üzerine konan toza bakma. Allah yolunda toza belenmiş insanlar daha makbuldür. Bu toz zahirde anladığınız toz değildir, erenler bilir.

Devam et. Hak sana yedirir. Heyecanını O dindirir. Sana O ülfet verir. Her darlığını giderir. Yorgunluğunu O geçirir. Korkunu emniyete çevirir. O'nun yakınlığı sana en büyük nimet sayılır. O'nun rüyeti en tatlı taam olur. Yemen, içmen hep O'nun varlığında tamam olur.

Halkın sana yönelmesi ne gibi bir mâna taşır ki. O'nu bilmek, O'ndan dilemek, O'nun katında sakin olmak, O'nun ülkesine göç etmek. En önemli şey bunlardır. Halkı O'nun uğruna sev; o dem sana yönelen halk kitlesi, Hak tarafından gönderilmiş olur. Halkın sana gelişi O'nun varlığı ile olmalı, öyle görmelisin. Halkın idaresini ele almak böyle olur. En önemli şey, bunu anlayabilmektir 

Bu dünya bir pazardır. Bir saat sonra dağılır; kimse kalmaz. Azıcık karanlık basınca herkes evine döner.


Çalışkan olunuz. Bu çarşıda işe yaramayan şeyleri almayınız. Kimseye yararı dokunmayacak şeyi satmayınız. Yalnız bugünü değil, yarını da düşününüz. Belki bugün iyi gözükür. Ama yarın ne olur; biraz da onu düşününüz. Asıl âhiret pazarında geçen şeyleri arayınız. Sikkecinin anlayışı kuvvetlidir. Hakk'ı tevhid etmek, O'nun için iyi işler görmek öbür âlemin geçerli metaı arasındadır. Ama bunları yapan aranızda azdır. 

Ey evlat! Aklını başına al. Aceleci olma. Acele ile eline fazla bir şey girmez. İvedi hareketle sabahı getirmen kolay olmaz. Sabahı beklerken acele etme. Başka şeyle uğraş. İbadet et. O kendiliğinden gelir. Gündüzleri kendine meşgale bul; akşam kendiliğinden gelir, arzu ettiğini bulursun. İz’an sahibi ol. Kullarla iyi geçin. Kullara zulüm etme. Hakkın olmayan şeyi ellerinden almaya kalkışma. Onlar birer vekildir. Sahipleri onlara; “Ver!” derse onlar verirler.


Emir vâki oluncaya kadar bekle; vermek nasıl olurmuş görürsün. Zorla kimsenin malını almanın cezası ağırdır. O cezaya dayanmak kolay değildir.


Vermek elinde iken ver. Verebiliyorsan vakıaya uygun olarak vermiş olursun. Yâni, mevcut emre. Zira emir almadan kimse zerre veremez. Sana da bir şey vermezler. Kimseden bir şey alman kabil olmaz. Ne zerreyi ne de denizi, deryayı, hiçbir şeyi, ama hiçbir şeyi, alman kolay değildir. Ancak Allah'ın izni ile... Allah, kalplere ilham verir. O ilham sayesinde gönüllere rikkat gelir. Sana gerekeni verirler. Akıl bu hikmetleri anlamaktadır. Aklın varsa bunları anla... Yerinde dur. Sağa sola kıpırdama. Yiyecek ve giyecek vakitleri bölünmüş olup Hak Teâlâ'nın katında ve kuvvet elindedir. 

Yazık sana, yarın hangi yüzle O'na varacaksın? Bu âlemde O’nunla çekişme yoluna gitmektesin. Daima ondan kaçmaktasın. Kullara gitmektesin. Şirk etmektesin. İhtiyaçlarını senin gibilere arz etmek zilletine düşüyorsun. Darda kalınca, kullara dayanıyorsun. Halka ihtiyaç arz etmek bir belâdır. Allah'a dayan ve çalış. Sen de onlar gibi insansın. Dilencilerin çoğu, yaptığı hata yüzünden o hâle düştüler. Onlardan pek azı dilenmek zorundadır. Dilencilerin az kısmı hatadan salim olarak dilenir. Elin, ayağın, aklın var oldukça dilenmek sana yakışmaz; yaparsan rezil olursun. Gittiğin kapıdan kovarlar. 

