top of page

Kalbin Bahçesi, Sessizliğin Eşiği

Dergah Bahçesi 1

Ruh, bazen bir çiçek gibi yalnızca sükûtla açar.

Ve dergâhın bahçesi, o sessizliğin beden bulmuş halidir.

Gül kokusuyla nefsi unutan bir derviş, kalbinin kıblesine yürürken her adımı bir duadır.

Her soluk, Yaradan'a bir niyaz, her gül, yaratılışın bir yansımasıdır. 

Şems Hazretleri der ki: “Kendini gönül bahçesine çek. Zira dünya kalabalığı, ruhunun fısıltılarını bastırır.”

İbn Atâullah el-İskenderî Hazretleri şöyle der: “Kalp, Hakk’ın nazargâhıdır.

Oraya dünya necasetini sokma.

Gönül, gül bahçesi gibidir; oraya diken değil, zikrullah ek.”

Ve Gazzâlî Hazretleri hatırlatır: “Nefsini terbiye etmeden, hiçbir ibadet seni Hakk’a ulaştıramaz.

Terbiye, ancak tevekkülle ve tefekkürle olur.” Bu bahçe, bir semboldür: İçsel çilenin, suskun tefekkürün, nefsin kabuğunu kırıp ilâhî kokuyla bezenmesinin remzi.

Bu yolda yürüyenlere gül kokusundan başka azık gerekmez. 

Dergâhın bahçesi sadece toprağa düşen bir gülün değil, Hakk’a yönelen bir kalbin de durağıdır.
Burada her gül kokusu, nefsin sesini bastıran bir zikir gibidir.
Ve her adım, dünyadan kopup içe dönmenin sessiz niyazı olur.
Bir derviş, bu bahçede yürürken yeryüzünde değil, gönlünün semasında ilerler.
Çünkü gül, zahirde bir çiçek, bâtında ise tefekkürle açılan bir kapıdır.

Bu bahçede zaman çözülür, mekân silinir.
Ayak çıplaktır çünkü dünya çıkarılmıştır, ve kalp örtüsüzdür çünkü Hakk’a açıktır.
Her yaprakta bir sır gizlidir, her kuş ötüşü vahyin yankısı gibidir.


Rüzgâr, nefesin zikre dönüşmüş halidir burada.
Gül, sadece güzelliğiyle değil, sessizliğin öğrettikleriyle konuşur.

Şems’in dediği gibi:
“Kendini gönül bahçene çek. Zira dünya kalabalığı, ruhunun fısıltılarını bastırır.”
Kalabalıktan sıyrılmadıkça hakikatin sesi duyulmaz.
Çünkü ruh, sessizlikte şekillenir, sükûtla olgunlaşır.

İbn Atâullah el-İskenderî Hazretleri der ki:
“Kalp, Hakk’ın nazargâhıdır.

Oraya dünya necasetini sokma.

Gönül, gül bahçesi gibidir; oraya diken değil, zikrullah ek.”
O yüzden bu bahçede konuşulmaz, tefekkür edilir.
Zira her söz, ya bir tohumdur ya da bir diken.

Ve Gazzâlî Hazretleri hatırlatır:
“Nefsini terbiye etmeden, hiçbir ibadet seni Hakk’a ulaştıramaz.”
İşte bu bahçe, nefsin terbiyesiyle açılan bir sır kapısıdır.
İçinde yürümek, ibadettir; susmak, teslimiyettir; koklamak, zikirdir.

Ey gönlü arayan, kalabalıktan kaç.
Çünkü bazı bahçelere yalnızca sükûtla girilir,
ve bazı kokular sadece sabırla duyulur.
Bir gülün açışı gibi yavaş,
bir duanın yükselişi gibi sessiz…

Ve unutma:
Bu yolda yürüyenlere, gül kokusundan başka azık gerekmez.
Çünkü o koku, bir hatırlayıştır;
Nereden geldiğini, kime ait olduğunu ve nereye döneceğini… 

Her dergâhın bahçesi, dış dünyadan soyunmuş bir iç âlemdir.
Burada ne gölgeler vardır ne de koşuşturan arzular.
Yalnızca sabrın yeşerdiği, tefekkürün tomurcuklandığı bir zemindir.
Bir dervişin ayak izleri toprağa değil, manânın derinliklerine düşer.
Ve rüzgâr, sırları taşıyan bir derviş gibi dolaşır yaprakların arasında.

Bu bahçede yürümek, bir ibadetin değil, bir hâlin içinden geçmektir.
Beden yürürken ruh bekler, gönül susarken hakikat konuşur.
Her çiçek, Hakk’ın farklı bir ismiyle açar; kimi Rahmân’dır, kimi Vedûd, kimi Latîf…
Ve her biri, gönle düşen bir hatırlayıştır:
Sen bu dünyaya sadece bakmak için değil, görmek için geldin.

Buradaki sessizlik, insanı içine çağıran bir davettir.
Dış sesler kesildikçe iç ses derinleşir.
Nefs, bu bahçede aynaya bakar:
Hangi arzunla geldin, hangi yükle yürüyorsun ve neyden vazgeçmeye hazırsın?

İşte o vakit gönlün semasında bir nûr belirir.


Ne gözle görünür ne de kulakla işitilir;
O nûr, arınmış kalbe konan bir lütuf gibidir.
Gönlün ortasında açan bir gül gibi, hiçbir yere ait olmayan ama her şeyi anlamlandıran bir güzellik…

Bu bahçe, toprağın değil, teslimiyetin meyvesidir.
Sadece çiçekler değil, gözyaşları da burada büyür.
Zira bazen bir damla gözyaşı, bin secdeden daha yakın kılar seni Rabb’ine.

Ey kalbine dönmeye çalışan yolcu, Bu yolda sana düşen, hız değil huşûdur.
Bir gül gibi eğil, bir su gibi ak, bir sır gibi sus…
Çünkü aşkın dili sessizliğe yazılır.

Ve unutma:
Gerçek yürüyüş, ayakla değil kalple yapılan yürüyüştür.
Ve o yürüyüşün nihayetinde, seni bekleyen bir bahçe değil;
Bahçeye dönüşmüş bir kalp vardır.

bottom of page