Ey evlat! Perişan hâline en uygun şey, bendedir. Söyleyeyim: Hiç kimseden bir şey alma. Kimsenin vergisini bekleme. Anlayamadığını kimse anlatamaz. Göremediğini gösteren yiğit çıkmaz. Bir şeyler vermeğe güçlü olduğunda, hiç kimsenin verdiğini alamazsın. Gücün varsa kendine hizmet ettirme. Kendin yap. İşlerini elinle görmeye bak. Allah yolcuları onunla çalışırlar. Yaratan onlara acayip işleri her dem gösterir. Lütfunu onlara esirgemeden verir. Onları her kötülükten korur. 

Ey evlat! İslâm dinine girmediysen iman sahibi değilsin. İmanı olmayanın ikanı yoktur. İkan sahibi olmadan Hak ilimlere ittilâ kazanamazsın. Marifet ehli olamazsın. Bunlar, derece derecedir. Biri bitmeyince öbürü olmaz. Basamağın birincisi olmayınca, ikinciye çıkmak kabil değildir.


İslâm dininin emirlerine boyun eğmeyen, emrin esas sahiplerine teslim olamaz. İslâm ol. Bütün varlığını Allah'a teslim et, şeriatın emirlerini yerine getir. O'nun emirlerine uy. Sen ve başkaları için Hakk'a teslim olmalısın.


Nefsine zulmetme. Başkalarına da zulmetme. Zulüm dünya ve âhirette insanı bataklığa atar. Zulüm kalbi karartır. Yüzü siyaha çevirir. Amel defterinin beyazlığını giderir. Zulüm yolunu bırak. Zalime yardım etme.


Bu hususta Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in şöyle bir hadis-i şerifi vardır: “Kıyamet günü olduğunda şu ses işitilir: Nerede zalimler? Onların yardımcıları n'oldu? Onlara yataklık edenler nasıl? Az da olsa onlara hoş bakanlar hani? Hepsini toplayınız, bir tabut içinde cehenneme atınız.”


Halkı bırak. Zalim ve mazlum olmamaya gayret et. Dayanabilirsen mazlum ol. Sakın zalim olma. Kimsenin hakkı sende kalmasın. Kalırsa seninki kalsın. Kimseye kahretme; sana yapılsın, korkma, Allah mazlumlara yardım eder. Hele kullardan yardım eden çıkmazsa. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buyuruyorlar: “Zulme uğrayan kimse, Allah'tan gayri yardımcı bulamazsa, Hak tarafından ona şöyle hitap gelir: Sana muhakkak yardım edeceğim. Geç kalırsa üzülme, ne zaman olsa yaparım.”

Sabır, yardımı çağırır; insanı yükseltir. İnsanı aziz kılar.

Hak'la aranıza duran vasıtaları atınız. Vasıtalara dalmak bir hevestir. Şahı, sultanı, zenginliği ve azizliği bırakınız. Bu sıfatların hepsi Hakk'a aittir.

Allah'ım. Seninle sabır istiyoruz. Takva ver. Yeterlik ihsan eyle. Her şeyi atıp seninle olmayı nasip eyle. Aramızdaki perdeyi kaldır. 

Ey münafık, ne zamana kadar, gösteriş hevesine kapılacaksın? İçin ne zamana kadar bozuk olacak? Ey içinde olanın gayrini gösteren adam, bu hâlin sana ne verebilir? Hem bundan eline ne girebilir?


Yazık sana; Allah'tan utanmıyorsun. O'nun karşısına çıkacağını neden aklına getirmiyorsun? Yakında O'nun huzuruna çıkacaksın. Yaptığın işin özü başkasına ait oluyor; ama dıştan O'nun içinmiş gibi yapıyorsun! Allah'ı kandırmak istiyorsun. Yaptığın işlerle bir şeyler talep ediyorsun. Ama bilesin ki, Hakk'ın bilgisi seninledir. O, seni her zaman bilir.


Dön; işlerini düzelt. Nefsini, Allah için kıl. Çalış ki, attığın her adım, aldığın her lokma, yaptığın her iş iyi niyetle olsun. Ve Hakk'a yararlı olsun. Niyetin tam olursa yaptığın her iş güzel olur. İşlerin Allah için olur. Ve artık işlerini zorluk çekmeden yaparsın. Kulluk, yapılan ibadeti Allah için yapmaktır. Böyle niyet hâliyle düzelir. Ona tam teslim olup ibadet ettikten sonra Hak o kula sahib olur. Hak Teâlâ bir kula sahib olursa kulların kötü emelinden onu saklar, onlara muhtaç etmez. Onların derdinden azad eder.


Allah Teâlâ'yı isteyip arzuladıkça, yollar açılır ve O’nun yakınlık evine girmiş olursun. Zorlukları yok olur. Kalbinde Hak'la ülfet peyda olur. Yakınlık derecen her an artar.


Yakınlık dereceleri yavaş yavaş yükselir. Kulluğun yerinde oldukça kulluk yakınlığın büyür. Sonra daha büyür. Bu hâl büyümekte son bulduğu an kalbin Allah Teâlâ'nın nuru ile dolar. Oraya başkası yol bulup giremez. Ve orada başkaları için bir boşluk kalmaz.


Bu anlatılan hâle ermek için Hakk'ın emrine uy. Yasaklarından kaç. O'na teslim ol. Hayır ve şerde O'na bağlılığını bırakma. İyiliği, düşkünlüğü, zenginliği ve fakirliği bilhassa O'ndan bil. Arzularını yerine getirdiğin zaman dikkatli ol ki, bunların hemen çoğu dünyaya aittir. Dünyalık şeyler, çok dikkatle alınmalıdır. Dünyada Allah için yaptığın işlere karşılık isteme. Mükâfatı O'na bırak, verir. Bilmeden az bir şey istersin, mükâfatın o olur. Asıl büyük mükâfat O'nun sana yakınlığıdır. O da sana verilmiş. Ne istersin başka? O'nun yakınlığı, dünya ve âhiretin en büyük nimetidir. Dünyada O'na yakın olmak, kalp yönünden olur. İşlerini yalnız O'nun için yap; ufak tefek şeyleri içine karıştırıp, niyetini kirletme. Yaptığın işleri görme. Dış duygularını harekete geçir. 

Kalbini Hakk'a ver. Kalbini O'na verebilirsen kalp âlemine pencereler açılır. Onlarla hikmetlere bakarsın. Mâna, suret olur. Gayb âlemine geçen şeyler dışa çıkar. Haber olarak söylenen, açıkça görülür.


Kul Allah için iyi olursa her uygunsuz hâlden esirgenir. Hâli iyiye çevrilir ve hâlden hâle geçilir. Her an mânalar diyarına uçar. Kalbini imanla doldurur. Marifet hâli artar. Yakınlık ve müşahede ülkelerine geçer.


Bu hâl ehli için gece yok, gündüz var. Karanlık yok, ışık var. Keder yok, iyilik var. Nefis yok, kalp var. Yokluk var, varlık yok. Hazır hâli olmayan bir gayb âlemi var.


Bunların temeli, Allah Teâlâ ile ülfet hâlini bulmaktadır. Söz neye yarar; Hak'la aranda ünsiyet peyda olmadıktan sonra...


Halkı denedin, ne olduğunu sezdin. Hele bir adım at; fayda ve zararları artık kalmadı. Nefsi de bırak. Ona uyma. Onu geç. Elinden geldiği kadar, Yaratan'ın sevdiği şeylere çek. Onu da denedin. Bulunduğu hâli de öğrendin.


Halk ve nefis, iki ateş denizidir. İnsan bilmeden düşerse, yıkılır. Azmet ve o denizleri aş. Yolunda önce hastalık çıkar. Sonra şifa gelir. Sen ne hastalığa ne de şifaya güven. Bütün hastalık ve şifası Hak Teâlâ'nın katındadır. Hak Teâlâ'dan başkası hastalık vermez, şifasını gönderemez.


Tek olmaya alışırsan, bir olandan ülfet ve birlik gelir. Fakirliğe göğüs gerersen, zenginlik gelir.


Dünyayı terk et, sonra öbür âlemi ara. Daha sonra Hak yakınlığını iste. Halkı bırak, Hâlik’a koş. Anlayışsız olma, yaratık ile Yaratıcı bir arada olmaz. Dünya ve âhiret bir kalpte olmaz. Bunların birleşmesi tasavvur dahi edilemez. Onları birleştirmek hayaline kapılmak caiz değildir. Ancak dışta halkı, içte Halik’ı düşünmek gerek. Dünyalık şeyleri elinde tut. Âhiret işlerini de kalbinde sakla. Ama bunlar, hep bir arada kalbe yerleşmez.


Nefsine bak, ona yarayanı al. Dünyalık istiyorsan âhireti kalbinden at. Âhireti istiyorsan dünyayı oradan çıkarman gerekir. Hangisi nefsine yararsa onu seç. Şayet Mevlâ'yı istiyorsan, kalbinden hem dünyayı hem de âhireti çıkar. Kalbinde dünya ve âhiretin gayri de kalmasın. Madem Mevlâ'yı diliyorsun, O'nun zâtından gayri şeyleri kalbinden atmalısın. O'ndan gayri kalbinde zerre miktar bir şey kalsa Hakk'a yakınlık duymazsın. Hakk'la ülfet ve onun katında sakin olmak sana nasip olmaz. Kalbinde bir dünyalık lifi kalsa öbür âlemi kalp kapısına getirmen kabil olmaz. Âhiret sevgisinin zerresi kalbinde yaşasa ilâhî nur senden uzak durur.


Yazık, kullar görmesin diye perde arkasına çekiliyorsun. Ama Yaratan'ı gördüğün yok. O'ndan nasıl saklı bir iş tutabilirsin ki? Yakında bütün perdeler yırtılacak. Bütün sırlar faş olacak. Yaptığın işlerin sonucu cebinden ve evinden çıkacak. Bugün parçalamaya kıyamadığın her şişe, yarın parça parça olacaktır. Hele daimî içtiğin şarap çanağın. Onun parçalanmasını bir görsen!


Her iyilik yarın meydana çıkar. Belki de sen, onlardan mahrum olursun.


Ey zehir yutan, yarın belirtisini vücudunda göreceksin. Haram yemek, din cesedine zehirdir. Nimetleri saklıda bırakmak, dinin için öldürücü zehir sayılır. Yakında Hak Teâlâ seni hesaba çekecek, nimetin kadrini bilmediğin için seni fakre düşürecek. Halk arasına dilenci yüzü ile çıkacaksın. Halkın kalbi sana acıma duygusu taşımayacak.


Ve sen, ey ameli bırakan âlim. Yakında ilim seni bir yana atacak. Kalbinde bilgi mutluluğunu bulamayacaksın. 

Ve ey cahiller, eğer O'nun kudret ve kuvvetini bilseydiniz, hesap vermeyi de düşünür, hata işlemekten korkardınız.


Hak Teâlâ'ya ve kullarına karşı edebinizi takınınız! İşinize yaramayan lafları bir yana atınız. Lüzumsuz şeylere karışmayı bir zât şöyle tarif eder: “Geziyordum, bir genç gördüm; sıkı bir şekilde yer kazıyordu. Ona kendimce şöyle dedim: ‘Bu ağır işi bırak; hafif işlere bak.’ Bu sözümün cezasını çok ağır ödedim. Altı ay gece namazına kalkamadım. Bu benim için çok ağır bir ceza oldu.”


Ey evlat! Asıl meşgale, işe yarayan şeylerle uğraşmaktır. Nefsin isteklerini kalbine koyma; asıl hayır sana o zaman gelir. Nefsin istekleri birer derttir. Yalnız kendi dert olsa neyse, girdiği yeri de derde sokar. Hayır, ancak nefsin arzuları çıktıktan sonra gelir.


Kötü hâlini bırak. Allah Teâlâ ondan sonra sana yeni ve iyi hâlleri gösterir. “Ta onlar kendi hâllerini değiştirinceye kadar.” (er-Ra’d, 13/11)


Ey insan, işit. Ey insanlar, işitiniz. Ey mükellef varlıklar dinleyiniz. Ey akılca baliğ olanlar duyunuz. Allah Teâlâ'nın kelâmı, sözlerin en doğrusudur. Verdiği haberler sağlamdır. Sözlerin en güzelini O'nun kelâm sıfatı getirir. O'ndan daha yüce kelâm sarf eden yoktur.


Nefsinizi değiştiriniz. Yaratan'ın sevmediği huyları aradan atınız. Yaparsanız, sizin de sevdiğiniz gelir.


Yollar geniş, fakat size ne? Ey kötürümler, ayağa kalkınız ve yürümeye teşebbüs ediniz. Çalışınız, gafil olmayınız. Madem ipin ucu elinizdedir, bırakmayınız. Ve size yarayacak şekilde kullanınız.


Nefsinize yükleniniz, aksi hâlde o size biner. O daima kötü şeyler emreder. Dünyada “Yap!” der. Öbür âlemde ise “Niçin yaptın?” diye sana çıkışır.


Yırtıcı hayvandan kaçar gibi, sizi Hakk'tan gafil edenden kaçınız. Allah için çalışınız. O'nunla çalışan kâr eder. Allah, seveni sever. Dileyeni diler. Hak, yaklaşmak isteyeni yaklaştırır. İrfan sahibi olmak isteyene marifet verir.


Beni dinleyiniz. Sözümü kabul ediniz. Benden daha güzel söz eden çıkmaz. Yeryüzünde benden daha sağlam ve güzel söz eden bulamazsınız. Fakat bunları benden bilmeyiniz. Kuvvetim Hakk'ındır. O'nun kuvvet dili ile halkı çağırırım. Ve bunları halk için yaparım. Benim için değil.


Âhiret âlemini istiyorsam yine kullar için istiyorum. Her kime ki, bir konuşma yaparım, o konuşmam Hak Teâlâ içindir.


Dünya neme yarar; âhireti neylerim? Dünya ve âhiretin içinde olanlar neme gerek? O benim doğruluğumu bilir. Bütün gaybı bilen O'dur.


Bana yanaşınız. Ülkeler benim emrimdedir. Darphaneleri ben işletirim. Kalb (sahte) akçayı anlarım.  Ey münafık, hezeyanın ne vakte kadar sürer? Daha ne kadar; “Ben benim, sen kimsin?” diyeceksin. Kâinatın her şeyini gördüğün hâlde “Ben” dersin.


Hak'tan gayri şeylerle uğraşırsın. Ama dara düşünce: “O'nunla ülfet etmekteyim” diye konuşursun. 

Nefsinin Hak işlere razı olduğunu söylersin; ama o her şeye muarızdır. O nefsinin sabra alıştığını iddia ediyorsun, hâlbuki hadiseler karşısında sıkılıyor ve küfre giriyorsun.


Sözle olmaz. Dert ve kederden etlerin hücresi ölüme mahkûm olmadıktan sonra seni erenler kabul etmez. Dert ve keder makasları etini doğramadıktan sonra Hak'la ülfet âlemine geçmen kabil olmaz. Başına çöken âfetler, kalbini Hakk'a yöneltir. Dünya çıkar, ahiret bağlılığı yok olur. Dünya ve âhiret sevgisi babında kalbin yokluk ancak emir ve yasaklar önünde olmalı.


Sen Hakk'a teslim ol. O seni harekete geçirir. Sen, ondan gayri sanırsın kendini; ama değilsin. Bu hâli kendinde toplamadıktan sonra hiçbir makama sahip olman kabil değildir.


Aziz ve Celil olan Hak, kulun servetini talep etmez. Mânasını sorar. Kulun mânası ise, tevhid, ihlâs, dünya sevgisinin azalması, âhiret sevgisinden zerre olmaması hâlleridir. Bütün eşyanın kalpten uzak durması elzemdir. Bu uzaklık tabiatiyle mânendir. Bu işlerin sonunda kul, Allah'a vasıl olur. Sevilir, ona yakınlık verilir. Her varlığın üstünde tutulur.


Ey tek olan, bizi senin için birliğe kavuştur. Bizi kulların şerrinden kurtar. Senin için hâlis kıl. Fazlın ve ihsanınla duamızı hâlis eyle. Rahmetinle kalbimizi temizle. İşlerimizi kolay et. Ülfetimiz Seninle olsun. Korkumuz varsa Zâtından başkasına gitmek hususunda olsun. Maksadlarımızı bir eyle, o da Zâtın, Senin yakınlığın olsun. Dünyamız ve uhrâmız, hep yakınlığında devam etsin.


“Rabb’imiz, bize dünyada iyilik ver. Âhirette iyilik ver. Ve bizi ateş azabından koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin! 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in şu hadîs-i şerifi, içinde yaşadığımız âlem için büyük mânalar taşır: “Hastaları ziyaret ediniz. Cenaze törenlerinde hazır bulunmaya gayret ediniz. Çünkü bunlar bu âlemin ötesinde bir başka âlemin varlığını hatırlatır.”


Peygamber (s.a.v) Efendimiz, bu kelâmı ile “Âhireti düşününüz” demek istiyor. 

Hâlbuki siz ondan kaçmaktasınız. Önünüzde peşin serilen şeyleri bekliyorsunuz. Ve önünüzde hazır olan şeylerle avunmak sevdasındasınız. Yakında her şeyle aranız açılacak, ayrılacaksınız. Bu ayrılış size danışılmadan yapılacak. Sizi ferahlandıran cümle eşya yürüyüp gidecek, giderken sizden izin de almayacak. Göçtüğünüz âlemde yorulacaksınız. Yüzünüze bakan olmayacak, öbür âlemin güçlükleri sizi yoracak. Ferah yüzü göremeyeceksiniz. Bunların sebebi, öbür âlemi hatıra getirmediğiniz oldu.


Ey zavallı, uyan! Çünkü sen yalnız dünya için yaratılmış değilsin. Asıl yaratılış sebebin öbür âlemdir.


Ey gafil, sana lazım olanı ara. Sana öbür âlem lazımdır. Hâlbuki bütün gayretini bu âleme harcadın. Şehvet ve lezzet seni yıktı. Paranı gizli tuttun. Duygularını oyuncaklara verdin. Hâlbuki ölüm, “İşlerim sıkıştı, yakında başına çökeceğim” diyor.


Asıl anılacak ise öbür âlemi anlatan şeydir.


Ölüm alâmetleri, çeşitli şekilde sana göründü; sen hiçbirini anlamak istemedin. Saçların ağardı, korktun, kopardın veya beyazlanan saçlarını siyaha boyadın. Bunları şimdi yaparsın, ama ecel geldiği zaman ne yapacaksın? Ölüm meleği; yardımcıları ile başına çöktüğü zaman hangi gücünle onları atman kabil olur? Onları yolcu etmen kabil oldu diyelim, tükenen rızkını nasıl telâfi edeceksin? 

Boş hevesleri bir yana at. Dünya çalışmak üzerine kurulmuştur. Çalışan kazanır. Ücretini bol alır. Çalışmadığın takdirde sana bir şey vermezler. Bu dünya, çalışmak, sabırlı olmak dünyasıdır. Bu âlem, insanı yorar, rahat öbür âlemde başlar.


İman sahibi bu âlemde nefsini yorar. Şüphesiz öbür dünyanın iyiliği de ona gelir. Ama sen onun gibi yapmadın. Acele ettin. Burada rahat aradın. Tevbe etmedin. Bugün, yarın derken, hataları uzattın gitti. “Hele bir daha keyif çatayım, sonra bırakırım” dedin; fakat aradan yıllar geçti. Ama sen ne uyandın ne de hataları bırakabildin. Ömrün de bitti, tükendi; pişman da oldun, ama iş işten geçti.


Her ne zaman ki, uyanıp öğüt tutup tasdik ettiysen olmadı. O nasıl uyanış ve nasıl öğüt tutuş bilmem; bir türlü olmuyor.


Yazık, ömür duvarın çatladı; belki de yıkılmak üzere. Ey aldanmış, hayat duvarın yıkılmak üzere. Bunu sen harabeye çevirdin. Aslını değiştirdin. Perişan oldun. Hâlini değiştirdin, öbür âlemi iste. Ayakların istikameti öbür dünyaya dönsün. Ayak deyince toprağa bastığın ayak aklına gelmesin, öbür âleme ileten ayak, iyi iş tutmaktır. Onları yap. Dünya mallarını öbür âleme sal. Oraya gittiğin zaman fazlası ile bulursun.


Ey dünyanın aldattığı adam! Ve ondan başka hiçbir şeyle meşgul olmayan kimse! Kervanı bırakıp hizmetçilerle meşgul olan adam, yazık sana; öbür âlemin işleri böyle görülmez. Onu ararken kalbini buraya vermek yakışık almaz. Dünyalık işleri at. Atarsan kalbine öbür âlemin nasıl yerleştiğini görürsün. Dünya ırak olup kalbini âhiret sevgisi istilâ edince Hak yakınlığı sana sesini duyurur. O ses gelince âhiret de yolcu olur. O da giderse, eski hâllerini arama; Hak yakınlığını ara, O'nu bulursan kalp sağlığını bulursun, iç âlemin o kez temizlenir 

Ey evlat! Kalbin sıhhat bulursa ilâhî bilgi ona öbür âlemde şahitlik eder. Hak ilmine sahib olanlar da sana şahit olurlar. Senin kendi iyiliğin için şehadet etmene lüzum kalmaz. Hem davacın hem de şahidin kendiliğinden olur. Bu hâlinle dağlar gibi olursun. 

Fırtına, kasırga seni yerinden oynatamaz. Atılan oklar seni yere seremez. Yaratılmışları görmek seni Yaratan'dan alamaz. Onlarla karışıp oturmak, seni bulunduğun hâlden çekemez. Hiçbir tırmalama kalbini gıdıklayamaz. Ve hiçbir keder, iç âlemini bozamaz. 

Ey cemaat! Yaratılmışın ikbali temennisi ile tutulan her şeyi bırakınız. Halkın dönüşünü bekleyen, Allah'tan kaçan kul, Allah'ın nimetlerine düşmandır. İyiliği inkâr yolunu o tutar. Melun olan o olur. İlâhi nurdan perdelenen o kimsedir.


Halka kalbini kaptırma. Onlar kalbini söker alır; hayır bırakmazlar. Dinini çalarlar. Kendilerini Hakk'ın ortağı tanıtırlar. Yaratan'ın, besleyenin büyüklüğünü unuttururlar. Seni senin için istemezler, kendileri için isterler. Hâlbuki Aziz ve Celil olan Hak, seni senin için diler. Seni senin için arayana talip ol. Onunla meşgul ol. İyiliğin için arayanın olmak, şahsî menfaati arayandan daha iyidir. Eğer aramak icap ederse ara, ara. Her şeyi onda bul. Kullardan bir şey umma.


Allah'ın en sevmediği yaratık, yaratılmışlara avuç açandır. Yardımı Allah'tan iste. Asıl zengin O'dur. Halkın hepsi çaresizler grubudur; hepsi O'na muhtaçtır. Halk ne kendine ne de başkalarına bir fayda temin edebilir. Zarar da vermesine imkân yoktur.


O'nun sevgisini ara. O ezelden beri seni arar. O'nu dilersen mürid olursun, murâd O'dur. Kabiliyetin varsa sen de murâd olabilirsin. Bu kez mürid O olur. Yavru önce annesini arar. Büyüyünce annesi onu ister. Hak Teâlâ sağlam iradeni bilirse seni diler. Doğru olarak sevgine inanırsa seni sever. Yoluna deliller salar. O deliller, seni yakınlığa götürür.


Nasıl iflah olabilirsin; nefsin, tabiî arzuların ve şeytanî duyguların elini kalp gözüne saldırttın. O elleri kalbinden ırak eyle ki, eşyayı olduğu gibi görebilesin. Nefsini cihadla, muhalif olmakla bertaraf et. Tabiat ve şeytan elini bir yana bırak ki, Hakk'ı bulasın. Bu elleri parçalarsan perdeler sana açılır. Rabb’inle aranda hicab kalmaz. Hak'tan ayrı şeylere onun varlık gözüyle bakarsın. Nefsini olduğu gibi görürsün. Başkalarını yine öyle seyredersin. Nefsin hatalarını görür, bırakırsın. Başkalarının kötülüğünü anlar kaçarsın.


Bu duyguları benliğinde duyarsan ilâhî nura yakın olursun. Orada sana gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insanın bu maddî duygu ile sezemediği şeyler vardır.


Bu hâlden sonra kalp kulağın iyi şeyler işitir. Sır gözün parlak olur. Basiretin açılır. Onlara nurdan kisveler giydirilir. Keramet süsü takılır. Hak saltanatı ile sana sultanlık verilir. Velayet derecesine çıkarsın. Hak Teâlâ sana yardımcı olur. Her mülk emrine girer. Artık seni rahatsız eden bir mahlûk çıkmaz. Her şey kalbine bekçi olur. Melekler sana hizmete gelir. Hak Teâlâ, sana peygamber sevabı verir; onların ruhaniyetini gösterir. Yaratılmışların her gizli tarafı sana ayan beyan görünür. 

Ey evlat! Bu makamı ara. Asıl gayen anlattığımız şey olsun. Dünyayı aramayı bırak. Dünya seni doyurmaz. Bir alırsan beş daha istersin. Hakk'ın gayri nesneler, senin manevî huzursuzluğunu gidermez. Hak'la ol; seni O'nun nuru doyurur. İlâhî varlığın nuruna erince her şeyi bulmuş olursun. Dünya ve âhiret zenginliğini de bulursun.


Ey gafil, seni isteyeni iste. Seni seveni sev. Sana iştiyak duyana âşık ol. Hak Teâlâ'nın kelâmını işitmedin mi? “Allah onları sever; onlar da Allah'ı severler.” (elMâide, 5/54) Yine bu mevzu ile alâkalı şöyle bir kudsî hadîs vardır: “Ben size kavuşmayı daha çok arzularım.”


Yaratan, seni ibadet için yarattı. Neden oyuncakla oynarsın? O, seni kendine arkadaş etmek ister. Başkalarını neylersin? Hak'tan gayri ile uğraşma. Kalbine Hak sevgisinden gayrisini koyma. Hak'tan gayrisini sevecek olursan, şefkat ve merhamet duygusu ile sev. Nefsin her şeyi sevmesi caiz olur. Ama kalbin ve sırrın Hak'tan gayrini sevmesi ve bağlanması asla caiz olmaz. Âdem Peygamber kalbi ile cenneti sevdi, ondan ayrıldı; oradan atıldı. O, daimî kalacağını sanıyordu. Hâliyle sevgi bahane edilip başka sebep gösterilmedi. Başka yollardan atıldı. Meyve bahane oldu. Sonra kalbi Havva'ya meyletti; hayli zaman da ondan ayrı kaldı. Aralarında üç yüz senelik yol uzaklığı oldu. Biri Serendip'te, biri Cidde'de yaşadı. Bu mesafe aslında azdır. Üç yüz sene değildir. Ama Hakk'ın yardımı olmasaydı, üç yüz değil, üç bin yılda dahi buluşmak kabil olabilir miydi?


Yakup Peygamber kalbini oğluna bağladı. Araları açıldı; uzaklara düştüler. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in kalbi az da olsa Âişe anamıza meyletti, aralarında geçen macera onları bir müddet ayırdı. Bühtanlar atıldı, iftiralar oldu. Günlerce onu görmeden yaşadı. 

Nefsini bırak, Hak'la meşgul ol. Hak'tan gayri şeylerle meşgul olma. Kimse ile ülfet etme. Kalbine yaratılmışlar sokulmuşsa onları bir yana at; Hak sevgisini yerleştir.


Ey battal ve tembel kişiler ve ey sözümü kabule yanaşmayan kişiler, kabul ederseniz sizin için, etmezseniz gene sizin için. Yıkılmaz ve perişan olmak sizi bekler. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Nefsin yaptığı iyi olursa kendisi içindir, kötü olursa yine kendi aleyhine olur.” (el-Bakara, 2/286)


Yine buyurdu: “Eğer iyilik yaparsanız kendiniz için olur; kötü olursanız yine size...” (el-İsrâ, 17/7)


Bunlar şimdi pek bilinmez. Hepsi yarın meydana çıkar. Yapılan iyi işlerin neticesi, cennet olur. Kötü işlerin sonucu ise cehennem...


Yaptığınız işleri dikkatle yapmalısınız. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in şu hadîs-i şerifi ne kadar hoştur: “Yiyecek verirseniz, Allah'ın emrini bilen kişilere veriniz. Giyecek vereceğiniz zaman, Allah'a inanmış kimseleri seçiniz.”


İttika sahibi olana dünya işinde yardımcı olursan daha rahat kulluk yapar. Yaptığı işin bir misli sana ecir verilir. İman sahibine yedirirsen yine sana yaptığı amel misli mükâfat verilir.


İman sahibinin üzerinden dünyalık bir yükün kaldırılması çok önemlidir. İmansız ve riyakâr kişilere yapılan her iyilik de aynı şekilde mukabele görür. Yardım edersen kötülük yapması için yapmış olursun. Aynı şekilde sana da kötülük yapılır. Yaptığı şerli işler bir gün senin başında patlar. 

Ey cahil! İşlerini bilgi ile yürüt. Bilgisiz işte hayır yoktur. Bilginin olmadığı yerde ne iman ne de ikan olur. Öğren ve çalış. Bunu yaparsan, dünya ve âhiretin kurtulmuş olur. İlim tahsil edip amel etmeye dayanmayacak kadar sabrın yoksa nasıl kurtulabilirsin? Sabırlı ve anlayışlı ol. İlmin hepsini birden kavraman kabil değildir. Bütün varlığını ilim yoluna harcarsan ancak bir parça öğrenebilirsin. 

Büyüklerden birine ilmi nasıl tahsil ettiği ve tahsil yolunu nasıl bulduğu soruldu. Cevap verdi: “Kuşların erken kalkması, devenin tahammülü, domuzun hırsı, köpeğin yaltaklanması üzerimde derin tesirler yaptı. Onları gördüm, bir hayvan oldukları hâlde yaptıkları işe baktım. Ben de insanım, onların hareketinden ibret aldım. Kuş gibi erken kalktım. İlmin bütün ağırlığını çektim. İlme karşı bir ihtiras duydum. İlim sahiplerinin kapısında günlerce yalvardım.”


Ey ilim talep eden, işit bu sözleri. O büyük zâtın kelâmını iyi dinle. Bilgi ve kurtuluş istiyorsan böyle yap. İlim hayat, ilimsizlik ölümdür. İlmi ile âmil olana ve bilgiyi öğretmek için sabredene ölüm yoktur; maneviyatı ölmez. Hak Teâlâ'nın ilim sıfatına iltihak eyler. Hayatı onunla devam eder.

Allah'ım, bize bilgiyi ve ihlâsı nasib eyle. Âmin! 

 





$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

$50

Product Title

Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button. Product Details goes here with the simple product description and more information can be seen by clicking the see more button.

Recommended Products For This Post
 
 
bottom of page